Bölüm 2- 'Kader'

39 5 0
                                    




MAVİ

Tüm gece öylece uyudu ve sabaha kadar sayıkladı. Motorunun üzerine düştüğü ayağını güzelce sarıp kenarlarına tahta yerleştirerek sabitledim. Ayağı kırılmadığı için oldukça şanslı. İç kanama geçirmemiş olması ise bir mucize. Düştüğü taraftaki kolu hayli sıyrılmış durumda. Başında kaskının olması belki de adını henüz bilmediğim genç kızın hayatını kurtardı. Durumu sandığımdan iyi ama gece boyunca ateşi dinmedi. Sırılsıklam olan üstünü çıkarmak benim için oldukça zor oldu. Şükür ki karavanda kalın bir battaniyem var, üşümediğine eminim. Ateşini düşürmek için hayli uğraştım, ancak sabaha karşı ateşi normale döndü. Zeus ile bütün gece başında sabahladık. Kimdi bu kız? Nereden gelmiş nereye gidiyordu? Bu havada motosikletle buralarda ne işi vardı? Hiç bir şey bilmiyorduk. Üzerinden ne bir cüzdan ne de başka bir şey çıkmıştı. Sadece parçalara ayrılmış bir cep telefonu. Genç kızı getirip yatağa yatırdıktan sonra sağanak yağmur beni sırılsıklam etse de gidip motosikletini karavanın önüne kadar getirdim ve üzerini bir branda ile örttüm. Motor ağır hasar almamış, fakat durumuna daha sonra bakmam gerekecek. Tüm gece fırtına hiç dinmedi, toprak yol bataklıktan farksız ve ne zaman hava düzelir, yol ilerleyecek duruma gelir bilemiyorum. Yaya yürümek bata çıka mümkün olsa da karavanla ana yola kadar gitmek imkansız. Güneş doğmak üzere, Zeus'la hala genç kızın başında bekliyoruz. Ben masama oturup gece boyunca yazdım, Zeus ise derin uykulara dalmadan her zamanki gibi miskin miskin dinlendi. Hakkını yiyemem yine o hayranlık uyandıran hisleriyle genç kızın hayatını kurtardı. Gece birkaç kez gözlerim kapandı fakat genç kızın sayıklamalarıyla kendime geldim hep. Yükselen ateşinin de verdiği etkiyle belirli aralıklarda sayıklıyor, cümleleri belli belirsiz şekillerde çıkıyor, söylediklerinden pek bir şey anlamak mümkün olmuyordu.

            Gece bitene dek uyumamış olmam bana birçok şeyi düşündürdü. Yıllardır bu karavanda benden ve Zeus'tan başka kimse olmamıştı. Genç kızın yaralarıyla ilgilenip nihayet sakince oturduğumuzda birkaç saat Zeus'la bu durumu garipsedik. Biz yalnızlık abideleriydik. Issız bir adaya düşen iki dosttuk ve yanımıza bilerek, isteyerek herhangi bir üç şeyi de almamıştık. Üçüncü bir kişiye alışkın değildik, bu üçüncü kişi geçici bir misafir olsa bile...

            Hayatta her şeyin bir sebebi vardır. Muhakkak ki bu genç kızında bu gece burada olmasının bir sebebi vardı ama ne? Kimi zaman trajik bir olay, kimi zaman esrarengiz bir kişi bir şeylerin değişmesine sebep olur. Yıllar önce yaşadığım en büyük kaybın benim kendimi bulmama sebep olması gibi.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandığım yıl hem benim için hem de ailem için unutulmaz bir yıl olmuştu. Yıllardır verdikleri emeğin karşılığını nihayet almışlar, mezuniyetimin hayalini çoktan kurmaya başlamışlardı. Benim içinde durum pek farksız sayılmazdı. O yıllar kazandığım bu bölüm, gelecek yıllarda işini severek yapan bir doktor olup olamayacağım konusunda emin olmasam bile bana mutluluk veriyordu. Her şeye rağmen ailemi mutlu edebilmiştim. Henüz ilk senemde hayatıma girmişti Elis. Sapsarı saçları, beyaz teni, masmavi gözleri vardı. Zarif ve uzundu. Onu ilk gördüğüm gün kalp ritmimin değiştiğini hissetmiştim göğüs kafesimde. Elis'le tanışmam her ne kadar zor olsa da, aynı bölümde aynı sınıfta olmamızın yadsınamaz avantajıyla ikinci senenin başında hayatına girmeyi başarmıştım. Oldukça varlıklı bir ailenin devlet üniversitesinde okuyan mütevazi kızıydı. Onun en çok bu yanını sevmiştim. Sosyal statüsüne, muazzam güzelliğine rağmen tanıdığım en mütevazi insandı. Onu her gün bir kat daha artan sevgimle özlüyorum...

Derslerimde çok başarılı olmasam da orta halli durumlarla sınıfımı geçiyor her geçen yıl doktor olmaya bir adım daha yaklaşıyordum. Elbette benimle birlikte Elis de öyle. Benden daha iyi bir doktor olacağı su götürmez bir gerçekti. Üçüncü yılın sonunda birlikte yaşamaya başlamıştık. Her günümüz ayrı güzellikteydi. Bazen şaşırırdım her şeyin bu kadar güzel, bu denli kusursuz olmasına. O kadar sorunsuzdu ki her şey, o kadar güzeldi ki. Tüm o güzel ışıkların birikip tek seferde kocaman bir karanlığa dönüşeceğini nereden bilebilirdim ki? İçimdeki huzursuzluk asla boşuna değildi. Bir şey eğer çok parlaksa mutlaka bir gün karanlığa gömülür. Karamsarlık değil bu, realist bir yaklaşım sadece, büyük bir gerçeklik bu. Bembeyaz bir sayfa asla lekesiz kalmaz.

MAVİYEŞİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin