Genç adamın hatıraları arasında her anımsadığında dudaklarının kıvrılmasına, yüreğinin buruk bir özlemle dolmasına neden olan bir anı dolaşırdı. Yemyeşil bir çayırda, elinde tahtadan kılıcı ile koşan, görünmez düşmanlarını bir bir yere seren bir oğlan çocuğu ve daha küçük adımları ile ona eşlik etmeye çalışan kardeşi. Ah, ne güzeldi o çayırlar. Leonidas rengarenk çiçeklerin burnuna dolan kokusunu, toprağın ayakları altında ezilişini, ağabeyinin sevinçli nidalarını hâlâ hatırlıyordu. Ancak artık onu gülümsetmiyordu. Aksine eskiden kim olduğunu hatırlatmaktan ve suçlu hissettirmekten başka bir işe yaradığı da yoktu. Elinde olsaydı söküp atmak isterdi belki de bu güzel hatıralarını çünkü eskiden onu gülümseten bu anılar şimdi nasıl bir katile dönüştüğünü gösteren bir ayna oluvermişti. Bir yansıma.
Savaş onun içindeki çiçekleri bir bir soldurmuştu, bu dünyadaki cehennemi yaşıyordu adeta. Görevi için oğlunu tehlikeye atacak bir babaya, yıllar önce evladını kaybetmesiyle yarım kalmış bir anneye sahipti. Hiç istemediği bir savaşa kapılmış gidiyordu.
Bu cehennemde görebildiği tek güzel şey ise sivri dilli Türk kızının tutsak olduğu güzel bakışlarıydı.
Şimdi, içimdeki o çorak topraklara düşen ilk yağmur damlası sensin.
Çoğu zaman karakterler haricinde diziye bağlı kalmayı düşünmüyorum, bazı olayları farklı şekilde işleyebilirim. Çok uzun soluklu bir hikaye olmayacak, Leon'un iç dünyasına daha yakından bakmaya ve Hilal'e karşı hislerini gelişimini size yansıtmaya çalışacağım. Oy verip düşüncelerinizi paylaşırsanız çok mutlu olurum. Teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyamet ► Vatanım Sensin
FanficŞimdi her şeyin bittiği yerdeyiz, sonsuz tutsaklığım başlıyor. Artık kuşları duyamıyorum, yıldızları göremiyorum, toprağı hissedemiyorum. Ölümün arzusu içinde yanıp tutuşuyorum ve senin açlığınla yok oluyorum. 3.02.2017