1. Bölüm

2.1K 69 7
                                    

Yazar Notu; Bu hikayede ki karakterler tamamen kendi hayalimdeki bir karakterlerden oluşuyor. Dizide sevmediğim, rahatsız olduğum hâl ve tavırları çıkararak, onlara eklemeler yaparak yazdìm. Dizideki hâli ile uyuşmazlıklar olabilir. Yaşları, karakterleri veya davranışları gibi... Yazdıklarım tamamen hayalimdeki olmasını istediğim karakterler, olaylar ve davranışlar... Diziden sahne alıntıları yapabilirim Kiralık Aşk devam hikayesi olmasa da dizimizdeki bir çok sevdiğim sahne var :) Şimdiden İyi Okumalar :) Okuduktan sonra vote vermeyi unutmayalım :)

Nisan 2009

Sırtımdaki ve elimdeki ağır çanta ile her şeyden kaçmak istercesine koşar adımlar ile ilerliyordum. Usanmıştım tüm bu yalanlardan, ihanetlerden... En yakınım dediğim kişi bana ihanet etmişti... Kimseye güvenim kalmamıştı, annem ve babamı ölümünden sonra her şeye ve herkese arkamı dönüp uzaklaşmıştım. Sadece dört kişiye arkamı dönmemiştim, kardeşim dediğim, dostum dediğim insana. Amcama baba yarıma, annemden sonra bana annelik eden yengeme ve annemin yokluğunda enkaza dönüşmüş beni, toplayan ustama! Bir tek onlar bana ihanet etmemişti.

Annem öleli daha altı ay olmamıştı ki sevdiğimi sandığım kız beni bırakarak birlikte planını kurduğumuz okula gitti. Ben ise sadece acımla ve annesiz kalmamın eksikliği, burukluğu ile geride kalmıştım. Onun gidişi bile canımı acıtmamıştı... Artık hayatımda yeni bir sayfa açmanın zamanı gelmişti. Kimseye aman etmeden ve kimseye mecbur olmadan özgürce yaşayacaktım. Tüm hayallerimi gerçekleştirmeden bir daha bu ülkeye geri dönmeyeceğim. Bütün varım yoğum elimdeki ve sırtımdaki çanta ile babamdan kalan geçinmemi sağlayacak olan miras idi. Ah bir de hayallerimi de unutmamak gerek değil mi? Hayallerim ve hayallerime ulaşmak için koyduğum hedeflerim vardı elimde birde.

Hava yağmurlu ve hafif hafif rüzgâr esiyordu. Böyle bir günde bu güzel şehri terk ediyordum. Annemi, babamı ve kardeşimi arkamda bırakarak bu şehirden gidiyordum. Hafif hafif çiseleyen yağmur ile montumun kapüşonunu başıma geçirdim. Bir de hastalık çıkmamalıydı başıma. Her şeyi üç ay önce ayarlamıştım. Kalacağım ev, okuyacağım okul... Babamın mirasına yüklenip bitirmemek için bir iş bile ayarlamıştım. Türkçe ve ingilizce dersleri vereceğim dört öğtenciye. Aldığım para en azından mutfak ve okula gidiş geliş masraflarımı karşılardı. Evi zaten amcam satın almıştı doğum günü hediyesi olarak, orada okurken kalmam için kira vs. sıkıntım yoktu. En azından bir masraftan kurtulmuştum. Mirasım olsa da idareli şekilde harcamalarımı yapmalıydım, en azından hayallerim gerçekleşene kadar. Düşüncelere o kadar dalmıştım ki, köşeyi dönerken bana doğru gelen kızıl fırtınayı çarpıştıktan sonra fark ettim. Elinde bir çanta ve bir dosya vardı. Çantası yere düşerken, dosyadan bir kaç kağıt yere saçılmıştı. Hızla yere saçılan kağıtları topladım ve uçuşan şemsiyesini tutmaya çalışan kızıl saçlı kıza uzattım. Yüzüne kapanan kapüşonundan yüzünü görememiştim, dosyayı verirken sadece elini görmüştüm ve esen rüzgâr ile burnuma gelen kokusunu duymuştum. Kağıtlarını elimden aldığı gibi hızla yanımdan uzaklaştı ve ondan geriye sadece kalan defne yaprağı kokusu kalmıştı. Ne de güzel kokuyordu...

Yere bıraktığım çantamı tekrar elime aldım ve ana caddeye doğru yürüdüm. Hâlâ çarpıştığım o kızın etkisindeydim. Turuncu saçları ne kadar güzel ve etkileyiciydi. Ana caddeye varınca bir taksiyi çevirdim ve havaalanına gideceğimizi söyledim ve yolu izlemeye koyuldum. Yaklaşık yarım saat sonra havaalanına gelmiştim. Ücreti ödedim ve taksiden inerek yeni hayatıma yavaş ve emin adımlar ile ilerledim...

Nisan 2013

Tam dört yıl önce bugün yeni hayatım için emin adımlar ile ülkemden, annem ile babamdan ve dostumdan ayrılmıştım. Şimdi ise hayallerimin bir çoğunu gerçekleştirmiştim ve geriye sadece bir hayalim kalmıştı. Onu gerçekleştirmeme ise sadece 3 ay kalmıştı. 3 ay sonra mezun olacaktım ve hayalini kurduğum mesleğimi icra edecektim. 3 yıldır İtalya'daydım ve bu sene dördüncü yılımdı. Acısı ile, tatlısı ile, bazen öfkeli ve bazen ise kırgın günlerle geçmişti buradaki hayatım. Kırgındım, en çok anneme beni bırakıp gitmişti, bu koskoca dünyada beni yapayalnız bırakmıştı. Öfkeliydim; sevdiğimi sandığım ve lisenin üç yılını birlikte geçirdiğim kız ile karşılaşmıştım. Daha doğrusu o karşıma çıkmıştı. Öfkem beni bırakıp gitmesine değildi, öfkem; beni boş ve yerine getiremeyeceğini bildiği halde verdiği sözler ile yalan vaatlerle kandırmasınaydı. İtalya'ya geleli neredeyse bir yıl olmuştu ve bir kafede okuldan arkadaşlar ile takılıyorduk. Zorlu bir sınavdan sonra stres atmak amaçlı gelmiştik. Üniversite tayfası genelde bu kafede takılırdı. Çok amaçlı salon olur ya bu kafede öyleydi işte. Çok amaçlı şekilde işliyordu. Her kesime ve her tarzdan insana hitap ediyordu. Bowling, langırt, pes, kareoke, playstation ve daha niceleri vardı. Hepsi buraya gelen müşterilerin eğlenmesi içindi. Kareoke tarafında olan masalardan birine oturmuştuk. Hem şarkı söyleyenleri dinliyorduk hem de kendi aramızda şarkı söyleyenler ile ilgili yorum yapıp dalga geçiyorduk. Benden çok onlar yapıyordu. Böyle mutlu ve eğlenceli anlarda arada bir burukluk geliyordu. Sanki mutlu olmayı hak etmiyor muşum gibi geliyordu. Sonra annemin sözleri aklıma geliyor. 'Ne olursa olsun veya ne yaşarsan yaşa! Hiçbir zaman yaşamaktan vaz geçme! Hayat eksikleriyle, hüzünleriyle ve yenilmişlikleri ile birlikte yaşamaya değer! Yaşa oğlum! Hayatında birileri veya bir şeyler eksilsede, bir şeyleri kaybetsende, yenilsende yeniden, yeniden ayağa kalk ve pes etme. Bu hayat her şeyiyle senin hayatın ve sen hayatını her şeye rağmen devam ettireceksin!' bu sözler ile kendime geliyor ve yeniden hayata dönüyorum. Ara ara ufak depresyon dönemleri geçiriyorum ve bu dönemlerde evden çıkmıyor, televizyon izlemiyor, kitap okumuyor yemek bile yemiyorum. Sadece ve sadece annemin resimlerine bakarak zamanımı geçiriyorum. Annem ile olan anılarımı hatırlıyor ve o anılarda bir süre mutlu yaşıyorum. Daha sonra kendime gelip hayata dönüyorum...

Bir Başka (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin