Multide melisin yemekte giydiği elbise
Onun burda ne işi vardı. O Amerikadaydı nasıl, neden, ne zaman döndü? Koştum. Zıplayarak boynuna sarıldım. O da ellerini belime doladı vakit kaybetmeden. "Sen ne zaman döndün Amerikadan?" Gülümseyerek benden ayrıldı ve sorumun cevabını verdi. "Güzelim sıkıldım hem sizi ve en çokta seni özledim nasıl olsa okul bitti bende geri dönüp şirkette çalışmaya karar verdim. Hem sana ve amcama yardım etmiş olurum dedim." Bende kıkırdadım kurduğu cümleye. Kaan benim en yakın berk i saymazsak en sevdiğim kuzenim. 3 yıl önce üniversiteyi okumak için Amerikaya gitmişti. Sadece telefonla görüntü konuşuyorduk. Gelmiyordu hayırsız. Şimdi geri geldi ve gitmeyecek söylüyor. Tanrım ne güzel bir haber. Sonra aklıma gelen şeyle sinsice ona baktım." Neden öyle bakıyorsun bana Melis? Yine ne geçiyo o aklından?" Beni nasıl da tanıyor. Canım kuzenim. " yok canım sadece yenge varmı merak ettim. Hani sonuçta 3 yıldır ordan bulmuşsundur sen kesin. Sonuçta bu tatlılığa karizmaya kimse dayanamaz." Kaan güçlü bir kahkaha attı. Benim böyle konuştuğuma bakmayın. Aslında kimsenin olmadığını biliyorum. Zaten kahkahasını zar zor durdurduktan sonra kafasını olumsuz olarak salladı. Biz böyle konuşurken etrafına baktım. Ama annemler bilmiyordu zaten. Doğruya bu nerden biliyordu geleceğimi. "Sen nerden biliyordun geleceğini. Ben kimseye söylememiştim. Nasıl öğrendin?" Bana ukala şekilde sırıtıp cevap verdi. "Ben Kaan KARA sence yapmayacağım şey veya Konu sen olunca öğrenmeyeceğim şey yoktur." Keşke dedim keşke herşeyi bilseydin be Kaan keşke. Kaan ın kardeşi olmadığı için beni en az kardeşi kadar önemser tabi bende onu. Ama benim baş belası bir erkek kardeşim var. Ona gülümseyip arabaya doğru yürüdüm. O da arkamdan yürüyüp şoför koltuğuna oturacakken ben ondan hızlı davranıp şoför koltuğuna oturdum. O da bana şaşkınlıkla bakarken sordu. "Senin ehliyetine yokken nasıl araba kullanmayı düşünüyorsun güzelim?" Ona ukala bir gülüşümü gönderirken saçlarımı savurup konuştum. "Ah Kaan cığım MEHMET KARA gibi babam sağolsun. Ne diyim adamın soyadı yetiyor. Hadi bin bakalım." Gülerek yolcu koltuğuna oturdu. Ve hızla eve doğru yol aldım. Yolda radyoyu açtım konuşmuyoruz diye açmaz olaydım efe ile bizim şarkımız çalıyordu.Mustafa Ceceli-Sultanım. Neden unutmaya çalıştıkça herzaman onu hatırlıyorum. Ahh. Sinirlendim ve radyoyu hızla kapattım. Kaan bana döndü ve sorgulayan bakışlarıyla bana sordu beklediğim soruyu. "Neyin var Melis durgunsun. Canını sıkacak bişey mi oldu?" Anlatmayı o kadar çok isterdim Kaan sana ama olmaz ben herzaman güçsüz olmak istemiyorum. Bir kere kendim kalkmak istiyorum bu yükün altından. Ama benim bile haberim yok ben bu yükün altında gittikçe eziliyorum. Ona gülümseyip yalan olmayan cevap verdim. "Hayır sadece dedemlerden ayrıldığım için Üzgünüm. Birşey yok onun dışında."Lütfen üstleme lütfen. "Tamam inandım say." Oh üstelmedi. Yol biz böyle konuşmazken bitti. Heyecanlandım bak şimdi. Derin nefes al. Zile bastım. Bu ne be. Bu hizmetçimi. Annem bunu nasıl aldı işe. Bak bak bide nasıl benim kaan cığıma yiyecek gibi bakıyor. Neyse giyinmeye bak. Allah aşkına anne sen bunu nasıl işe aldın evde ergen var. Eteği nerde. Gömleği hiç giyinmeseydin canım ya. Neyse fakir de olabilir sonuçta. Ben buna biraz yardımcı olayım kıyafet konusunda. Sonuçta ben Hatice Kara nın kızıyım. Bu bana neden küçümseyen bakışlar atıyor lan. Artık dayanamıyorum falan içeri dalayım derken çakma sarı konuşmaya akıl etti. Bu arada unutturmayın dip boyası gelmiş bunun saçlarını da boyatalım. "Kaan bey hoşgeldiniz. Furkan bey salonda efendim. Siz içeri geçin. Sen ne için gelmiştin?" bu bana neden hala küçümseyici bakışlar atıyor lan. Tabi doğru beni tanımıyor. Neyse tanıtırız canım. Sorun yok. Ben tabi bu çakma sarıyla bakışırken kaan kendi gülmemek için sıkıyordu. Ben sana yapacağımı bilirim Kaan. Çakma sarı bana bakarken ben içeri daldım. Salon diye tahmin ettiğim yere doğru tahmin ah canım be bu benim mal ama canım kardeşim Furkan futbol maçı izliyordu. Arkamdan Kaan da girdi. Tabi çakma sarıyı unutmayalım arkamdan birşey ler geveledi. Tabi ben taktım mı? HAYIR. Hemen koşarak Furkan ın üzerine atladım. Ve beraber koltukta aşağı yuvarlandık. Yaşasın. "Sen kimsin lan?" Oha beni beni ablasını tanımadı. "Sen nasıl kardeşsin. Insan ablasını tanımazmı. Tü yazıklar olsun sana verdiğim emeklere. Yemedim yedirdim İçmedim içirdim bumuydu karşılığı." Oha olum sen ne zaman bu kadar güçlü oldun. Evet beni üstünden kaldırdı. Yetmedi bide döndürdü. Sonra durup kokumu içine çekti. Noluyo lan bu kadarı özledin beni. "Abla seni çok özledim. Ablam canım ablam benim. Seni özleceğim aklımın ucundan geçmezdi ama seni deli gibi özledim. Senin uyuduğumuz geceleri özledim. Senin vanilya kolunu özledim." Oha Oha ağlıyor. Ve koca bir OHA daha bende Ağlıyorum. Ay aşkım ya beni ne kadar özlemiş. Arkamdan biri adımı seslendi. Oha bu ses Oha Oha. Annem. Hemen koşarak ona sarıldım. Annem benim güzel kokulu annem. Nasılsa özlemişim. Ah annem. Canım benim ondan ayrılıp arkasındaki babama sıkıca sarıldım. Babam benim kahramanım. Nasılsa özledim hepsini ya Of insanın ailesi gibi yok. "Niye geleceğini haber vermedin gelirken yemek için hazırlık yapardık yardımcılarla en azından."
"Annem ben süpriz yapmak istedim. Hem anne bu yardımcıları sen mi aldın işe? Anne evde ergen var ya yapma neyse ben geldim artık herşey kontrol altında. Ben halledecem. Ama benim Karnım çok aç. He. Bakın Kaan da temelli döndü amerikadan bir güzel akşama yemek yiyelim bizimkilerle."
"Tamam annem şimdi hemen başlarız hazırlıklara. Herkesi arar çağırır beraber hem senin gelişini hemde kaan ın dönüşünü kutlarız."
Güzel bir akşam olmuştu. Herşeyi konuşmuştuk. Neler olduğunu neler yaptığımızı. Ilk amcamlar dayımlar babam ve kaan la şirket işlerini konuştuk. Dedemin attığı emaillere baktık. Sonra Kuzenlerle vakit geçirdik en sonunda herkesle sarılıp vedalaştık. Tabi okul işine hepimiz aynı okulda olduğumuz için bende aynı okula yani bizim Koleje gideceğim. Şuan ise yatağımda düşünüyorum. Bundan sonra ne olacak. Neler beni bekliyor diye. Efe yi unutabilecekmiyim diye düşünüyorum. En sonunda başım ağrımaya başladığında düşünmeyi sonraya bırakıp yastığımı aldım ve yan taraftaki Furkan odasına daldım oda banyoda üstsüz bir şekilde çıktı. Oğlum diyorum bak bu ne ara yaptı bu kadar kası. Kardeşim olmasan yavşayacağım yeminlen. "Furkan bu kasları ne ara yaptın ablam sen?" Oda gülmekten yetindi. Tabi burda yastıkları geldiğimi gördüğünde yatağın örtüsünü kaldırıp bana döndü bende vakit kaybetmeden hemen yatağa atladım oda yatağa girip ellerini belime doladı. Bende kafamı çıplak göğsüne yasladım. "Furkan" oda Öküzlük yapmayıp. "Efendim." Dedi. Bende gülümseyip onun göğsüne dahada çok yaslandım. "Seni seviyorum kardeşim." Oda beni dahada kendine çekerek. "Seni seviyorum abla." Yüzümdeki gülümsemeyle uykuya dalmak yerine biraz daha düşündüm. Efe yoksa bile böyle güzel bir ailem var. Furkan kaan berk ve diğerleri var. Beni efe den daha fazla değer veren. Ve uykuya, bir zamanlar korktuğum ama şimdi yanlızken dostum olan karanlığın içine kendimi bırakmayı tercih ettim.Arkadaşlar ikinci bölümüde yayınladım. Ama lütfen hem okuyun ve yorum yapın benim için yorumlar önemli....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOŞA GİDEN ZAMAN
Fiksi RemajaHer aşkın boşa harcanan bir emeği vardır. Peki bu aşkta ki emeklerin hepsi boşaysa. Hiçbir aşk sonsuza kadar sürmez. Ne kadar büyük olsa da...