Bırak Yapayım

559 21 5
                                    

Tamamen hazırdım. Hiç kimsenin görmemesi için en doğru olandı. Tam kendimi bırakacaktım ki Teğmen koşarak geldi;

"Hilal!"

Belimi kavrayıp boynumdaki urganı hızlıca çıkartıp beni yere indirdi. Ağlıyordum.

"Annemin gözü önünde olmaz, babanem dayanamaz. Bırak yapayım, bırak."

"Kendine gel!"

"Bırak..."

-1 SAAT SONRA-

"Uyu bebeğim yaradan saklasın seni ellerden.
Uyu bebeğim melekler korur seni kara gecelerden.
Uyu bebeğim annen bir gün gelecek yadellerden.
Uyu bebeğim uykunla gelsin."

Birden farkettimki, nezarethanenin demir kapısının kenarında beni izleyen biri var. Teğmendi, farkettiğimi görünce içeri girdi. Eli ayağına dolaşmış gibiydi, hafiften gözleri dolmuştu.

"Çocukluğuma götürdün beni. Annemin hep söylediği ninnidir bu, sen nereden biliyorsun?"

"Babanem söyleydi bizede. Kim bilir ne haldedir şimdi, belki de kızmıştır bana. Hele annem, Selanik'ten beri göz yaşı dinmedi. Şimdi de ben..."

Etrafına bakındı, bana getirdiği kitabı eline aldı. Yüzündeki tebessümle;

"Ne diyor Tevfik Fikret? Karamsarlığa kapılan kalpler çareyi düşünmeye fırsat bulamazlar.

Yüzündeki tebessümün yerini belirgin bir gülümseme almıştı, bende tebessüm ettim. Kalktı. Yanıma oturdu.

"Hala umut var Hilal. Annem Yunan Başbakanına mektup yazmış senin affın için."

"Kirya Veronika'mı?"

Başını sallayarak onayladı.

"Annene alakalarından dolayı teşekkür ettiğimi iletirsin Leon. Lakin sizler tarafından bağışlanmayı kendime zül addederim. Ben af beklemiyorum, bilakis yaptığı zulümlerden ötürü affa ihtiyacı olan sizlersiniz."

Yüzü düştü, sinirlendiği belliydi.

"Annem evlat acısının ne olduğunu bildiği için yazdı mektubu..."

Boğazı düğümlenmiş gibiydi;

"Senin annen de evlat acısı çekmesin diye."

Biraz sonra çocuklar geldi, Leon almış içeriye. Hepsiyle kısa kısa konuştuk:

"Bana bir şey olursa, Halit İkbal'in yazılarını basmaya devam edin."

"Şşşt! Öyle bir şey olmayacak. Hem biz Halit İkbal'in kim olduğunu bilmiyoruz ki..."

"Halit İkbal..."

Derken Teğmen geldi;

"Kimse görmeden çıkartmam lazım sizi."

"Mehmet kardeşi de görebilir miyiz? Müsade var değil mi Kumandan?"

Başıyla onayladı, onları Mehmet'in yanına götüreceklen ben;

"Leon, sağol."

Yaklaştı.

"Hilal, hala bir umut var, Başbakan'dan haber gelebilir."

Çok geçmeden Teğmen Leon tekrar geldi. Yüzü bembeyazdı, kesin bir şey olmuştu. Sesi titriyordu;

"Hi...lal... Babam mektup almış Başbakan'dan."

"Söylemene lüzum yok, anladım. Kağıt kalem istiyorum Teğmen. Ne bakıyorsunuz? Son arzusu sorulmaz mı idam mahkumuna?"

Her an ağlayacakmış gibi bakıyordu, ben zaten ağlayacaktım. Teşekkür etmek için elimi koluna koyup gülümsedim. Kaçarmış gibi çıktı dışarıya. Kendi mi tutabilmiştim fakat o çıkınca tutamadım kendimi, ağlamaya başladım.

Her birisi geldiğinde bir şeyle geliyordı, bu seferde bir asker abdest almam için testide su ve kova getirdi. İdam vakti gelmişti.

-2 SAAT SONRA-

İdam alana geldik. Bütün ailem ağlıyot, ayakta zor duruyorlardı. General Vasili;

"Son sözünüz nedir?"

"VATAN SAĞOLSUN!"

"Kolu çekin."

Derken bir Yunan Askeri silahla ateş ederek geldi. Albay Cevdet'e bir zarf verdi. Bir künye ve bir not yazıyordu.
Vasili künyenin Leon'a ait olduğunu anladı ve notta yazanı Albay'a sordu;

"İnfazı durdurmazsanız, oğlunuz ölür.
İmza Eşref."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 28, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

VatanımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin