Tanışma

69 8 0
                                    

Araba duruyor,dörtlüleri yanıyor. Yola bakıyorum. Bir sokak köpeği masum masum bakıyor gözlerime, sanki hiçbir şey olmamış gibi... Cenk'i dürtüyorum. Aslında onun da kemeri takılı ama kafasını çarptığı için endişeleniyorum. Cenk kendine gelmiyor. Dışarı çıkıp onun kapısını açıyorum. Vücudu kaskatı kesilmiş. Tutup dışarı çekiştiriyorum. Ama çok ağır çekemiyorum. Bu sırada gözlerini açıyor. Yaşadığım mutluluğu anlatamıyorum.
- İyi misin Cenk? Kafanı mı çarptın?
Cenk kendine geliyor ama boş bakıyor.
- Köpek çıktı karşıma. Diyor.
- Biliyorum. Diyorum. Gördüm. Sen iyi misin?
- Evet, evet... diyor. Sadece kafamı çarptım sanırım.
- Başın dönüyor mu? Nasıl hissediyorsun?
- Köpek iyi mi? diyor.
Kaşlarım kalkıyor. İnanamıyorum onun ağzından çıkanlara. Bir köpeğin canını bu kadar önemsiyor mu gerçekten?
- İyi, iyi diyorum. Merak etme. Sen nasılsın?
- Bir sorun yok. Haydi bin arabaya gidelim diyor..
- Bir hastaneye gidelim haydi. Başını çarptın her şey olabilir.
- Gerek yok bin gidelim.
Yola devam ediyoruz. Yol aynı ürkütücülükte. Hala bir yere çıkıp çıkmayacağını bilmiyorum ama en azından şimdi daha sakin yol alıyoruz. Yolun sonuna vardığımızda mükemmel bir manzara çıktı karşımıza... Tam tepeye kondurulmuş bir mekan. Önünde alabildiğine lüks arabalar. Şehrin böyle bir yeri olduğundan habersizdim ama bu kadar zengin olduğundan da bir o kadar habersizmişim meğer. Hayatımda bu kadar güzel bir mekan görmemiştim. Direk ağaçtan yontulmuş gibi masalar, dört tarafı camla kaplı iç mekanı ve tamamen doğanın, ağaçların arasında kaybolmuş bir dış mekanı var. Güzel giyimli garsonlar Cenk'i el üstünde karşılıyorlar. "Hoş geldiniz Cenk Bey" ler, " Şöyle buyurun Cenk Bey" ler havada uçuşuyor. Dışarıda göl manzaralı bir masaya oturuyoruz. Altımızdan geçen su göle dökülüyor. Yapay bir şelale yapmışlar ama gerçeğinden hiçbir farkı yok. Su sesi o kadar dinlendirici ki... Dillere destan bir kahvaltı diziyorlar masaya. Hayatımda gördüğüm en iyi kahvaltı olabilir gerçekten. Tertemiz havada sıcacık çaylarımızı yudumluyoruz. Tertemiz havayı ciğerlerime çekiyorum. Yan masalara bir göz atıyorum. Herkes bir farklı geliyor gözüme... Nasıl anlatsam... Kasıntı gibiler, doğallıktan uzak, yabancı. Başka bir dünyadan gibiler... Gözüm Cenk'e takılıyor. Bu adam hakkında da hiçbir şey bilmediğim geliyor aklıma.
- Cenk bana biraz kendinden söz eder misin?

Zamansız (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin