Leilani Adreanna'ya sıkıca sarılıp yanındakileri baştan aşağı süzdü ve onları içeri davet etti. Apartman dairesinin her bir köşesinde farklı bir mitolojik eşya vardı. Adreanna nereye bakacağını bilemiyordu, her yerden farklı bir aura geliyordu. Leilani'nin genç yaşına rağmen bir araya getirmeye başardığı koleksiyon saygısını kazanmasına sebep olmuştu.
Küçük koltukların olduğu şık bir odaya girdiklerinde rahat görünen koltuklardan birine oturdu. Nico ve Clarisse kıza şüpheli bakışlar gönderiyordu, bileğindeki yılan şeklindeki bileklik ve altın elma biçimindeki simgenin onları rahatsız ettiğini biliyordu. Leilani daha deneyimsiz bir melezken Eris için çalışmıştı ve hala izleri duruyordu. Eris için çalıştıktan sonra eski hayatınıza öylece devam edemiyordunuz.
Leilani oturduğunda doğrudan Adreanna'ya döndü "Ziyaretinizin sebebini öğrenebilir miyim?" Venüs melezinin keskin bakışlarla süslü koyu renk gözleri Nico'nun rahatsız bir şekilde kıpırdanmasına sebep oldu. Adreanna derin bir nefes aldı "Kristaller hakkında bilgi istiyoruz." bunun üzerine Leilani kaşlarını hafifçe havaya kaldırdı "Biraz geç kaldınız. Kutup Yıldızı ve Amethysta'nın Kalbi çoktan küçük tanrıların elinde." bunun üzerine odada birkaç dakika sessizlik oldu. Adreanna bir çözüm yolu düşünmeye çalışıyordu, tahminen kristaller çok iyi korunuyor olmalıydı. En azından diğer iki kristali bulmaları çok önemliydi. "Diğerlerini nerde bulabileceğimizi biliyor musun peki?" Leilani başını olumsuz anlamda salladı "Hayır. Yeri tam olarak bilinen iki kristal onlarda zaten. Bildiğim tek şey Heliades'in Gözyaşları'nın Notus'un topraklarında olduğu."
Adreanna bıkmış bir şekilde iç çekti, görünüşe göre Meksika'ya gitmeleri gerekecekti.
***
Ville de Québec yazısını gördüklerinde arkalarında bir hidra, iki kiklop vardı. Canavarların dikkatlerini nasıl çektiklerini bilmiyordu ancak Ariadne'nin elindeki cep telefonunun sebep olduğuna dair güçlü tahminleri vardı.
"Melez olmam teknolojiye sahip olamayacağım anlamına gelmez." demişti kız.
"Çoğu teknoloji markasının kurucuları da Athena melezi değil mi zaten?" demişti.
"Ne olacak sanki?" demişti.
Quintus ona inandığına fazlasıyla pişmandı. Bir iblise hayır demek zordu.
Echo camdan sarkmış büyüsüyle canavarları yavaşlatmaya çalışıyordu. Sonunda canavarlar gözden kaybolduğunda Quintus rahatlamış bir şekilde tuttuğu nefesini bıraktı ve arabayı kenara çekti. Arka koltuğa yerleşip biraz uyumaya karar verdi, 7 saat aralıksız araba kullanmak onu yormuştu. Ne yazık ki uyumak o gün aldığı en kötü karardı.
Uyandığında gözü Ariadne'yi aradı ancak göremedi, bunun yerine Echo Mortensen'ın kanlar içerisindeki bedenini ve bir not buldu.
"Ben her zaman intikamımı alırım Quintus, her zaman.
P.S: Seni seviyorum, sen aynı şeyleri hissetmesen de."
Kağıdın altında kırmızı rujla bırakılmış bir öpücük izi vardı. Quintus anın şokunda olmasa kızaracağından emindi ancak bunun yerine notu buruşturup fırlattı ve Echo'nun cansız görünen bedeninin yanına çöktü. Kızın kızıl renk saçları kanla daha da kırmızı bir hal almıştı, Quintus sırtında Ariadne'nin kılıcının izini görebiliyordu ve sinirden elleri titremeye başlamıştı. Echo Mortensen bunu hak etmiyordu, o kimseye zarar vermemişti. Tek suçu küçük tanrıları durdurabilecek güce sahip olmasıydı, bir de Adreanna'nın en yakın arkadaşı olması. Yıllar önce Ariadne'nin en yakın arkadaşı Adreanna'nın yaptığı bir dikkatsizlik sebebiyle ölmüştü ve kız bunu için Adrenna'yı suçluyordu. Nemesis melezi olduğundan da intikam almak istiyordu. Quintus'un aklında Echo'yu kurtarmak için bir fikir vardı ancak işe yarama ihtimali düşüktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The World Turned Upside Down [Nico di Angelo]
Fanfiction"...ya kahraman ölecek Ya da Dünya tersine dönecek." Bisexual!Nico