Kahve

35 0 0
                                    


İyi Okumalar :) :)

Kulaklarımı rahatsız eden kapı sesinden sonra gözlerimi biraz daha sıkı kapatıp sol tarafıma doğru döndüm ve bacaklarımı kendime doğru  çektim.

Sadece biraz beklemeliydim birazdan sonunu merak ettiğim rüyama geri dönecektim nasılsa. Aradan geçen bir kaç saniyenin ardından tam tekrar rüyama döneceğim esnada hemen yanımdan gelen adım sesleri buna engel oldu.

Bu lanet akademide neden herkes uykuma takmıştı.Uyumak istiyorum diye fütursuzca çığlık atmak isterken "Uyan Çaylak" diye bir başkası benimkinin aksine uyanmam için bağırıyordu veya ben uykudayken bağırdığını sanıyordum.

Ses gelen yöne sırtımı dönüp uyanmayacağımı belirttiğimde kafamdan aşağı dökülen sıcağa yakın ılık sıvı bunu kim yaptıysa onu pataklayacağım gerçeğini gün yüzüne çıkarmıştı.

Gözlerimi hırsla açıp bedenimi bunu yapan şeytana döndürdüğümde eğlenen ela gözlerle karşılaştım.Hırsla ayağa kalktım ve derin bir nefes alıp "Kahve öyle mi?" dedim inanmayan sesimin ardından. Gülerek kafasını salladığında "Kahve" dedi bilimsel bişeyi tanıtırcasına bardağı kaldırıp.

Gözlerimi kısıp sert sert, eğlenen ela gözlerine baktığımda "Peki onu benim üzerime dökmenizdeki amacı öğrenebilir miyim?" diye sordum. "Amacım uyanmanı sağlamaktı Larsson ve görevi başarıyla tamamladığımı görüyorum ama seni uyandırırken kahvemi heba ettiğim gerçeğide göz önünde, bu nedenle bana bir kahve borçlusun " dedi ve kahvesinden bir yudum alıp dudadığının sol tarafını yana kıvırdı.

Gözlerimi sabır dilenir cinsten yukarı diktim ve "Tanrım bu kadarı sencede biraz fazla değil mi?" diye yakındım bunu o da duymuştu. Ve sakince kahvesinden bir yudum daha alıp "Değil Larsson değil" dedi ve ciddi bir tavra bürünüp "Git ve duş al sonrada vakit kaybetmeden tekrar saha da ol çalışacağız " dedi. Gözlerim duvardaki saati bulduğunda ona inanmayan bakışlar atıp "Saat sabahın 5 buçuğu ders 8 de başlıyor "dedim.

Kahvesinden küçük bir yudum daha alıp "Dün dersime geç kaldın bunun bir cezası olmalıydı değil mi" dedi sakince "Dün akşama kadar koştum zaten " dedim bende . Kaşlarını yukarı doğru kaldırdı ve bana acıyormuşcasına bakıp "Yapma ama Larsson dersime geç kalıp bu kadar basit yırtabileciğini düşündüğünü söyleme bana "dedi devamında onaylamaz bakışlar atmıştı.

Bildiğim birşey varsa oda bugün canımı okuyacacak olmasıydı. Ses çıkarmadım sadece gözlerine bundan hoşlanmadığımı belirten bakışlarımı yolladım.Sonrasında da "Bir saniye " deyip elindeki kahvesini aldım ve koca bir yudum içtim. Kahve sıcağa yakın ılıktı ve gerçekten sabah sabah çok iyi gelmişti.

Kocaman gülümseyip omuz silktim ve "Size bir kahve borcum olduğundan bu kahvede söz hakkınız yok " deyip son kez beni dikkatle süzen ela gözlerine baktım. Yavaş adımlarla saha kapısından dışarı çıktım. Dünkü koşunun ardından bacaklarım hala azda olsa sızlıyordu.

Odama çıktım ve sıcak bir duş alıp dişlerimi fırçaladım daha sonra altıma gri çizgileri olan siyah bir tayt üzerimede yarım büstiyer tarzında atletimi giyip onun üzerinede bol uzun sporcu atletimi geçirdim. Saçlarımı kurutmadan bir toka yardımıyla tepeden bağladım ve siyah ayakkabılarımıda giyip aynada son kez kendime bakıp aşağıya indim.

Yemekhaneden iki tane sandviç bir kutuda büyük boyda soğuk çay alıp sahaya doğru ilerledim.

İçeriye girdiğimde halen ismini bilmediğim eğitmen kum torbasıyla çalışıyordu. Sahanın köşesine doğru ilerleyip oradaki masaya oturup sandviçimden büyük bir ısırık daha aldım. Ve gözlerim  masanın üzerindeki kağıta kaydığında ,kağıdı elime alıp inceledim.Kağıtta ben ve Taylor da dahil tüm çaylakların ismi yazıyordu. Sayfanın en altında da eğitmen Calvin Claflin.

Kağıdı eski yerine geri bırakıp çayımdan büyük bir yudum daha aldım. "Larsson seni buraya kahvaltı yapman için çağırdığımı hatırlamıyorum" diye çıkan otoriter sesle sandviçimin ilkinin son lokmasını ağzıma attım ve çayımdan büyük bir yudum alıp en sevdiğim(!) eğitmenimin yanına koştum.

"Kahvaltı atlanmaması gereken bir öğündür "dedim bilmiş bilmiş benden 4 ya da 5 yaş büyük olduğunu düşündüğüm eğitmenime.

Kafasını iki yana salladı.Gözlerini benim gözlerime dikti.Bende eğitime başladığımızı  anlayıp sessiz kaldım ve onu dinledim. "Öncelikle düşünmen gereken ilk şeyin Saf Kan olduğunu unutmayacaksın Larsson "dedi otoriter sesiyle ve devam etti "Saf Kan 'ların önemini biliyorsun değil mi?" diye sordu. Kafamı biliyorum anlamında salladım. "Peki o zaman öncelikle " deyip belindeki kemerin kabzasından bir bıçak çıkardı bıçağı dikkatle incelediğimde bıçağın üzerindeki ~CC~ harflerini gördüm. Bana elindeki bıçağı uzatıp botundan bir bıçak daha çıkardı.

"Shilass büyüsüyle harmanlanmış bir bıçak warnier'ların en azılı düşmanıdır seninse en iyi dostun unutma" dedi sert sesiyle, kafamı salladım ve "Dost, pekala" dedim.

"Shilass'lı aksesuar'ın ne ?" diye bir soru yönelttiğinde ayak bileğimi uzatıp halhalımı gösterdim. Kafasını olumlu anlamda salladığında "Sizinki" dedim o da üzerinde anlamlandıramağım bir sembolü olan kolyesini gösterdi.

Tüm Alynn'ların Shilass büyüsünün olduğu aksesuarlarını takma zorunlulukları vardı.Shilass büyüsünün yapıldığı herşey Alynn ve Saf Kan 'ların anlayacağı şekilde parlıyordu.Bu zorunluluğun nedenide warnier'lar kılık değiştirebilen büyücü , kötü ruhlar olmasıydı. Ve istedikleri herkesin görünümüne birebir girebiliyorlardı fakat shilass büyüsünün onlara değdiği yerde ruhları solduğu için Alynn'ların shilass'lı aksesuarlarını taklit edemiyorlardı.

Bizde burdan onların Alynn görünümünde Warniar olduğunu anlayıp avlıyorduk. Fakat o gece bardayken herkes insan olduğu için ben anlayamamıştım. Alynn bir diğer Alynn'ı gelişmiş koku gücüyle kokusundan anlardı.Tabi Saf Kan'larıda.Warniar'lar Alynn'larında insanlarında kokusunu taklit edebiliyorlardı.Burada devreye Shilass aksesuarı girerken.İnsanların ne bir shilass'ı vardı nede başka ayırt edici bir yönü. Bu yüzden insan olan warniar'ı yakalamak çok güçtü.

Derin bir nefes aldım ve başladık. İlk olarak Claflin bana ona yumruk atmamı söyledi ve bende büyük bir gülümsemeyle onayladım. Ona yumruğumu geçirme şansını yakalamışken kaçırmazdım.

Fakat problem şurdaki bir buçuk saattir tek bir yumruğu isabet ettirememiştim. Ela gözlerine baktım ve hamleme karşı hamlesinin neler olabileceğini düşündüm. Öncelikle büyük cüssesinden beklenmeyecek derece hızlıydı. Ayak hareketleri çok seriydi. Ve her yumruk darbemden büyük bir ustalıkla sıyrılıyordu.

"Larsson rakibini iyi takip etmiyorsun" dedi ela gözleri gözlerime otoriter bakarken. "Sakin ol. Derin bir nefes al ve rakibinin tepkine karşı tepkisini kontrol et ve sonrasında hamleni yap"dedi. Kafamı sallayıp bir adım daha yaklaştım ona sonrasında derin bir nefes alıp sağ elini kullandığını algılayıp sol elimi kaldırıp yüzüne doğru hamlemi yaptım, hamlemden kurtulduğu anda sağ kolumun dirseğini burnuna geçirdim ve saniyesinde kendimi yerde Claflin'in boynumu kırmasına ramak kala bir pozisyonda buldum.

"Kahretsin" diye tısladım. Ben onun yunan tanrılarına benzeyen suratınına dirseğimi geçirmeme daha sevinemeden adam boynumu kıracaktı.

Boynumu bırakmadı uzun parmaklarını boyun girintimde hissettikten  birkaç saniye sonra dudakları kulağıma değerken nefesi bedenimi titretir haldeydi. Ve sonrasında da tane tane konuştu. "Yapabildiğin tek bir hamlede bu kadar çabuk dikkatini kaybedersen sonunda ruhunu karanlığa teslim edersin Larsson" dedi sonrasında ise boynumu yavaşça serbest bırakıp gitti.

Tabi ruhumada anlamını bilmediğim kırıntılar bırakmayı ihmal etmemişti.

BAĞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin