Geriye Kalan

131 42 24
                                    

Annemizin karnından ilk doğduğumuzda ağlamamız için popomuza vururlar ve kıyameti koparırız. Ama bu yaşam belirtisidir herkesin yüzünde gülücükler açar. Günler , haftalar , aylar geçer bizi koydukları yerden sağımıza solumuza dönmeye başlarız. Düşmememiz için yastıklarla etrafımızı kapatırlar. Ne gariptir ki bizi oturtmak içinde aynı şeyi yaparlar. İlk adımlarımızda hep düşeriz. Düşe kalka öğreniriz yürümeyi. Biraz daha büyüyünce arkadaşlarımızla dısarıda oyunlar oynarız her yanımız yara bere içinde olur ve artık ailemiz bizi düşmekten kurtaramaz ama ağladığımızda sarılır , düştüğümüzde yaralarımıza pansuman yaparlar. Gün gelir bisiklet sürmeyi oğrenmek isteriz. Aynı şekilde onuda düşe kalka öğreniriz. Okula başlariz bizim icin yepyeni bir hayat baslar. Yeni arkadaslar yeni ortam ve en önemlisi yazı yazmayı ve okumayı öğreniriz. Yeteneklerimizi kesfederiz. Kimisi cok guzel sarki soyler kimisi yazi yazar kimisi cok guzel siir okur. Kiminin merakı dansadır kiminin merakı yazarlığa kimininki doktorluğa polisliğe... Ama en önemlisi bunların hepsinde ailemiz yanımızdadır. Mutluluğumuzu üzüntümüzü bizimle paylaşırlar. Gün gelir karşınıza bir adam çıkar. Bir anda her şeyiniz oluverir. Onu anlatmaya kalksanız kelimelere dökemezsiniz. Beyniniz durur sanki cümle kurmayı unutmuşsunuz gibi olur. İçiniz içinize sığmaz. Herkes bilsin istersiniz. Sonra o adam canınızı acıtır. Bu öyle bir acıdır ki tarif edemezsiniz. Kimseye derdinizi anlatamazsınız. Ona anlatmaya çalışırsiniz ama nafile o da anlamaz. Artık annenizin o şeffaf dolu sarılmasıda işe yaramaz. En kötüsüde anlatamadıkça değişirsiniz. Bu öyle bir değişimdir ki. Herkesi şaşırtır. Sürekli mesaj atan , yüreği ayrılığa dayanamayan insan gider , yerini umursamaz bir insan alır. Aslında yaptığınız bir mutluluk oyunudur. Bisilet surmeyi , paten kullanmayi ogrendiginiz gibi mutluluk oyunu oynamayida ogrenirsiniz. Ve zamanla bu rol ustunuze yapisir. Artik sizde bu durumdan memnunsunuzdur. Kucuklugunuzle aradaki tek fark artik aileniz bile size yardım edemiyordur. Yani artık yalnızsınızdır. İşte tam bu noktada alırsınız kahvenizi ,  yakarsınız sigaranızı.. Ya müzik açarsınız düşünürsünüz; dumanı her içinize çektiğinizde dertleriniz biter gibi olur dumanı üflerken derdinizi tek nefeste sigaranıza anlatmış olursunuz. Ya da bir kitabın cümlelerinin içinde kendinizi bulursunuz. Aslında bunlarda oyununuzun bir parcasidir. Her gün içiniz parçalanır ama insanlara hep yalancı gülücükler dağıtırsınız. Bir kişi bile bunun bir oyun olduğunu anlamaz o çok değer verdiğiniz adam bile anlamaz. Ve siz günden güne daha çok dibe çökersiniz. Kimse görmeden , kimse duymadan , kimse hissetmeden sessizce ölürsünüz. Ölüm derken bu dünyadan gitmek değil. Önce gözyaşlarınız ölür ardından duyurmaya çalıştığınız sesiniz kesilir , nefesiniz kesilir , kalbiniz görevini üstlenmemeye başlar ve taşlaşır. Ardından duygularınız ölür. Geriye kalan oynamaya alıştığınız sahte mutluluğunuzdur.

Mürekkebin Aşk Tonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin