Bölüm 5

355 22 0
                                    

"Süper oldu." dedi Bedia. Onun daha soru sorup rezil edeceğini sezen Sera hemen, "Ee, Alex iş hakkında ne diyor?" diye atıldı, fazla heyecanlı bir şekilde.

OMG! Az önce kendini paralasa öğrenemeyeceği şeyler öğrenmişti. Bunları zihninin en sağlam köşesine büyük bir zevkle kazımıştı. Bir yandan da, soyadının onu ne kadar yansıttığını düşünüyordu. Sanırım "Tatlı" olmak her anlamda kaderinde vardı.

"Ha, doğru! İyi dedin Kaçak." dedi Faruk ve Alex'e dönüp ona İspanyolca bir şeyler söyledi. Herkes o ikisine bakıyordu. Çoğu kişi klasik bir "boş bakışlık" olayını gerçekleştiriyordu. Bedia dehşet, Sera ise hayranlık içindeydi. "Yaa, çok tatlı!" diye düşündü.

"L.O. niye bu kadar tatlı konuşuyor? Hemen İspanyolca öğrenmeliyim. Ay, acaba istersem öğretir mi?... Off, saçmalama Sera! İşi gücü yok sana İspanyolca mı öğretecek!"

"Hop! Ortada bir yanlış anlaşılma var. Ben sadece İngilizce biliyorum." dedi Bedia

"Biliyorum." dedi Faruk

"E İspanyolca konuşuyorsun, ne iş?" dedi Bedia

"Ha. Halamlar Miami'de kalıyorlar ve onların oturduğu bölgede İspanyolca konuşuyorlar. Bende gide gele anca İspanyolca öğrendim. İngilizcem tam değil." dedi Faruk.

"Hm. Ya Alex'in?" dedi Sera, muhabbede dahil olmak istiyordu. Faruk ona baktı. Bakışlarıyla "Bunu cidden sordun mu?" diyordu. Ama sesi her zamanki gibi nazik ve tatlıydı.

"Onun sadece yaşadığı bölge İspanyolca konuşuyor ve Amerika o bölgeyle sınırlı değil."

"Anlıyorum." dedi Sera. Bir yandan da kendine küfür ediyordu. Kahretsin! Faruk onun genel kültür yoksunu ya da amansız bir ahmak olduğunu düşünüyor olmalıydı.

Sera, gergin sessizlikten kurtulmak için yardım dilenir gibi Bedia' ya ve Derin'e baktı ama Derin utangaç bir kızdı ve o konuşma cesareti bulana kadar Bedia atıldı.

"Ee, ne konuştunuz kanka? Birinin yanımda başka bir dil konuşması çok iğrenç." dedi Bedia.

"Sonunda anladın." dedi Halit kendi kendine başını başka yöne çevirerek.

"Bir kere ben alıştırma yapıyorum. Cahillik etmeyip İngilizce öğrenseydin, beni anlardın." dedi Bedia

"Bir şey demedim." dedi Halit

"Birşey demedi." dedi Derin de.

Sera Alex'e bakarak "Hi, Alex!" dedi.

"Hi." dedi Alex'de sonunda birinin onu hatırlamasına sevinmişti. Sera çocuğu inceledi. Başta bir farklılık yoktu ama dikkatli bakınca, onun buralardan olmadığı hemen anlaşılıyordu. Yüz hatları bile başkaydı. "Ama Faruk'a ne kadar benziyor. Tek farkı Alex'in gözleri siyahtı. Koyu kahve de olabilir.." diye düşündü Sera.

Gerçekten benziyorlardı. Alex'de çok tatlıydı. Ama asla Faruk kadar olamazdı. Onun yaşlarında, tahminen ondan çok az uzundu. Aynı kahverengi saçlara sahipti. Ve Faruk'un aksine tamamen siyahlar içindeydi. Tişört'ün yaka kısmında, sırtından uzanan bir dövme görülüyordu ve elinde pahalı bir kamera vardı.

"Tam turistler gibi." diye düşündü Sera ve sonra bu aptal düşüncesinden utandı ve sanki onu duyabilirlermiş gibi etrafa bakınarak onunla alay etmelerini bekledi ama sonra kendine gelerek bu aptal düşüncesine kızdı ve diğerleri gibi Faruk-Alex-Bedia üçlüsü dinlemeye başladı.

"Şimdi ne diyor?" diye soruyordu Bedia

"Hiç... Sadece eski tercümanı erkekti, o da yine bir erkek beklediğini söyledi. Ve senin ona ayak uydurabileceğinden süpheliymiş. Şey. Alex biraz çılgındır. Sağı Solu belli olmaz. Sen cidden ona ayak uydurabilir misin?" dedi Faruk.

"Hah!" dedi Bedia.

"Şimdi Faruk, söyle o Alex'e, acaba o Bedia' ya ayak uydurabilecek mi? Arkadaşım bu konuda çok iyidir, ona laf ettirmem." dedi Sera. Onunla konuşmak için her fırsatı değerlendirirdi. Ve ah... Onun ismini ona bakarak söylemek... Bu o kadar güzel hissettirmişti ki...

"Lanet olsun, bana ne oluyor, kendine gel Sera, kendine gel."

"Vay." dedi Faruk dudağını 'İlginç' der gibi bükerek, sonra Alex'e bunların tercümesini yaptı.

Alex de alaylı birşeyler söyledikten sonra Sera'ya baktı.

"Oh, so you're sure about it?"
(Ah, yani bu konuda emin misin?"

"Of course I am"
(Tabiki eminim.) dedi Sera azıcık Tarzanca duran bir şekilde.

"I hope so. If I needed a half qualified guy, I would hire my cousin." dedi Alex.

"Ohoo, bu çocuk uçmuş. Hayrola, gelmeden soğuk çay mı için, naptın? Bütün hararetini almış." diye düşündü Sera. Sonra kendine kızdı.

"O egolu olmasın da ben mi olayım? Çocuk Amerikan oğlum."

"Ee, ne dedi?" diye sordu Mert

"Umarım öyledir. Eğer yarım yetenekli, yani az bilen birini isteseydim kuzenini seçerdim." dedi" diye tercüme etti Bedia ve onun bu sözlerine cevap verdi.

"Ah, you don't need to lose sleep on this. I am sure that I am better than the former one."
( Ah, sen bunu kafana takma. Diğerinden daha iyi olduğuma eminim.)

Alex ona döndü ve "So it's you?" ( O sensin o zaman?)

"Yep, it's me." (Evet benim)

Alex başını salladı ve tercümanı şöyle bir süzdü. Bu masadaki en kısa boylu ve esmer olanı oydu. Diğer kızların aksine son derece özensiz giyinmişti. Bol bir tişört ve eşofman altı.

"Alright. Nice to meet you!" dedi Alex bir yandan da "daha güzel birşey olsaydı bari.." diye düşünüyordu.

"Nice to meet you, too. You must have forgetten. I am Bedia."
(Ben de tanıştığıma memnun oldum. Unutmuş olmalısın ben Bedia.) dedi Bedia

"Yes. Bedia." dedi Alex esas demesi gerekenden çok uzak bir telaffuzla ama Bedia'nın başka yabancı arkadaşları da vardı bu yüzden bunu çok da kafasına takmıyordu.

"Do you want a new meeting ceremony?" (Yeni bir tanıştırma töreni ister misin?) dedi Bedia

"No." dedi Alex başını iki yana sallayarak.

"Okay."

...

Şehrin En Tatlı ÇocuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin