♛ 2. Bölüm: "EFSUNLU TOPRAKLAR"

2.6K 172 40
                                    

"Büyünün keskin sınırları yoktur. Büyü öngörülemeyen, hatları saptanamayan bir değişimdir. İyileştirdiği gibi unufak edebilir, yok ederken güzellik de katabilir."

2

Büyükannemin anlattığı masalları şimdi çok daha iyi anlayabiliyordum. Büyünün ana hatları yoktu ve değişimini takip etmekten çok ancak fark edebiliyorduk -en azından benim ırkımın zayıf görüş yeteneği değişimi ancak uç noktalara vardığında algılayabiliyordu- nitekim biz ilerledikçe kurak topraklar azalmış, çiçekler çoğalmış, doğa canlanmıştı ve her şey o kadar göz alıcıydı ki elf sihrinin ne demek olduğunu Nehirova'ya vardığımızda nihayet anlıyordum.

Efsunlu Topraklarla, Gardenya'yı birbirinden ayıran nehrin bulunduğu bölgedeydik. Bizim geldiğimiz yer, çiçeklerin dünyası anlamına gelen Gardenya adıyla anılırdı ama Nehirova böyleyse Resiae'nın nasıl görünebileceği hayalgücü sınırlarımın dışında kalıyordu.

Eyeri gevşeterek gözlerimle alanı taradım; Vera'ya seslenip beni gördüğüne emin olduktan sonra "İki," dedim dudaklarımı oynatarak. Bu, Elf ülkesi ve Kral Toprakları olan Resiae'ya varışımıza iki mola yeri uzaklıkta olduğumuzu belirtmek içindi.

Vera da buradaki çoğu ırkdaşımız gibi doğduğu yerden başka bir diyarı bilmiyordu tabi ki ve doğal olanı da buydu. Bense babama özenerek okumayı söktüğüm günden beri krallıkla ilgili kitapları okumaya özenle vakit ayırdığım için, şu an Ulu Çınar'ın yanında olduğumuzu -ve hava kararmadan Efsunlu Topraklar'a ulaşacağımızı- biliyordum ama kitaplarda nedense tasvirler azınlıktaydı ve ben de betimlemelerden çok yaşanmış olan tarihe öncelik verdiğim için onları önemsememiştim açıkçası.

Tam yanımızdaki Ulu Çınar'ın eteğinin altında daha sonradan tarihe damgasını vuracak bir krallığın doğduğunu biliyordum.

Yıkılana kadar tek bir kraliçe tarafından yönetilen, her bir karışına savaş ve kan kokusunun bulandığı bu topraklarda tarih yatıyordu. İlk kıvılcımı parladıktan sonra bir orman yangınına dönüşen, alevi yıllar boyunca söndürülemeyen bir hakimiyetin hayat bulduğu topraklardaydık.

Erek isyancılarının Kraliçe Beliza'nın ordusu tarafından bastırılmalarının ardından, insan kraliçenin otoritesini Nehirova'da tanıdıklarını biliyordum. Beliza'nın tarihte yeni bir sayfa açan krallığınınsa asla evlenmediği için bittiğini ve daha sonra Babellerin tahtı ele geçirdiğini de hafızama gereksiz bir not olarak kaydetmiştim.

Ama açıkçası Nehirova'nın şahitlik ettiği onca ölümün ardından böylesine canlı, cıvıl cıvıl bir yer olabileceğini hiç düşünmemiştim. Menekşeler, papatyalar, güller, laleler, küçük çalılar ve rengarenk kelebekler, Gardenya'nın gözümdeki değerinde ani bir düşüşe sebep olmak üzereydi. Çiçek diyarı diye bir yer varsa eğer, adı Nehirova olmalıydı.

Gözlerim tekrar tedirginlikle küçük kız kardeşimi bulduğunda etrafındakilerle muhabbete dalmış olan Vera'yı görünce ferah bir nefesin ciğerlerimi doldurmasına izin verdim ve eyeri geri sıkılaştırıp kalabalığa yaklaştım.

En önde iki elf, gümüşi atlarıyla bize liderlik ediyordu. Sıra ilerledikçe düzen yer yer bozulmuş olsa da çoğunlukla sağ tarafta kızlar soldaysa erkekler vardı. Ilyn'i görmek için kendimi zorladım ama kalabalığın içinde bu imkansız sayılırdı.

Hayle, bininci kez bacaklarının ve belinin ağrıdığından yakınınca bu sefer onu duymuyormuş gibi davranmaya karar verdim, artık içimi daraltıyordu. Saatlerdir bizi taşıyan atlar veya atı her bir an dikkatle kontrol etmek zorunda olan ben, şikayet etmiyorsak ona sızlanma hakkını ne veriyordu ki?

Diyarlar Ötesi: Seçim ♛Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin