2

501 56 4
                                    

''Bal gibi de yaparsın. Ve yapacağını ikimizde biliyoruz Sera. Bu yüzden mallığı bırak da plan yapalım.'' dedi Bedia.

Sera tek kelime bile etmedi. Daha ilk kelimeyi söylemeden bunu yapacağını biliyordu ama korkuyordu ve bu yüzden kendini vazgeçirmeye çalışıyordu ama başaramayacağı aşikardı. Lanet olsun, sadece üniversiteye gitmek istiyordu!

''Peki nasıl olacak o?'' diye sordu Sera temkinli bir umutla.

''Önce, o kıçını kaldırıp evine gidiyorsun ve sınava çalışıyorsun. Üniversite sınavını geçmeden üniversiteye gidemezsin. Sonrasında mümkün olduğunca aynı şehirleri seçmeye çalışırız. Ben senin seçimlerini hallederim. Sonra üniversiteye gittiğimde, yani babam beni bıraktığında ondan hemen sonra ben döneceğim ve seninle beraber buradan gideceğiz.'' dedi basitçe.

''Bunu demesi kolay ama yapması? Elimi kolumu sallayarak çıkmama izin vermeyecekler, biliyorsun.''

''Tabiki izin vermeyecekler. Bu yüzden uyanık olmamız lazım.'' dedi.

Bedia, dirseklerini masaya yaslayarak, çoktan nasıl olacağını düşünmeye başlamıştı bile.

''Ya bizi polise verirlerse? Ellerine geçersem beni mahvederler.'' dedi Sera korkuyla.

''Öyle bir şey olmaz. Bu ay on sekiz olacaksın. Ve hiçbir polis rızası dışında, reşit bir vatandaşı ailesine dönmeye zorlayamaz.''

''Bilmiyorum... Emin misin?''

''Fazlasıyla.''

Sera yataktan kalktı ve pencerenin önündeki masaya doğru yürürken ''Bedia. bunu hallet; dile benden ne dilersen!''diyehaykırdı.

''Bir kutu çikolata... Yada bir tane yetmez, iki. Hatta üç...'' diye hesabını yaptı Bedia.

''Hadi oradan! Bir kutucuktan ileri gitmem. Diğer buçuk benim tabi!'' dedi Sera sırıtarak. 

'' Yaw he he ,'' dedi Bedia ve ne yaptığının farkında bile olmayarak önündeki ''Cloze test '' denen testleri çözmeye devam etti.

Daha geçen sene, yani on birinci sınıftayken tanışan ikili kısa zamanda arkadaş olmuşlardı. Hiçbir ortak özellikleri olmamasına rağmen, çok iyi anlaşıyorlardı. 

Sera, boyu bir yetmişin üstümde; hafif dalgalı, uzun, ateş sarısı saçları ve bal rengi gözleri olan, zayıf bir kızdı. Yaygın anlayışa göre oldukça güzel, çoğunlukla sessiz, her zaman cool görünme yeteneğine sahip olmasına rağmen, kriz anında düşünme yetisi körelen, zeki ama tembel bir kızdı. Okulundaki çocukların yarısı ona aşıktı. Kalan yarısı ise öyle bir kıza aşık bile olmaması gerektiğini düşünüp aşağılık kompleksine girerek başka kızlara yönelen ezik tipleri içeriyordu.

Bedia ise minyon, midesine düşkün olduğu için balık etli, güneşte kolayca bronzlaşan kumral tene sahip bir kızdı. Son derece gür ve kabarık saçları, kalın, bakımsız kaşları ve ders çalışmaktan çoğu dökülmesine rağmen hala gür olan kirpiklerle çevrili koyu kahve gözlü bir kızdı. Dikkat çekici hiçbir özelliği yoktu. Çoğu insan onunla arkadaş olma zahmetine girmek istemezdi. Zaten o da bunu çok fazla önemsemezdi. Kafayı ders çalışmakla bozmuştu. Çoğu zaman aptalca hareketleri olan, Çenesi düşük, nerede ne demesi gerektiğini bilmeyen, sürekli kendini ve etrafındakileri rezil etme eğilimi içinde olan bir kızdı. Sera ve Bedia zıtlıklarıyla birbirlerini tamamlıyorlardı.

Ah, pardon. Bir ortak noktaları vardı: İkisi de ailesinden nefret ediyordu.

Şehrin En Tatlı ÇocuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin