Bölüm 3: NEFRET
Dodan Sâfa'yı engellemek, hayatım boyunca aldığım en doğru kararlardan biriydi. Sıkıcı hayatıma aksiyonu ve beraberinde en kirli belâlarını getirmesine izin vermeyecektim. Hayatıma olduğu gibi, olması gerektiği gibi devam edecektim. Ayrıca gönderdiği mesajların ne kadar üstünde durmasam da kalbimi kırmıştı.
Hadi ama! Ben de bir insandım onun düşündüğünün aksine ve benimde duygularım vardı. Birçoğunu kaybetmiş olsam da. Hiçbiri olmasa bile bir gururum vardı. Açıkçası ben diğer insanlardan farklıydım, normal insanlar ya duygularıyla ya da mantıklarıyla hareket ederlerdi. Ben ise gururumla hareket ediyordum. Bir yerde gördüğüm, ve hiç hazzetmediğim bir söz vardı, harfi harfine gerçek olan. İnsanı ya gurur, ya da vicdan öldürür.
Yazık ki ikisi de bende bol bol vardı.
Yine de, Dodan sözlerinde haklı değildi. İnsanlara üstten falan bakmıyordum, daha doğrusu insanlara bakmıyordum. İlgimi çekmiyorlardı. Zaten çok fazla insan içine karışmıyordum, karıştığım zaman da ya elimde kapalı olan telefonumun ekranına bakar ya da, genellikle kitap okurdum. Kapalı telefon ekranı bile insanlardan daha çekici geliyordu çünkü bana.
Gülmeme durumum ise, doğruydu. İnkâr edilemez bir gerçekti. Gülecek kadar enerjim yoktu. Sanki onaltı değilde binaltı yaşında gibi hissediyordum. Sanki etlerim et değil de taştandı ve ben onların altında eziliyordum. Gülümsemek boktandı. Kahkaha atanların çıkardıkları ses kulaklarımı tırmalıyordu. Kişisel değildi, onun düşündüğü gibi.
Ancak böyle düşünmesi içimdeki en iyi, kötünün iyisi pesimisti sevindirmişti. Beni tanımıyordu. İnsanların beni tanımasını, yakınımda olmalarını, dikkatlerini çekmeyi ya da onlarla ilgili herhangi başka bir siktiğimin şeyini istemiyordum. Varlıkları beni bütünüyle rahatsız ediyordu. Dodan Sâfa'nın varlığı gibi. Açıkçası ondan nefret bile edemiyordum. O derece değer vermiyordum. Bazı insanlardan nefret ederdim. Annemden, babamdan ya da beş senedir çaresiz ve saf bir Sevgi'yle sevdiğim çocuktan nefret ettiğim gibi. Çünkü nefret öyle kuvvetli bir duyguydu ki, insanlar bu duyguyu hak etmiyorlardı.
Telefonum gecenin sessizliğinde titreştiğinde, pek sağlam olmayan sokak lambasının titrek ışığına gözlerimi dikmiş, bomboş bakıyordum. Etrafıma bakındım. Muhtemelen buralardaydı. Ama onu engellemiştim, bana mesaj atamazdı. Telefonum bir kere daha titreştiğinde istemeyerek de olsa telefonu açtım.
Dodan: Yine mi canın sıkkın?
Dodan: Beni arama, güzelim. Bulamayacaksın. ;)))
Parya: Seni aradığımı da nereden çıkardın?
Dodan: Sihirli şapkamdan ;))
Parya: Bakıyorum da pek neşelisin?
Parya: Beni ilgilendirmeyen güzel bir olay yaşamış olduğunu umuyorum?
Dodan: Aslına bakarsan tam olarak seninle ilgiliydi. ;))
Parya: Şu emojiyi yapmasan? Açıkçası çok sevimsiz duruyor.
Dodan: Öyle mi küçük hanım ;))))
Parya: Sinirlendim ve sıkıldım.
Parya: Karşıma çıkacak kadar cesaretin yoksa eve gideceğim.
Parya: Zaten önceki mesajlarından dolayı sana sinirliyim.
Dodan: Ah yapma, sen bana sinirlenmezsin ;)))
Dodan: Ve, daha değil güzelim. ;)))
Dodan: Tanışmamıza daha zaman var. ;)))
Dodan: Ayrıca gitmen için daha erken.
Dodan: Sen bu kadar erken eve dönmekten nefret edersin.
Parya: Belki de değişmeye başlıyorumdur?
Parya: Ya da, belki beni hiçbir zaman gerçekten tanımamışsındır?
Dodan: Beni mutlu eden hakkındaki şeyi duymak istemiyor musun?
Dodan: Pekâla öyleyse.
Dodan: Hadi git şimdi.
Parya: Sen ciddi misin?
Parya: Önce beni meraklandır sonra da 'Hadi şimdi git'
Parya: Siktir ordan hiçbir yere gitmiyorum.
Dodan: İşte böyle ;))
Dodan: Aferin uslu kızıma ;))
Parya: Laf kalabalığı yapma da anlat.
Dodan: Yoo anlatmayacağım ;)))
Parya: Sikeyim seni."Sikeyim seni!" Diye bağırıp ayağımın dibindeki taşı tekmeledim. Engeli kaldırdığım halde bana mesaj atmanın yolunu bulduğu için ondan nefret ediyordum, ama onunla konuşmaktan kendimi alamıyordum. Bu yüzden kendimden de nefret ediyordum.
"Hayatıma girip zaten boktan çıkaramadığım kafamı daha da boka gömdüğün için teşekkürler, lanet herif!" diye haykırıp evin yolunu tuttum. Onu engelleyemiyorsam görmezden gelirdim. Gerekirse telefonumu yakardım, zaten gerekli bir alet olduğuna inanmıyordum.
Her ne olursa olsun, ne yapmam gerekecekse gereksin, hayatımın monotonluğu onun yüzünden bozulmayacaktı. Bozulmasına izin vermeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
Short Story"Bu kayıp şehrin kimsesiz çığlığıyım ben. Herkes duyar sesimi, ama kimse bilmez beni..."