Çoğu zaman ne ile karşılaşacağımızı önceden sezebiliriz. buna kaçıncı his denilir bilemiyorum ama; ben bugün kötü şeylerin olacağını ,baskın bir şekilde hissediyorum. Gerçi son zamanlarda bu moda oldu bende. Artık mutlu bir şekilde güne merhaba demek yerine, üvey annemin küfür ve hakaretleriyle uyanmak zorunda kalıyorum. Bıktım artık. ********
Ah babacığım! beni, bu cadı kadınla niçin yalnız başıma bırakıp gittin. Sanki ne vardı gideceğin yerde. Erken gittin hemde çok erken...
Mutfakta oturmuş kahvaltı yapmaya çalışırken, üvey annemin sesiyle irkildim.
''Kız! daha ne kadar zıkkımlanacaksın? Kalk üzerine doğru dürüst bir şeyler giy. Misafirler gelecek. Hadi çabuk ol!''
''Tamam kalkıyorum''
''Hadi sallanma çabuk ol!!!''
''Tamam dedim ya!''
''Kız! Bana cevap mı veriyorsun? babası kılıklı, bir daha görmiyim''
Annemin bu sözleri beni çılgına çevirmişti. Her şeye tamamda babama laf atması beni bunaltıyordu. Bian, kıvırcık saçlarına asılıp, duvarlara vurmak istedim çılgınca. Bunu çoktan hakketmişti ama...
''Sen daha burda mısın? Misafir diyorum kız!!''
''Off yine mi misafir'' diye mırıldandım.
İstemsizce sofradan kalktım. Hoş annemin dırdırını çekeceğime, aç kalmayı yeğlerdim.
Misafir kelimesi tüm yüz çehremi asıklaştırmaya yetmişti. Annem olacak kadın, gelen misafirlerden bile soğutmuştu beni. Artık insan yüzü görmek istemiyordum. Peki bu sefer gelenler kimlerdi? İlkin gelecek misafirlerin annemin dedikoducu komşuları olduklarıydı. Sık sık gelip, annemle milleti çekiştirdikleri için; aklıma gelen ilk tahmin buydu. Gelenlerin kaderimi değiştireceklerini, nereden bilebilirdim ki? *********
Üvey annem hazırlanmamı istediğinde, işin ucunda kötü şeylerin olacağını tahmin etmeliydim. (Ne kadarda aptalım) dönen oyunlardan nasıl oldu da şüphelenemedim.
Sofradan kalktığım gibi olacaklardan habersiz bir şekilde masumca odama yürüdüm. Evimiz 2 odalıydı. Birinde ben diğerinde üvey annem kalıyordu. Ben mutfağın kapısına bakan odada kalıyordum. soldan ikinci kapıydı..
Mızmız küçük kızlar gibi duvarlara sürte sürte odama vardım. Üzerime bir şeyler giymek için eskimiş gardırobun kapısını cızırtısıyla açtım. İçeride pekte seçenek yoktu doğrusu. Sadece iki farklı kıyafetim vardı giyebileceğim. mavi kot bir pantolon ve üzerine giyebileceğim, pembe renkli, kolsuz bir bluz. Yada arkadaşımın bana hediye ettiği bordo renkli kloş bir elbise. Bu az alternatif arasından ikincisini tercih edip giydim.
Salona döndüğümde, annemin her zamanki gibi hakaretlerine denk geldim. Bağırarak;
''bu ne bakımsız , ölü bir süz böyle! pis sürtük!!! Git odamdaki makyaj takımını al, yüzüne bir şeyler sür. Azcık kadına benze.'' dedi.
''Bana bir daha sürtük diyecek olursan...''
''Ne yaparsın hı ne yaparsın? sürtüksün işteee...''
Konu uzasın istemedim. Cevap vermeden dudaklarımı büküp, sıkıca dişlerimi sıktım.
Makyaj niçin? demek istedim ama korkudan diyemedim. Bian bağırıp; sende kimsin demek, kızmak geldi içimden. Gerçi bunu hep yapmak istemişimdir. Lakin sadece istemekle sınırlı kaldı tüm duygularım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞLI KOCAM
RomanceNasıl yani??? Şimdi bu yaşlı adamla mı yatıp, sevişeceğim? Bu adama mı kocacığım deyip el lele, kol kola dışarılarda gezeceğim? Tatmak için iki büklüm dudak isteyince gönlüm. Yanaşıp, babam yaşındaki bu adamın dudaklarını mı emeceğim. Ah anne...