01

10 1 0
                                    

Bölüm 1: TAKİPÇİ

Dodan: Dün gece dışarıda ne arıyordun ufaklık?

Dodan: Ümraniye sokaklarının sana göre olduğuna pek emin değilim.

Dodan: Özellikle de geceyarısından sonra.

Dodan: Dikkat et de Harley'n balkabağına dönüşmesin.

Parya: Sen de kimsin?

Parya: Ve numaramı nereden buldun?

Parya: Ve dün gece Ümraniye'de olduğumu nereden biliyorsun?

Dodan: Tek bir cevap bütün sorularına yetecek, güzelim.

Dodan: Dodan Sâfa.

Parya: Öyle mi Dodan Sâfa?

Parya: Ama bu sadece ilk sorumu cevapladı bayım. Ya diğerleri?

Parya: Dodan? Cevap vermeyecek misin?

Parya: Pekala, öyle olsun.

--

Düşünmeye çalıştım, ancak Dodan Sâfa adında birini tanımadığıma yemin bile edebilirdim. Ve dakikalar geçmesine rağmen Dodan isimli tuhaf kişi, adı da kendi gibi tuhaftı, mesaj atmamıştı. Düşünmekten dudaklarımı parçalayacaktım, nasıl oluyorsa dudaklarımı ısırmadan düşünemiyordum.

Birden elimde titreyen telefonum beni sıçrattı, dalmıştım. Bir ayda alamayacağım kadar mesaj gelmişti telefonuma şu on dakikada. Telefonumun kilidini girip mesajı açtım:

Dodan: Düşünürken dudağını ısırmayı kes. Çok becerilesi görünüyorsun.

Yüzümü buruşturarak ekrana birkaç saniye daha bakmaya devam ettim. Tanrı aşkına, hangi sapık, hatta sapığı da geçiyorum, hangi işsiz orospu çocuğu benimle uğraşırdı ki? Ayrıca son attığı mesaja bakılırsa onunki basit bir takipçiliğe benzemiyordu. Ancak bir saniye, hangi takipçilik basitti ki?

Sıkıntıyla nefesimi verip etrafımı, odamı bir uçtan uca gözlerimle taradım. Ardından her bir yere, birisinin saklanabileceği bir yer olsun olmasın her yere, her bir deliğe baktım. Odam temizdi.

Yatağın üzerinde bıraktığım telefonumu alıp pencereye yanaştım. Mesaj kısmını açtım.

Parya: Beni mi gözetliyorsun? Söylesene hangi deliğe saklandın? Neredesin lanet herif?

Sinirli bir nefes verip telefonu elimde çevirmeye başladım. Dudaklarımı ısırdığımı gördüyse beni çok yakından izliyor olması gerekiyordu. Ya da beni çok iyi tanıyor olması.

Mesaj atmamın ardından yaklaşık beş dakika geçmişti ve ondan mesaj gelmediği her dakika daha paronayakça hislerim kahrolası bir zehir gibi hızla yayılarak beynimi ve uzuvlarımız bozguna uğratıyorlardı.

Bir an neden böyle aptal gibi pencerede dikildiğimi sorguladım, yalnızca bir an için. Hayatım sıkıcı ve sıradandı. Kimse böylesi monoton, birbirinin aynısı günleri salağa yatarak aynı senaryoları bilmiyormuş gibi yine ve yeniden her gün tekrarlayan ezik ve yalnız bir kızın hayatına girmek istemezdi.

Her günü ayrı bir macera olan masum bakışlı saf kızlar ancak kitaplarda olurdu.

Benimkisi, etiyle, kemiğiyle, kanıyla, acısıyla, çıplak doğrularıyla gerçek, dosdoğru gerçek hayattı. Benim hayatımda sapık bir takipçiye yer yoktu. Bu herif kendisine bir kader yazacaksa bu kaderin içinde ben olmayacaktım.

Hayatım olduğu gibi, aynı senaryoyu her gün yeniden ezberlemekle geçecekti ama olsundu, hayat, her şeyiyle benimdi. Yaşayamasam da.

KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin