2. Bölüm: "Her Şeyin Başladığı Yer"

150 27 10
                                    

Babamın çalışma odasının kapısının önünde durmuş, ağlamaktan kızaran gözlerimle parmaklarımın arasındaki bebeğe bakıyordum, gövdesinden yırtılarak iki parçaya ayrılmış oyuncak bebeğime. Küçük bedeninin gerçek bir bebekten farkı olmadığını düşünmüştüm hep. Ama şimdi ona baktığımda dikişlerinin yırtıldığı yerden itibaren iplikler ve pamuklar çıkmış haldeydi. Kuzenimin takıldığı balkon kenarından kurtarmak için onu acımasızca çekerken bebeğimin acıyla kıvrandığını düşünüp perişan olmuştum. Ve yırtıldığını görünce tiz bir çığlık atıvermiştim, ortalığın kan olacağını onun yavaş yavaş acıyla öleceğini düşünmüştüm. Ama öyle olmamıştı. Sadece pamuktu işte.

Onu özensiz tutuşumdan dolayı yere dökülmeye devam eden pamuklar gözüme çarpınca akan burnumu kolumun tersiyle sildim ve eğilip toplamaya başladım. Bir yandan ağlayarak sesli bir şekilde burnumu çektiğimde önünde durduğum ahşap kapı gıcırdayarak açılıverdi ve görüş açıma bir çift kahverengi terlik ve bacak girdi.

"Burada ne yapıyorsun, Elsa?"

Toplayabildiğim kadar pamuğu aceleyle bebeğimin gövdesine tıkıştırırken aynı zamanda doğruldum ve başımı kaldırıp babamla göz teması kurdum. Sesi biraz sert çıktığı için korkmuştum ama bakışlarında kızgınlık yoktu, sadece merak vardı.

Avuçlarımın arasındaki parçalanmış bebeği ona uzattım. Bakışları gözlerimden bebeğe doğru inerken dudaklarım titredi, ağlama isteği yeniden baş göstermişti, bu kez daha fazla gözyaşıyla.

Kahverengi gözleri bir süre bebekle benim aramda gidip geldikten sonra dizlerinin üzerinde eğildi ve beni güçlü kollarının arasına aldı.

"Ne oldu ona böyle?" diye sordu sakinleştirici bir tonla, ben başımı omzuna gömerken.

Hala sımsıkı tuttuğum bebeğime bakarak "Brain yaptı." Dedim. "Bebeği çekiştirdi, sonra da yırtıldı işte." Cümlemi tamamlarken sesim titremişti.

Babam beni kapının arkasındaki çalışma masasına kadar kucağında taşırken şikayetime devam ettim. O yüzünde hafif bir gülümsemeyle dinlerken ben içimdeki öfkeyi dökmek için bulduğum bu fırsatı değerlendiriyor, var gücümle anlatıyor, anlattıkça daha da yükseliyordum.

Koltuğuna oturduktan sonra beni de dizlerinin üzerine bıraktı. Başımı omzundan kaldırıp elimdeki bebeği çalışma masasının üzerindeki boşluğa bıraktım.

"Bak, ne hale geldi. Bir daha onunla oynayamayacağım."

Başımı eğip gözyaşlarımı temizlemek için parmaklarımla gözlerimi ovuşturmaya başladım.

"Şşşt, hemen ümidini kesme."

Bakışlarımı yeniden onunla buluşturdum.

"Onu eski haline getirebilirim."

Bunu çok önemli bir sır veriyormuş gibi fısıldayarak söylemişti. Gözlerimi kıstım.

"Gerçekten mi?" diye sordum şüpheyle.

Babam asla yalan söylemezdi, bunu biliyordum. Beni avutmak için olsa bile. Ama yine de inanamamıştım, bu nasıl mümkün olabilirdi ki?

Sorum karşısında başını geriye çekip kaşlarını çattı.

"Ben yalan söyler miyim Elsa?"

Kafamı hızla iki yana salladım, savrulan saçlarım gözüme çarpıp canımı yakmıştı. Babam tekrar eski sıcak gülümseyişine dönerken, yüzüme dökülen saçlarımı basit bir hareketle kulağımın arkasına yerleştirdi.

"Sana asla yalan söylemem." Dedi yanağımı okşarken. Bu hareketi beni sakinleştirmiş, hatta yavaştan uykumu getirmişti.

"Bu yapacağım şeyin adı, sihir."

Geceyi Aydınlatan YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin