Bölüm 4

311 42 2
                                    

''Bak seninle bir daha asla konuşmam, duydun mu?'' diye tehtit etti.  Bedia onun o çocuğa kafayı takmış olduğunu bildiğinden bu ani tepkisine Halit ve Derin aksine şaşırmamıştı. Ama arkadaşının tehtidi üzerine reddedemezdi. Bu yüzden biraz süründürdükten sonra - Sera'nın alttan tekmelemesi sonucunda kabul etti ve önce tüm eşyalarını yanlarına alamayacakları için birazını bırakmak için Derin'in evine gittiler. 

Sera az eşyayla seyahat etme özürlüsü olduğu için birçoğunu yine de yanlarına aldılar. Bedia ise sadece bir sırt çantasının içine birkaç kot ve t-shirt, minik bir bavula da kitap ve kişisel ıvır zıvırlarını doldurmakla yetindi. 

İki saat sonra kalkan bir otobüsle Muğlaya gittiler. Yol boyunca Sera durmadan Faruk denen çocuktan bahsetti. Üstelik Bedia'nın mor kulaklıklarını takıp son ses müzik dinleyerek kitap okuyor olmasının farkındaydı. Ama umursamadı. O çocuğu tekrar göreceğine inanamıyordu. Bedia ise hiç oralı bile değildi. 

Sonunda Muğla'ya vardıklarında ne yapacaklarını bilemez halde istasyonda dolanmaya başladılar. Ama Derin'in mesajı üzerine yakınlardaki bir parkta beklemeye gittiler. Az sonra onları almaya geleceklerdi. Yaklaşık yarım saatlik upuzun bekleyişin sonunda, siyah bir araba parkın önünde durdu. Bununla kalkıp kızlar hızla arabaya yürüdüler. Bedia yarım saat boyunca olduğu gibi, hala gecikmesi üzerine Halit'e bir takım zararsız beddua ve küfürlerini saydırıyordu. Sera ona susmasını söylemesi zahmetine bile girmedi. 

Siyah arabada hiçbir hareketlilik olmayınca kızlar adımlarını hızlandırdılar ''Sanırım bizi arıyor.'' dedi Sera. Onun bu dediğini farklı yorumlayan Bedia '' Hişşşt! Arama. Buradayız! Dakikan boşa gitmesin!'' diye bağırdı. Yine yapmıştı işte yapacağını. 

''Lan ben o anlamda mı dedim, mal!'' dedi Sera. Aynı anda Bedia ön yolcu koltuğunun kapısını açtı. Sonra hemen geri kapatıp arkasını döndü. Sera başından aşağıya kaynar sular döküldüğünü hissetti. ''Başkasının arabası, değil mi?'' dedi umutsuzca.

Bedia başını sallarken, onu öldürmek istiyordu. Neden onunla hala arkadaşlık ettiğini sorgularken, özür dilemek için arabanın camını tıklattı. İçeriden kahkaha sesleri geliyordu.  Cam yavaş yavaş aşağı inerken, Sera çoktan donup kalmıştı bile.

Lanet olsun, bu Faruk'tu. Ona rezil olmuştu ve onlara gülüyordu. ''Allah belanı versin!'' diye geçirdi içinden. Bir yandan da telepatik güçler geliştirip Bedia'ya küfretmek istiyordu. Sera daha kendini en acısız şekilde nasıl öldüreceğini planlarken , Faruk arabadan indi ve gülmeye devam ederek, '' Korkma, dakikam gitmez. Ben faturalı hat kullanıyorum.'' dedi Bedia'ya bakarak.

''Lanet olsun, niye bu kadar tatlı? Ve bu kadar cool?'' diye düşündü Sera ''Ve hiç mi değişmez bir insan...''

Bir yandan da kendini kaybetmişcesine ona bakıyordu. Üzerinde açık mavi bir tişört ve açık renk bir kot pantolon vardı. Kahverengi saçlarını her zamanki gibi yukarı kaldırmıştı ve gülüyor olduğu için yine kahverengi olan gözleri kısıktı. 

''Harika. Ben seni düşünmüştüm.'' dedi Bedia. Faruk yine güldü ve ''Bedia, kendini dakikasında belli ediyorsun.'' dedi. 

''Bu iyi bir şey mi dedi şimdi?'' diye sordu bir eliyle Faruk'u işaret ederken Sera'ya bakarak. Sera cevap vermedi. O an saçma olduğunu bilmesine rağmen bir kıskançlık kriziyle cebelleşiyordu. Faruk neden onunla böyle konuşuyordu.? Böyle...Samimi... Onca zaman geçmiş olmasına rağmen ismini bile unutmamıştı.  Bunun üzerine Derin'in 'Faruk Bedia'yı sever' lafı üzerine iyice kötü hissetmişti. 

''Acaba benim adımı hatırlar mı?'' diye düşündü. Eğer hatırlamazsa onunla bir daha hiç konuşmayacaktı. Asla.

''Kaçak? Sesin hiç çıkmıyor?'' dedi Faruk bir eli cebinde Sera'ya dönerken. Sera başta cevap vermeyecekti. Ama onunla konuşma fırsatını kaçırmaktansa ölürdü, daha iyi.

''N'aber?'' dedi.

Arkadaşlar arada bir altta yorumumu belirtiyorum. Umarım bu sizi sıkmıyordur.  Bu Sera'nın uzun zaman sonra Faruk'la ilk konuşması. Devamı gerçekten de merak uyandırıcı.

Şehrin En Tatlı ÇocuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin