0.1-Revolution in the Air

673 39 52
                                    

Melez Kampı'nın daha iyi günler gördüğü kesindi. Endişeyle bir yerlere koşturan kampçılar, korkuyla kendilerinden daha büyük kardeşlerinin arkasına sinen küçük yaşlardaki kampçılar ve bağırışma seslerinden bir şeylerin ters gittiğini anlayabilirdiniz.

Melez Kampı'nın büyülü sınırlarının dışı canavar kaynıyordu.

Değişik boyutta ve tehlikede onlarca canavar sınırları aşmaya çalışırken melezler tarafından öldürülüyordu. Kherion'un bile gerildiği tüm bu kargaşının arasında bir tek hastane bölümünde çalışan melezler sakin ve soğukkanlı bir şekilde çalışmayı başarmıştı. Ares melezleri ön hatlarda savaşırken Annabeth Chase onları yönlendiriyor, stratejik olarak doğru savaştıklarından emin oluyordu. Daha önce aynı anda bu kadar canavarı bir arada görmeseler bile çoğu kampçı duruma yavaş yavaş ayak uydurmaya başlamıştı.

Tüm karışıklığın arasında, Adreanna Angeline Garcia sert bakışlarla süslü mavi gözlerini canavarlara dikmiş, ne olur ne olmaz diye sıkıca tuttuğu hançeriyle saldırı pozisyonuna geçmişti. Canavarların savunma hattının bu kadar gerilerine kadar ilerleyemeyeceğinden emindi ancak yine de tedbiri elden bırakmamak gerekiyordu.

Bu yaptığı düpedüz bencillikti ancak kampta savaşmaya, ölmeye değer bir şeyler göremiyordu. Kamp üstü açık, altından bir kafesti. İstese gidebilirdi, ortam da fena değildi ancak yine de kafesti işte. Dış dünyadan daha iyi olduğu düşüncesine bir türlü katılamıyordu.

Zaten savunmaya bir katkısı olmadığını düşünerek hızla Büyük Eve doğru ilerlemeye başladı. En azından neler olduğunu öğrenmenin hakkı olduğunu düşünüyordu. Zaten açık olan kapıdan içeri girdiğinde yeşil pin-pon masasının etrafında gergin bir şekilde dizilmiş kulübe danışmanlarını ve Kheiron'u gördü. Boreas kulübesinin tek üyesi ve dolayısıyla kulübe danışmanıydı, topantıda olmaya hakkı vardı.

Herkesin yüzündeki meraklı ifadeden bu saldırının altında daha büyük bir olayın yattığını anlamak kolaydı. Bu Adreanna'nın tahmin ettiği bir şeydi zaten. "Neler olup bittiğini öğrenneye hakkımız olduğunu düşünüyorum. Sorun ne? Zeus yine melezlerden birine kızıp hepimizi öldürmeye mi karar verdi? Yoksa yine Aelous tüm melezleri öldürün emri falan mı verdi?" dedi Will. Adreana bunu düşünen tek kişi olmadığını tahmin etmişti. "Korkarım durum çok daha kötü." dedi Kheiron, çoğu zaman kampçıları sakinleştiren o olsa bile onun da soğukkanlılığını kaybettiği zamanlar oluyordu ve bu da o zamanlardan biriydi.

"İkincil Tanrılar Olimposlulara açıkça isyan ettiler. Çok yakında savaş çıkabilir ve bu durumda ne yapacağımızı henüz bilmiyorum." dedi Kheiron tuttuğu nefesini bırakırken.

Adreanna kendini kusacakmış gibi hissetti.

Bir Boreas meleziydi ve babasının da isyankar grubun arasında olduğuna emindi. Gaia ve Gigantlarla olan savaşta bile son ana kadar Olimposluları desteklememişti. Tüm kalbiyle babasının en azında tarafsız kalmış olması için dua etti. İkincil tanrıların savaşı kaybedeceklerini düşünüyordu, sonuçta eğer yenemeyecekleri bir güç olsaydı 12 Olimposlu onların yaşamasına izin vermezdi ki bu konuda oldukça titiz davranıyorlardı. Yani tek şansları antik bir ruhu uyandırmak, Gaia'nın çirkin çocuklarını Tartarus'tan çıkartmak ya da Kronos'a olanlardan sonra dahi onlara katılacak bir Titan bulmaktı. Yanlarında bunların hepsi olsa bile yüksek bir şansları yoktu gerçi. Umutsuzlardı.

Ancak anlamadığı tek şey Küçük Tanrıların kaybedeceklerini bildikleri bir savaşa neden istekli olduklarıydı. Bu pek Nike'nin yapacağı bir şey değildi. Yüzlerce küçük tanrı olduğunu düşününce tanrılardan oluşan küçük bir ordunun 12 Olimposluya karşı ne yapabileceğini düşündü. Pekala, belki de şansları o kadar düşük değildi.

The World Turned Upside Down [Nico di Angelo] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin