Jisoo sadece yürüyordu.Nereye gittiğinin, yolun nereye çıkacağının bir önemi yoktu.Sadece biraz olsun unutmak istiyordu.Sol göğsünde ki acıyı biraz olsun bastırmak istiyordu ve eğer mümkünse beyninde ki tüm o anıları da unutmak istiyordu ama bunun mümkün olmadığını görüyordu.Yaklaşık bir saattir yürümesine rağmen acıları ve anıları hala onunla birlikteydi.Sanki acının kaçılamayacak kadar değerli ve hissedilmesi gereken bir duygu olduğunu belirtmek istiyorlardı. Jisoo karanlık bir sokağa girdiğinde yorulduğunu farketti. Sokak o kadar karanlık ve dardı ki şehir merkezinden oldukça uzaklaştığını anladı.Bu sokak, ailesinin asla gelmesine izin vermeyeceği türdendi.Ailesinin bahsettiği ''Tehlikeli,onlardan farklı seviyelerde'' ki insanların takılacağı türdendi.Ama jisoo bunu umursamadı çünkü etrafta kimse görünmüyordu zaten bu karanlıkta bir şey görmekte mümkün değildi.Biraz ilerledikten sonra sol tarafta ki kaldırıma oturdu ve başını arkasında ki duvara yasladı.Gözyaşları ona ait değillermişcesine izin almadan dökülüyorlardı. Jisoo hıçkıra hıçkıra ağlıyordu ve içinde ki acı ağladıkça katlanıyordu sanki.
Onu düşündü.Ablasını..Ablası trafik kazasında ölmüştü.Bir kaç gün önce erkek arkadaşıyla tartışırken kaza yapmışlar ve ablası arabanın ön camından dışarı uçmuştu.3 gün boyunca yaşam savaşı verse de daha fazla dayanamamış ve ölmüştü. Jisoo hala gerçek olduğuna inanamıyordu.Hastaneden gelen telefonla evden çıkışı, günlerdir bir saat bile uyumadan ablasının uyanmasını beklemesi sadece bir rüya gibi geliyordu.''Tanrım, hayatımda hiç bu kadar uzun bir rüya görmedim ama artık uyanmak istiyorum.''diye geçirdi içinden.Ablası olmadan nasıl dayanacağını bilmiyordu. Jisoo'nun ailesi varlıklı bir aileydi,mutlu ve rahat bir hayat yaşıyorlardı ancak Jisoo'nun tek dostu ablasıydı. Jisoo hiç bir zaman dışa dönük birisi olamamıştı.Her şeyi içinde yaşar, arkadaşlarıyla pek bir şey paylaşmazdı,ailesiyle bile.Sadece ablasıyla her şeyini paylaşırdı ve o zamanlar da kendisi olurdu.Bir insanın tek dostunu,canını kaybetmesi tarif edilemeyecek bir acıydı.
Ağlamaktan nefesi kesildiği sırada ayak sesleri duydu.Sakinleşmeye çalıştı ve gözlerinde ki yaşı silip etrafa baktı ama her yeri bulanık görüyordu.Kendisine yaklaşan 4-5 kişilik bir grup insan gördü ancak hiç bir şey net değildi.Sadece sesler vardı.Sesler yaklaştıkça ürkmeye başladı ama oturduğu yerden kalkacak gücü bulamadı ve umarım beni öldürürler diye geçirdi içinden.Bulanık görmesi geçse de hala karanlıktan pek bir şey seçemiyordu.Sadece az önce gördüğü grubun karşı da ki kaldırıma oturduklarını gördü. Karşı kaldırımdan ona bakan iki kız ve üç tane erkek olduğundan dolayı kasıldı.Şuan nasıl görünüyorum acaba dedi şiş, kızarık gözler ve darmadağın saçlarla. bu karanlıkta bunu görmeyeceklerine sevindi.Onları dinlemeye başladı.
''Kesinlikle kör veya sağır olmalı.''Dedi en köşede ki çocuk kahkahayla birlikte.
''Kes sesini Bobby.'' dedi yanında oturan kız.
Jisoo buradan gitmeliyim diye düşündü ve zar zor ayağa kalktı.Bir iki adım attıktan sonra yalpalayarak yere düştü.Az önce konuşan çocuğun kahkaha sesini duyduğuna yemin edebilirdi.Arkasından birinin onu kollarından tutup kaldırdığını hissetti.Ayağa kalkıp arkasını döndü ve sarı saçlı bir kız gördü.Tabii bu karanlıkta gözleri yanılmıyorsa.Kız ona gülümseyip kalabalık grubun yanına götürdü ve kaldırıma oturttu.
''Ben Lisa, Pek iyi görünmüyorsun istiyorsan bir süre otur.''Kızın gülümsemesi bir an Jisoo'ya hayatın hala güzel olabileceğini düşündürdü.
''B-ben iyiyim,gitsem iyi olacak.''Zar zor konuşabildi.
''İyi değilsin işte.Az önce ayakta bile duramadığını hepimiz gördük.Korkma sana zarar verecek değiliz.''Dedi Lisa.
''Belki de madde falan almıştır.''Dedi Bobby bilmişcesine.
''Madde falan almadım.''Derin bir nefes aldı.''S-sadece günlerdir uyumadım o kadar.''
Jisoo bir süre orada oturmayı kabul etti ve sessizlik içinde oturdular.Tek duyduğu şey yanında ki tanımadığı insanların yaktıkları sigara sesiydi.
Hava aydınlanmaya başladığında Jisoo kendini daha iyi hissettiğinden emin olduğunu ve gidebileceğini söyledi.Kimse de ses çıkarmadı. Jisoo ayağa kalkıp herkese veda ederken onları ufak bir süre inceledi.Artık hava aydınlandığı için herkesi net bir şekilde görüyordu. Lisa'nın sarı saçları ve büyük gözleriyle çok tatlı olduğunu düşündü. Bobby oldukça çekik gözlere sahipti ve güldüğünde tamamen kayboluyordu gözleri. Lisa'nın bir diğer yanında ise gece boyunca çok sessiz olan bir çocuk vardı.Yanlış hatırlamıyorsa adı Jinwoo'ydu. Jinwoo'nun yanında ise adı Minho olan ve oldukça havalı bir çocuk oturuyordu. Lisa hariç Hiç biriyle tanışmamıştı, onlar kendi aralarında konuşurken isimlerini duymuştu.Ve en sonunda onunla göz göze geldi.Adı Jennie'ydi sanırım diye düşündü Jisoo. Bu kadar soğuk bakan ama aynı zamanda aşırı derece de çekici gözüken bir kız görmemişti daha önce. Jennie gözlerini Jisoo'dan ayırdı. Jisoo ise sokağın çıkışına doğru yürüdü. Beni bu sokağa düşüren acı ablamın ölüm acısıydı. Peki bu insanları bu çukura düşüren ve birbirlerini bulmalarını sağlayan acıları neydi diye geçirdi içinden.
Jennie'nin ağzından
Hava yavaş yavaş aydınlanıyordu.Yine de içimde ki karanlık öylece yerinde duruyor hiç bir yere gitmiyordu.Dışarısı aydınlık veya karanlık olabilirdi ama içim her zaman karanlık olmaya devam ediyordu.Tünelin sonunda ki ışığı hiç bir zaman göremedim ben. Aklımda ki düşünceleri bir kenara atmaya çalıştım çünkü içimde ki karanlık beni yutacak gibi oluyordu.Tam bu sırada duyduğum ses düşüncelerimi dağıttı.
''Ben artık gideyim,yeterince iyiyim ve teşekkürler Lisa''Dedi adının jensoo mu jisoo mu olduğunu tam anlamadığım kız.
Ayağa kalkıp bizden uzaklaşmasını izlemeye başladım. Bir iki adımdan sonra bize döndü ve hepimize bir iki saniye göz gezdirdi.Sanırım tüm geceyi nasıl insanların yanında geçirdiğini anlamaya çalışıyordu veya bir daha buraya geldiğinde bizi daha kolay bulmak için yüzlerimizi zihnine kazıyordu.En sonunda gözleri gözlerimle buluştu.Karanlıkta görememiştim ama şimdi çok net görüyordum bana bakan gözlerinden acı okunuyordu yalnızca. Benim aksime bomboş bakmıyordu sadece acısını kusmak istercesine bakıyordu. Gözlerimi ondan ayırdım ve oda arkasını dönüp uzaklaştı. Arkasından onu incelediğimde küçük boylu, beyaz tenli ve buraya ait olmadığı her halinden belli olan sıradan bir kız gördüm ama az önce ki gözler o acının bu sıradan bedeni tekrar buraya getireceğini hissettirmişti bana.Çünkü hepimize böyle olur acımızı unutmak isteriz ve en sonunda asla ait olmadığımız yerlerin bize bu acıyı unutmamız da yardımcı olacağına inanırız.Umarım ki bir daha buraya gelmezsin küçük şey, burası bir yıkık bedeni daha kaldıramaz.
Ayy hala bunu yaptığıma inanamıyooğğğrum...
Bu hikayeyi kafamda yalnızca iki dakika da kurguladım ve neden bende hikaye yazmayayım deyip bilgisayarın başına oturdum desem inanır mısınız vee bu bölümü de çok kısa sürede yazdım biraz aceleye geldi ama sadece kurgu aklıma geldiğinde öylece yazdım.
Vee hikaye böyle biraz daha hüzünlü bir şey olacak çünkü ben dram seviyorum ya yani hayat bize her zaman hikayelerde ki gibi güzel şeyler vermiyor o yüzden gerçeklikten fazla da uzaklaşmamalıyız :')) Texting yazmadım çünkü çoğu kişinin aksine pek sevmem.
Çok uzattım umarım beğenmişsinizdir,hatalarım vardır elbet üzgünüm :')) like ve yorum lütfen ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forget / JENSOO
Fanfiction''Umarım ki bir daha buraya gelmezsin küçük şey, burası bir yıkık bedeni daha kaldıramaz.''