2) Kabus

151 35 19
                                    

..."Serkan! Bu gördüklerimin doğru olmadığını söyle bana! Hadi,susma. Seni aldatmam de! Sen benim yıllarımsın de!"

"Maalesef tatlım. Gördüğün gibi Serkan'ın kollarında ben varım. Görüyorsun,neden kabullenemiyorsun?"

"Serkan. Biz aşıktık birbirimize. Gerçek aşkın tanımı bizdik. Sen,sen gerçek aşka ihanet mi ettin?"

Serkan öylece yüzüme bakıp susuyordu.

"Demek ki gerçek aşk değilmiş işte. Artık izin verirsen Serkan'la baş başa kalmak istiyoruz." Deyip ellerini Serkan'ın saçlarına geçirdi Sıla ve devam etti. "Değil mi aşkım? Söyle şu kıza da gitsin.

Canım hiç bu kadar yanmamıştı. Gözlerimden istemsizce yaşlar dökülürken ellerimi yumruk yaptım.
"Dokunma ona! Benim dokunmaya kıyamadığıma sen dokunup kirletme!"

Sıla daha da yaklaşmıştı Serkan'a
"Şuan yeterince dokunuyorum. Ve farkındaysan aramızda bir nefeslik fark var." Deyip burnunu Serkan'ın burnuna deydirdi.

Sıkabildiğim kadar sıkıyordum kendimi. O sırada Serkan kızı yavaşça kendinden uzaklaştırdı.
"Ulan,nefret ediyorum sizden. Neden Serkan? Neden? Seni saf ve temiz duygularla sevdiğim için mi yaptın bunu? Hiç vazgeçmedim diye mi? Nasıl bu kadar vicdansız olabilirsin? Yalnızca öyle bak. Bunu söylemek istemezdim ama,çok büyük bir şey kaybettin Serkan. Canın yanacak fakat umarım pişman olmazsın." deyip arkamı dönüp çıkmaya yeltendiğimde Serkan arkamdan gelip kolumdan tuttu. "İrem dur bir dakika." Hızlıca kolumu kendime çektim. "Bana sakın dokunma. Ona dokunduğun ellerle bana dokunma. Sen artık benim sevdiğim adam değilsin. Ben senin içindeki masum Serkan'ı seviyorum. Ama acıyorum sana,bir daha böyle sevilmeyeceksin. Asla." O sırada Sıla kendini tutamayıp karıştı söze. "Serkan,ben seni seviyorum. Bırak şu kendini eşsiz sanan kızı. Giderse gitsin." Serkan ellerini saçlarına geçirdi ve derin bir iç çekti. "Özür dilerim İrem. Senden değil,yıllarımızdan. Yaşanmışlıklarımızdan. Ben,inan bana ne yaptığımı bilmiyordum,kendimde değildim. Nasıl oldu,nasıl bu hale geldik bilmiyorum. Çok pişma-" sözünü tamamlamasına izin vermeden konuşmaya başladım. "Sakın pişmanım deme. Daha büyük pişmanlıklar yaşayacaksın. Lütfen artık sus. Daha fazla canımı yakma. Canımı çok yakıyorsun. Yazık ettin bize, her şey mükemmelken yazık ettin." Daha sonra oradan çıkıp gittim. Gecenin bir yarısı yolda yürüyordum ki,hızla bana gelmekte olan bir araba fark ettim. Üzerime üzerime geliyordu. Hayır. Hayırr.

Kan ter içinde hızla uyandım. Önce derin derin nefes aldım. Bütün bu olanların bir rüya olduğunu fark ettiğimde bir oh çekecektim fakat aynısını gerçekte de yaşadığım aklıma geldi. Acaba o da kabuslar görüyor mudur? Diye geçirdim aklımdan. Seven benim,ihanete uğrayan benim,canı yanan benim,kabuslar gören benim,acı çeken yine benim. Vay anasını be,nerde benim çatal bıçak setim. Hayatın acılı kısmından vip bilet almışım resmen. Saatin 04.20 olduğunu gördüm. Hiç istemeden yavaşça yatağımdan doğrularak lavaboya gittim. Önce yüzüme su çarptım,daha sonra aynadaki yansımamla konuşmaya başladım. Normal olmamı beklemeyin lütfen. "Güzel kızsın be İrem. Acı çekmeyi hak etmedin bence. Okullar açılana kadar kendini toparlayıp okula bomba gibi bir şekilde dönmen gerek. Tabi,belki bir süre hayatına kimseyi alamayacaksın ama en azından o tek hücrelilere çökmüş bir şekilde gözükme. Hem en azından kankişin Ozan var. O seni hep güldürür ki." Yine gece kendi kendime efkarlanıp,sabaha karşı kendi kendime moral verdim. Mükemmel miyim neyim? Hem ben egolu değilim ve egolu olmamam mükemmel olduğumun bir kanıtı. Lavabodan sonra,favori yerim olan mutfağa geçtim. O an iyi hissetmemi sağlayan tek şey,evde çikolatalı süt ve cici bebe olma ihtimaliydi. Dolabı açtım ve gözlerimden kalp emojisi fırladı. Çikolatalı sütle bakışıp aşk yaşıyorduk. "Öyle uzaktan uzaktan bakma da al beni bebeğim." dediğini duyar gibi oldum. Hemen dolaptan çikolatalı sütü alıp raftan da bebek bisküvisini indirdim. Onları alarak odama geçtim. Laptopumdan bir film açarak izlemeye başladım. Bir yandan izliyor,bir yandan tıkınıyordum ki birden telefonumun sesine irkildim. "Bu saatte arayan insan tanesi inşallah beyninle oturma organın yer değiştirir de beyninden sıçarsın." Kimin aradığına bakmak için telefonu elime aldığımda Ozan'ın aradığını gördüm ve hemen açtım.
"Bana bak kızım o telefon neden ilk çalışta açılmıyor? Demek isterdim ki bu saatte aradığım için bana beddua seansı başlattığına adım gibi eminim yavrum."
Bu çocuk beni harbiden tanıyor. "Beddua alacağını bildiğine göre bu saatte arama sebebin baya önemlidir herhalde."
"Yok kız özledim be seni." Yüzümde istemsizce büyükçe bir gülümseme oluştu. "Ya katkısız bir-" sözümü o tamamladı. "Gerizekalıyım,evet biliyorum."
"Ya sence de biz acayip best değil miyiz? Birbirimizi tamamlıyoruz falan."
"Evet güzelim biz acayip bestiz,nasıl oluyorsa artık. Ben seni biraz da şey için aradım aslında. Depresyon durumları nasıl?" İdeal kankiş diye buna diyoruz kızlar. "Sanırım bestin depresyona girmiş bulunmakta Ozicik. Vatana,millete hayırlı uğurlu olsun."
"Ulan ben sana demedim mi depresyona girmek yok diye ?! Hadi çok canın çekiyorsa depresyona girilen kapıdan bak,sonra kapıyı kapat. Girme oraya cıs demedim mi?" İçimden,bazı şeyleri kaybettim ama şu çocuk için yaşamaya değer be diye geçirdim. "Ya Ozi girdim işte,dayanamadım. Depresyonun penceresinden çikolatalı süt,çikolata,uyku, ve PTT'yi uzattılar. Napayım?" PTT bizim vazgeçilmezimiz olan sülalemiz rahat modunda pijama,terlik,televizyon demekti ve pijamalarımız ve terliklerimizle televizyonun karşısında yaşlanabilirdik. "Çikolatalı süt, çikolata,uyku ve PTT mi?! Nerden giriliyor şu depresyona? Bende giricem anasını satayım." Ozi olma farkını ortaya koyuyordu. "O yolda çalışma varmış canım ya."
"Ya İrem beni de al yanına valla. Kıvrılırım bir kenara hiç yer kaplamam valla. Beraber şeker komasına girene kadar çikolata yeriz. Sağılacak duruma gelene kadar çikolatalı süt içeriz. Aynadaki yansımamızla konuşuruz. Hatta bebe bisküvisi yerken önlük bile takarız kız." Bu dünyada benim her şeyimi bilen yalnızca Ozi ve Meriç vardı. Sanırım artık yalnızca Ozi. Ama bana yeter o be. En mutsuz halimde bile beni kahkahalara boğabilecek ve her saniye yanımda olabilecek bir insan. Ya da koalaa. Daha ne isterim ki? "Bak yine kalbimden vurdun.Kıyamıyorum ki sana eşek. O zaman saat 10.00 gibi gel,kahvaltımızı yaparız. Seni depresyona sokarım biraz." Sevindiğini ses tonundan anlamıştım. "İrem'im be. Ne birazı ? Fazla fazla girelim ki okullar açılınca girecek depresyonumuz kalmasın." Hem ciddi hem alaycı bir ses tonuyla karşılık verdim. "Şikayet etmek yok o zaman bak." Bütün şapşallığını telefondan bile yansıtıyordu bana. "Ay ne şikayeti ayol. Şikayet edeni sağda solda mıncıklasınlar. Lan şimdiden DNA'm bozuldu. Hadi hayırlısı." Her zamanki fakat uzun süredir yaşayamadığım içten kahkahalarımdan attım. Düşündüm de uzun zaman sonra böyle içten bir kahkaha atmak gerçekten iyi gelmişti. " Çok bekletme beni hadi öpücükledim,görüşürüz."
"Bende öptüm depresyonlu güzellik."
Ozi'yle,liseyi başka şehirde okuma kararı alıp İzmir'e gelmemle tanıştık. Ve liseyi başka bir şehirde okuma kararını Serkan'la birlikte almıştık. İlkokulda ve ortaokulda beraberdik,liseyi beraber okuyup,üniversiteye beraber gidecektik. Fakat o bırakmayı seçti. Her neyse, Ozan belki bu yaşıma kadar sürekli yanımda değildi ama 3 yıldır yanımdaydı ve hep yanımda olacaktı. Ailemden uzaktaydım fakat beni hiç yalnız bırakmayıp ailem olmuştu. Ozi'nin ailesi de öyle. Hepsi beni kendi kızları gibi görüyorlardı. Belki çoğu açıdan şanssızdım ama yalnızca Ozan açısından bakınca kendimi dünyanın en şanslı insanı hissediyordum. Her şeye rağmen.

Kalbimiz KilitliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin