Uyku

33 0 0
                                    

Beğenmeniz Dileğiyle

Seri adımlarımın bana yetmeyeceğini anladığım dakikalarda boş koridorlarda hem koşuyor hemde düzene girmekte inat eden saçlarımı at kuyruğu yapmaya çalışıyordum.

Merdivenlerden seri adımlarla inerken kendimi yeri boylamaktan son anda alıkoydum. Son merdivenide başıma bir dert açmadan indiğimde dudağımın sağ tarafı yukarı doğru kıvrıldı.

Bedenimi uygulama sahasının kapısından bir hışımla içeri attığımda tok bir ses "Saha dersime 7 dakika 35 saniye geç kalıp üzerine birde utanmadan gülmeniz sizcede fazla arsızca değil mi Bayan Larsson" diyerek beni karşıladı.

Önce yavaşça dudağımın kenarını eski yerine indirdim. Sonra tek kaşımı yukarı kaldırıp sesin geldiği konumu bulduktan sonra kendimi olası ikinci saldırıya hazırladım.

Karşımdaki uzun boylu ve koyu renk saçları olan adam bilmiş tavırlarla kollarını göğüsünde bağlayıp heybetli yapısını bir kat daha artırdı ve " Bir açıklama beklediğimi görüyorsunuz değil mi Larsson" dedi bu seferde kısık ela gözlerinin ardından, Bayan Green'in odasında gördüğüm adam.

Bakışlarımı ela gözlerine odaklayıp "Görüyorum" dedim sesimdeki umursamazlık kırıntılarının yanında. "O halde "dedi o da. Çenesi mi kasılmıştı? Yoksa yanlışmı görmüştüm karar veremedim.

"Uyuyordum. Akademiye dün döndük bunu biliyor olduğunuzu farzediyorum ve devam ediyorum bu yüzden uyku saatlerimi tam ayarlayamadım. Bir daha olmaz" deyip cevap vermesini beklemeden yanından geçip bana gülümseyerek bakan Taylor'ın yanına gittim ve "Selam" dedim sırıtarak.

"Larsson" tok ses tekrar bana hitap edercesine seslendiğinde neler oluyor dercesine arkamı dönüp tek kaşımı kaldırdım. Kollarını indirmiş biraz önceki olduğu yerden bir adım bile kıpırdamamıştı. "Size saha dersime katılabileceğinizi söylediğimi hatırlamıyorum" dedi

Ahhh resmen çatmıştık. Bu adam ne yapmaya çalışıyordu. "O zaman söyleyin ve katılayım. Bayan Green ilk günden saha dersine girmediğimi duyarsa bu hepimizin açısından biraz kötü olmaz mı sizcede?" diye aslında soru olmayan bir olasılığı sunar gibiydim.

Kibirli bakışlar altında dudağının bir yanı yukarı kıvrıldı ve "Aslında haklısın Larsson o halde dersime katılmaya koşmakla başlayabilirsiniz " dedi. Gözlerimi kıstım ve bu neyin kafası dercesine baktım. Lanet adam!

"Ciddi olmadığınızı umuyorum "dedim. Başını beni onaylamaz şekilde iki yana sallayıp gayette ciddi olduğunu belirtmiş oldu ve hemen ardından otoriter sesi adı altında "Başla" dedi.

Peki ben ne cevap verdim dersiniz? Gözlerimi son kez hırçın elalara değdirip koşmaya başladım.

Uygulama sahası neredeyse bir alışveriş merkezi kadardı. Bu geniş alanda bize kendimizi ve Saf Kan'ları koruyabilmek için dersler veriliyordu.

Doğamız gereği zaten normal insanlardan çok daha hızlı koşuyorduk. Daha net görüp, en sessiz fısıltıyı bile duyabiliyorduk.Ve bu Warniar'ları avlayışımızda işimize yarıyordu.

Tabi o gece bizim sadece korkup kaçmamıza yardım etmişti.

Aslında ne olduğunu tam olarak anlamadığım dakikalardı. Doğrusu daha önceden bir warnier gördüğüm söylenemez. Ama o gece o bardalardı hissettim. Gerek mide bulantım olsun. Gerek de boğazımdaki kuruluk hissi. Hem fısıltılarınıda duymuştum öyle değil mi?

Ama anlamlandıramıyordum işte. Orada ki herkes insanken. O gece orada ne olduğunu kavrayamıyordum. Tek emin olduğum şey muazzam derecede ki korkumdu.

Bir an Taylor'la gözlerim buluştuğunda dilimi dışarı çıkartıp ifademe çok yorulmuş havası kattım ve gözlerimi uykum gelmişcesine bayıklaştırdım. Taylor kendini tutamayıp kıkırdadığında ona savunma tekniklerini öğreten saygı değer(!) eğitmenimiz önce Taylor'a daha sonra da onun baktığı yerden yola çıkarak bana sinir dolu gözlerle baktı.

Tabi ben bu süreçte onla göz göze gelmedim bile fakat yarım ağız gülmektende kendimi alamadım.

Bazen gerçek anlamda gudubet bir baş belası olabiliyorsun Hailey dedi sevgili iç sesim. Ona görünmez revenans yollayıp koşmaya devam ettim.

Öyle görülüyordu ki daha adını dahi bilmediğim eğitmen bozuntusu beni akşama kadar koşturacaktı.

Gözlerim karşımdaki birbirlerine saldıran çaylakları bulduğunda dikkatle onları izlemeye başladım.

Alice adındaki kumral kız biz St.Royal'den ayrılmadan önce de Candice'la birlikte takılıyordu ama problem şurdaki eline shilass büyüsünü barındıran bıçakları almaya bile korkar vaziyetteydi fakat şimdi o eski halinden eser dahi yoktu.

Karşısındaki iri kıyım sarışın çocuğa bıçak darbelerini üst üst geçiriyordu. Alice ileri doğru atılıp uçan tekmesini çocuğun kulağına öyle bir vurdu ki farkına varmadan koşmayı bırakmış gözlerim koca koca olmuş Alice'i izliyordum.

Kız sarışın çocuğa göz kırptı, bıçağınıda belindeki kabzasına yerleştirip kum torbasına hararetle yumruklarını geçirmeye başladı.

Resmen şok olmuştum. Lanet olası 2 sene diye geçirdim aklımda. Kaçıncı kez olduğunu bilmeden o uçan tekme canlandı hafızamda. İfadesiz gözlerim Taylor'ı bulduğunda onunda hala Alice'e kaçamak bakışlar attığını gördüm.

Ve bir anda başka kilit noktaya gözlerim kaydığında ela gözlerin beni dikkatle incelediğini gördüm. Kahretsin kesin biraz önceki Alice'e attığım ürkek bakışlarıda gördü diye geçirdim aklımın kuytu köşelerinden.

Kafamı iki yana sallayıp bunları düşünme Hailey dedim ve koşmaya devam ettim. Sonrasında ne kadar daha koştum bilmiyorum ama normalde olmaması gereken birşey oldu ve bacaklarım artık sızlamaya başladı.

Alynn'lar yaratılışları gereği ne kadar koşsalarda çok fazla yorulmazlardı fakat ben şuan ruhumun karanlığı boylayacağını hissediyordum. Koşuya başlamamın üzerinden uzun zaman geçmişti ve sahada bir tane bile çaylak kalmamıştı.

Sadece o eğitmen bozuntusu ve ben kalmıştık ama o hangi cehennemde pek bildiğim söylenemezdi sadece 1 saat filan önce "Devam et. Buralardayım sakın kaytarma haberim olur" demişti.

Ve şaşılır ki ben ilk defa kafama buyruk hareket etmedim ve koşmaya devam ettim.

Aradan geçen bir kaç dakika içinde karşı kapıdan içeri girdiğini gördüm. Üzerindeki gri bol sıfır kol t-shirt 'ü su gibi olmuştu. Buda onun içerde antreman yaptığına işaretti.

Gözlerini bana dikti ve ağzını açtığında devam et diyeceğini düşündüğüm için bacaklarıma ha gayret deyip ilerlemeleri konusunda gaz veriyordum içten içe, lakin duyduğum "Paydos çaylak" cümlesi gözlerimi onun elalarına dikmeme yol açtı.

Sorgular derecede gözlerine baktığımda elinde olduğunu farketmediğim su şişesini bana uzattı. Yanına ilerleyip su şişesine elime aldım ve tek dikişte tüm şişeyi bitirip kendimi yerdeki mindere bıraktım.

Gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya devam ederken ayak sesleri duymaya başladım "Bir daha dersime geç kalmaman gerektigini anladığını umuyorum Larsson" cümlenin sonunu getirdiğinde gözlerimi açıp kapıdan çıkmak üzere olan heybetli adamın gidişine aldırmadan konuştum. "Yarın dersinize geç kalmayacağımdan emin olabilirsiniz çünkü bir adım daha atabilecek taakatimin olduğunu sanmıyorum. Biraz sonra şu köşeye sızmış olurum"dedim ve gözlerimi yumdum.

Bu nasıl bir şeydi böyle emin değildim ama ilk günden tüm hayat enerjimi sömürmüştü gaddar adam.

BAĞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin