Sirius Black
Hogwarts'a geleli ve dersler başlayalı tam tamına 1 hafta olmuştu.Bu 1 hafta içerisinde 6 kez Slytherin ile kavga etmiştik.Ama asıl gündeme oturan olay Remus Lupin'in Mary MacDonald'tan gerçekten hoşlandığı anlamamızdı.Az önce kurduğum cümle biraz devrik oldu ama olsun.Ne diyordum,ah evet Remus.Bizim küçük kurtadamımız sonunda birinden hoşlanıyordu.Mary'in Ravenclaw'da olduğunu ve şu ana kadar kimseyle çıkmadığını biliyordum sadece.
"Merlin adına Peter kes sırıtmayı.Yüce Merlin bakın size diyorumki daha önce adam akıllı bir kez bile konuşmadık.Sadece arada Lily ile konuşurlarken konuşmalarına katılmıştım o kadar!Neden bu olayı bu kadar büyüttünüz ki?Yani sadece,sadece güzel bir kız dedim. Yani-" James arsızca sırıttı.
"Aylak aylak.Lütfen biraz sakin ol dostum.Sadece gidip onunla biraz konuşacağız birazcık,ufacık." Remus efendisi ona teşekkür etmiş bir evcini gibi kalp krizi geçirirken çabuk toparlandı ve Mary'e gidip saçmalamasını önlemek amacıyla James'e saldırdı,onu yere yatırdı ve boğazına sarıldı.James zorlukla konuşabildi.
"Siriu- ssss ko-şş" Remus bana döndüğünde hızlıca çıktım,kapıyı kilitledim.Etraftaki birkaç kız bana hayranlıkla bakarken gözlerimi devirdim.Yahu ne aptal bunlar!Sadece bir büyüyle kapıyı kitledim ve orada soluklanıyorum.Onlarsa dönmüş ağızları açık bana bakıyorlar. Hepsinden iğreniyorum yaşasın Merlin!
"Patiayak seni öldürmemi istemiyorsan aç kapıyı!SIRIUS BLACK HEMEN AÇ ŞU LANET KAPIYI!"
"Sensin Black,Lupin!" Cümlemin aptallığının farkındayım ama yine de sevdiğim insanların bana Black demesinden nefret ediyorum nefret.
"PETER!PETER!" James Peter'dan yardım istiyordu sanırım yani durumu o kadar vahimdi.Ortak salondan çıktım ve dünyanın en garip olayıyla karşı karşıya geldim.Noluyor ayol? Alena ileride Frank Longbottom ile konuşuyordu.Normalde birazdan kavga çıkacak derdim ama gülüyorlardı hem de içten bir şekilde. Çaktırmadan yanlarına yaklaşmaya çalıştım,sanki portreleri inceliyormuş gibi.
"Yüce Merlin!O da neydi öyle?" Frank gülmeye devam ediyordu.
"Nerden bilebilirdim ki?" Alena da kahkaha atmaya hazırlanıyordu ki bir sesle portreye döndü.
"Ne bakıyosun bana be,sapıkk!!" Kafamı çevirdiğimde portrenin bana çemkirdiğini fark ettim.Tabi bunu fark eden sadece ben değildim.
"Sonunda portrelere bile yazmaya başladın ha Black?" Saçlarını örmüştü ve yüzünde bir gülümseme vardı.Ama bu gülümseme az önceki gibi içten değil aksine sinir bozucuydu.Bana kısa bir bakış daha atıp Malfoy'un yanına gitti.Arkasından bakarken Frank de tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.
"İyi misin dostum?" Toparlanıp ona döndüm.
"Evet.Ned-"
"Hayır Frank James'im." James'in geldiğini fark ettim.Ama söylediği şeyi yeni idrak edebilmiştim.Frank Mızmız Mrytle'a taş çıkaran bir çığlık atıp bu espiriden olabildiğince uzağa kaçtı.James'e az önce olanları anlatacaktım ki-
"SIRIUS!JAMES!SAKIN YAPMAYIN!" Remus'un haykırışları bizi amacımıza tekrar yöneltti.
"Çatalak?"
"Pati?"
"O halde sen sağa ben sola.Haydi o zaman!" Koşmadan önce hatırladığım son şey Remus'un koşmasını engellemeye çalışan Peter'dan kurtulmaya çalıştığıydı.Alena Greengrass
"Dersimiz Aritmansi'ydi ve dersin öğretmeni Longbottom ve benim tahtaya gelmemizi söylemişti.Sadece cevapları yazıp oturacaktık ama Longbottom benden önce yazabilmek için kaleme büyü yapmaya çalıştı. Büyü tahtadan sekti ve Profösör Derinka'ya çarptı.Kadın zaten ufak tefek bişey karınca kadar küçüldü. Meğer Malfoy şu şaka dükkanından aldığı sahte asalardan birini Longbottom'un asası ile değiştirmiş e yani doğal olarak da işler baya bir karıştı." Jane mavi gözlerini yavaşça kırptı ve yüzüne yarım bir gülümseme ekledi.
"Ya sonra?" Aklıma gelince tekrar güldüm.
"Sonra bir yerden bir ses geldi.Meğer Derinka konuşuyormuş.Ona doğru eğildik.'Derhal dışarı defolun defolun!' diye bağırdı.Biz de kendimizi dışarı attık.En son gördüğümde Evans onu eline almış hastane kanadına götürüyordu ama onum bile güldüğüne yemin edebilirim." Jane sırıttı.
"Sen ne yapıyorsun peki?Snape'i sosyalleştirdin mi?" Birden ciddileşti ve masmavi gözleri parladı.Evet iki alakasız olay ama Jane Bulstrode o kadar garip bir insanki bu tür olaylar normal bile sayılır.
"Aslında hayır.Konuşmak istiyorum ama ne desem bilemiyorum."
"Aaa şeye ne dersin merhaba?" Gözlerini devirdi.
"O bir insan Alena.Bir portre değil." Portre.Ah,evet Black.O tam bir-tam bir-tam bir ne? Aslında onu fazla tanımıyorum bile.Regulus'un kardeşi olduğunu biliyorum.Kızlarla arasının iyi olduğunu fazla iyi olduğunu biliyorum ve de 1.sınıftan beri Slytherin ile uğraştığını.Her ne kadar yakışıklı değil desem de aslında baya yakışıklı.Adamın Slytherin'de bile baya bir hayranı var.Ondan nefret ediyorum ama niye nefret ediyorum ki yani bu çok saçma.Ama ben ediyorsam haklıyımdır.Nefret etmeye devam edeyim en iyisi.
"Jane?" Bana ne var dercesine kafasını salladı.
"Sirius Black hakkında neler biliyorsun?"
"Hm.Regulus Black'in kardeşi. Bellatrix ve Narcissa'nın kuzeni.Tek Gryffindor o sanırım.Potter,Lupin ve Pettigrew ile arkadaş.Şu yaptığımız güzeller listesindeki birçok kişi ile birlikteliği oldu ama daha çok güzel ama kaşar olanlarla.Aslında bakarsan ilişki konularında o kadar kötü değil gibi gözüküyor.Pek de masum olmayan kızlarla birlikte oldu yani. Biçim değiştirmede aşırı yetenekli ve arada sırada sana bakıyor,aslında çoğunlukla sana bakarken görüyorum." Jane'i dinlemeyi kesiyordum ki son 2 cümlesi dikkatimi çekti.Black bana mı bakıyormuş niye baksın ki?
"Niye bana baksın ki?"
"Çünkü güzelsin." Ah,evet.Güzelim. Egoist diyebilirsiniz belki ama gerçek bu.Güzelim.Birçok kişi yazdı şu okulda bana ama hisleri gerçek olan sadece Evan Rosier vardı.Belki daha fazla kişi.Ama ben onu seçmiştim.
"Sen de güzelsin.Belki sana bakıyordur?"
"Ben mi,beni kimse farketmez ve kesinlikle sana bakıyordu."
"Kim sana bakıyormuş?" Evan yanımıza oturduğunda Jane ayağa kalktı.
"Biraz yalnız kalın." Evan sırıttı.
"Vay canına Bulstrode, öğreniyorsun." Jane az önce göz gezdirdiği gazeteyi Evan'ın kafasına fırlattı.Sirius Black benden mi hoşlanıyor yani?İyi de milyonlarca kez Potter'la kavga ettik,milyarlarca kez Lupin'e sataştım,trilyonlarca kez Pettigrew ile alay ettim,katrilyonlarca kez ise Evans'a ve MeaDowes'a hakaret ettim. En sevdiklerine böyle yaparken benden hoşlanması imkansızdı.Zaten bana bakması dışında bir belirti de yoktu.Hatta sürekli beni rahatsız eder,sinirlendirirdi.
"Lenaa!Dinliyor musun?" Evan kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
"Üzgünüm. Kafam başka yerlerde."
"Jane diyorum.Birisinin sana baktığından söz ediyordu.Kimmiş benim kraliçeme göz diken haydut?"
"Ha,şey.Şu şey varya hani ımm neydi,neydi.Hah evet.Nicholas Gold." Evan kahkaha attığında rahatladım.
"Şu 1.sınıftaki,gelip sana sürekli çikolata hediye eden." Hafifçe gülümsedim.
"Kesinlikle o." Neden söylemiyorsun derseniz,söylemiyorum çünkü Merlin aşkına daha kesin bile değil.Ayrıca hiç bir zaman benden hoşlanan kimseyi Evan'a şikayet etmedim.O da zaten benden hoşlanıyor diye kimseyi lanetleyen biri değildi.Belki başkalarına göre kötü insanlardık fakat içimizde sevgi vardı.Birbirimize karşı saygı duymayı da bilirdik.
"Yine dinlemiyorsun.Sen iyi misin?"
"Evet,iyiyim.Sen nasılsın?" Evan kuşkuyla bana baktı.
"Bir şeyler karıştırıyorsun sen ama hadi bakalım." Yanağımı öpüp içeri girdiğinde hafif hafif yağmur yağıyordu.Islanmaktan ve yağmurdan nefret ederim bu yüzden koşarak içeri girdim.Yağmur iyice bastırdığında aptalın biri kollarını açmış,kafasını kaldırmış delicesine ıslanıyordu.Onu izlediğimi sezdiğinde benden tarafa döndü.Sirius Black beni onu izlerken yakalamıştı.Hafifçe gülümsedi.Aslında güzel bir tabloydu. Ta ki ellerini açıp bana gel gel diye bağırana kadar.Her zamanki Black. Gözlerimi devirip uzun koridorda ilerlemeye devam ettim.Multi:Evan Rosier
Evet nasıl buldunuz?Geçen bölüme bir yorum gelmişti çok hoş diye teşekkürler sen de çok hoşsun.Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Zamanlar Hogwarts
FantasyAlena Greengrass.Slytherin'in en efsanevi cadısı.Slytherin'e o kadar bağlı ki gözü Gryffindor'un yakışıklı çapulcusunu bile görmüyor.Belki yavaş yavaş gözü açılmaya başlar,kim bilir.O halde muziplik başlasın!