Bir oda düşünün.. Oda sizi temsil ediyor. Duvarlarında fotoğraflar.. O fotoğraflar da sizin kırgınlıklarınızı ve kızgınlıklarınızı temsil ediyor. Dışardan baktığınızda oda harika görünüyor aynı sizin dışardan göründüğünüz gibi. Bu fotoğraflar belirli bir sıraya göre asılmış. İlişkinin ilk gününden itibaren hepsinin belli bir sırası var. Ve siz o fotoğraflarda gün gün ne yaşandığını biliyorsunuz. Odaya göz ucuyla bakıyorsunuz ve fotoğraflara yaklasıyorsunuz. İlk aylar her sey gayet iyi ikinizinde gözlerinin içi gülüyor ancak bir şeyler eksik bunu farkediyorsunuz. Aylar sonra sorunlar başlıyor. Bu sorunların üstünü kapatıyorsunuz. Ve aylar sonra çekilmiş o fotoğraflara baktığınız da anlıyorsunuz aslında her şey bir oyundu. Yüzünüz gülüyor ama içiniz paramparça. Tekrar başa dönüyorsunuz o fotoğraflara daha derinden bakmayı başardığınızda bunu anlıyorsunuz. Aşktan kör olmuş gözlerinizi açmayı başarıp önüne perde inmemiş bir gözle bakmayı başarıyorsunuz. Dönüp tekrar fotoğraflara bakmaya başladığınızda ilk fotoğrafta gördüğünüz gerçekle fotoğraf yere düşüyor. İkinci fotoğrafta öyle oluyor ve üçüncü fotoğrafta... Son fotoğrafa geldin ama fotoğrafa bakmaya korkuyorsun yinede cesaret edip bakıyorsun çünkü gerçekleri biliyorsun. O da düşüyor.. Geriye çekilip odaya bakıyorsun ve oda bomboş görünüyor. Gözlerine inmiş perdeyi kaldırdığında sende oda gibi dışardan bakınca çok güçlü ve güzelsin , kalbin ise fotoğraflar gibi tek tek dökülüyor paramparça oluyor ve odanın şuanki hali gibi yıkık döküksün. O duvarlara fotoğrafları tekrar asıp odayı eski haline çevirebileceğiniz gibi kırgınlıklarınızı bitirebilir , kızgınlıklarınızı unutabilirsiniz. Ya da odanının içinde ki her şeyi çöpe atar odayı baştan yaratırsınız. Kendinize yepyeni bir sayfa açabileceğiniz gibi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mürekkebin Aşk Tonu
PoetryHayat bazen bir oyundur. Benim oyunum mutluluk oyunu. Ve ben bu rolü her geçen gün üstüme daha çok yapıştırıyorum.