♤3♤

65 13 12
                                    

Bölüme başlamadan önce bir iki şey söylemek istiyorum. 😅 Yalnızca iki bölümde hiç tahmin bile edemediğim bir yerde buldum kendimi. Bunda en büyük payda siz sevgili okurlarımın. ♡ Desteklediğiniz ve yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. Kısa bir süre içinde hayatımın 'ilk'lerinin gerçekleşmesinde büyük rol oynadınız. Sizleri seviyorum. Bu bölümüde ailem ve sevgili dostlarım gibi beni başından beri destekleyen Ceylin'ime (CeylinTok) ithaf ediyorum.. 
Keyifli okumalar...

*************

Dünya şartlarının bile üzerinde olduğunu düşündüğüm üstün şanslılığımı, çevremdekilere ispatladığım günün ertesindeyiz. Pasaportum olmadığını çok geç söylememe rağmen kovulmamam bence büyük şanstı. Uçak kalkmak üzereydi ve Ali ile Murat Bey kontrolden geçmişlerdi. Fakat beni orada bırakamazlardı. Bir anda Ali'nin aklına gelen, benim aklımın hâlâ almadığı dahiyane fikri sayesinde şu anda Ali, ben ve Murat Bey 'Blinfen'deyiz. Minik kural ihlalleri sayesinde işimden olmamış bulunmaktayım. Uçağa kaçak bindirdiler ve bu sayede Blinfen'deki bir salgın hastalığa önlem olarak yapıldığı söylenen aşıdan da kurtulmuş oldum. Aramızda kalsın bende iğne korkusu var.

Şu anda, otel odasına yerleşiyoruz. Burada kalacağımız süre tam belirlendiğinde bir eve geçebileceğimiz söyleniyor. Fakat ben bu şehirde, daha ilk günden elimde sürekli telefonum, Google Çeviri açık gezmekten sıkıldım. En kısa sürede İngilizcemi geliştirmem gerek. Eğer yabancı dilimin zayıf olduğu Murat Bey tarafından fark edilirse muhtemelen çok ağır azarlar işiteceğim.
Her neyse, ufak tefek sıkıntılarla atlattığımız yolculuğumuzun sonrasında, otel odalarında sıkıcı ve eşya yerleştirmekle geçen bir günün sonuna gelmiş bulunmaktayız.
*Saat 21:05
İş, güç, yerleşmek derken geç kalınmış akşam yemeğimizi yemek üzere otelin yemek katına indik. Az önce ise Blinfen'in gerçekten çok garip yemekleri olduğunun farkına vardım. Midem bulana bulana da olsa bir iki tabak bir şeyler yiyebildikten sonra yeniden odama çekildim.
Pijamalarımı üstüme giyip telefonumu elinime aldım ve yatağımın ortasına oturdum. Otelde, hatta yurtdışında bile ev haline geçebiliyordum. Bence bu yetenekten sayılmalı! Komodinin üzerine bıraktığım el çantamı biraz karıştırdıktan sonra bulduğum eski kulaklığımı telefona takıp müzik dinlemeye başladım. Yurtdışına çıkınca yer bildirimi yapmak âdettir ya bizde, hemen Facebook'a girip bir yer bildirimi yaptım bende.

<< Eylem Sürgün, Blinfen'de huzurlu hissediyor. >>

Sonra biraz da anasayfamda gezindim. Bir kaç video izledim derken canımın sıkılmaya başladığını fark ettim. Odadaki televizyonu kurcalamak geldi birden aklıma. Üstümü değiştireyim derken dakikalar içinde dağıttığım odada garip şekilli kumandayı bulmak biraz zor olsada başardım! Fakat tahmin etmiş olacağınız üzere televizyondaki tüm kanallar İngilizce veya diğer yerel dillerdeydi. Saatin 23:00'a doğru ilerlediğini fark ettiğimde, can sıkıntısından çöken uykumun hissiyatıyla birlikte artık yatmam gerektiğine karar verdim. Odanın ışıklarını söndürüp yatağıma yerleştim. Uyku pozisyonumu ayarlamaya çalıştığım sırada yatağın karşısındaki camdan otel ziyaretçilerine özel olan lunaparkı farkettim. Işıkları hâlâ yanıyordu ve muazzam bir görüntüye sahipti. Blinfen'den Türkiye'ye dönmeden önce orayaa mutlaka gideceğime dair kendime söz verip tatlı uykuma daldım..
Tatlı bir rüzgâr değer gibi yansıyordu rüyam göz kapaklarıma. Çok güzel bir şeydi rüya görmek. Oysa, bir o kadarda tatsızdı. Unutuluyordu nasılsa. Ne önemi vardı ki? Unuttuktan sonra.. Gördüğün bir rüyayı seneler sonra bile heyecanla anlatamadıktan sonra ne gereği vardı. Kaderimizi belirlemiyordu ya nasılsa, yalnızca uykumuza biraz renk katıyordu, bazen siyah, bazen mavi, bazense pembe..

--

*Saat 14:02
Blinfen'deki ilk iş günümdeyim. İş alanının bir kaç kilometre uzağında inşa edilmiş olan ofisde yine bana ait güzel bir oda hazırlanmıştı. Giderek alışıyor, seviyordum işimi. Fakat Murat Bey'in ani çıkışları olmasa çok daha fazla sevebilirdim sanırım. Ama derler ya gülünü seven dikenine katlanır diye. İşte ben de bu yola baş koydum bir kere, bir iki azar yedim diye işimden vazgeçemem.
Blinfen'e gelince anladım, Murat Bey gerçekten çok kapsamlı bir inşaat şirketinin başındaydı. Onun gibi büyük başarılara imza atmış birinin asistanı olabilmek, hem gurur verici hem de biraz yorucuydu açıkçası. İşe başladığımdan beri her günüm koşuşturmacayla geçiyordu. Verdiğimiz minik kahve molaları ise terapi gibi geliyordu. Gelgelelim bir çok sıkıntıya rağmen memnundum işimden.
Bir yandan bunları düşünüp diğer yandan henüz alışamamış olduğum odamda gerekli evrakları düzenlerken Murat Bey'in seslendiğini duydum. Elimdeki işi bırakıp hızlı bir şekilde zaten hemen yanımda olan Murat Bey'in odasına gittim. Olabildiğince nazik bir şekilde kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde, bir kaç günüdür ilk defa Murat Bey'in sevecen tavrı ile karşılaştım.
"Gel bakalım küçük cadı. İnşaatı denetlemeye gitmem lazım. Oradaki işimi bitirince Ali'yi de alıp yanıma gel. Bugün gezelim buraları biraz. Bakarsınız bir Türk Lokantası buluruz. Ha?"
"Tabii efendim hiç fena olmaz. Ben hemen konuşurum Ali'yle."
"Tamam, ben çıkacağım birazdan. Çıktığımda odayı biraz temizleyip, toparlarsan çok sevinirim."
"Tabii efendim nasıl isterseniz."
"Sağol, çıkabilirsin."
Başımla ufak bir selam verip odadan ayrıldım. Kendi odama vardığımda Murat Bey'i ilk defa böyle samimi, sakin gördüğüm için aşırı şaşkındım. Şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalıştığım sırada, masanın üzerindeki cep telefonumdan Ali'yi aradım ve Murat Bey'in söylediklerini ona ilettim. Teklifi kabul edince artık çalışmaya dönmem gerektiğini söyleyerek telefonu kapadım.
Yavaş yavaş evraklara geri odaklandığım sırada dün gece gördüğüm rüya geldi aklıma. Garip bir şekilde rüyamın tümünü hatırlıyordum hâlâ. 'Gördüğün üzere çalışmak beyinede fayda sağlıyor Eylem. Kaç saat önce gördüğüm rüyayı bile hatırlıyorum. Hafızaya bak be! Çalışmaya başlayınca zihnim açıldı resmen.' diye konuştum bir süre kendi kendime. Ardından Murat Bey'in,
"Eylem, ben çıkıyorum, odayı toparlamayı unutma lütfen." diye seslenişi ulaştı kulaklarıma. Hemen ayaklanıp Murat Bey'in yanına gittim ve
"Tamam efendim, hemen halledeceğim." dedim.
Murat Bey çıkınca, önce kendi odamı sonrada onun odasını toparladım. Tam işim bittiği sırada Murat Bey'den telefon geldi ve Ali'yle beni, inşaatta beklediğini söyledi. Minik telefon trafiği bitiminde inşaat alanının girişinde buluştuk.

***********

Merakla beklenen, ayrıca yazarken heyecandan öldüğüm ve çok zevk aldığım bir bölümdü. Umarım sizlerde okurken zevk almışsınızdır. Ve,  destekleriniz için yeniden çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız... 100 okunmaya ulaştık sayenizde, hepimiz adına Nice Bin Okunmalara diyorum. O günleride beraber görebilmek dileğiyle,

Sizi Seviyorum Sevgili Okurlarım ♡
Sonraki Bölümde Görüşürüz.. 😊

RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin