İyi okumalar :)
***
Karanlık mıydı beni böylesine şuursuzca alıkoyan?
Yoksa karanlığın içindeki kasvet miydi ruhumu, ışığa bu denli muhtaç bırakan?
Karanlığın içerisinde, ışığın ruhumdaki izini hissetmeye çalıştığım süre de, karanlığı yok saydım.
Peki sessizlik miydi böylesine içimi yakıp kavuran?
Yoksa sessizlikteki haykırışlar mıydı kanımı bu denli donduran?
Kafa tuttum sessizliğe, en sevdiğim şarkıyı çığlık çığlığa haykırdım sessizce.
Bilinmezlikteki korkutucu büyü müydü ruhumu un ufak edip parçalayan?
Yoksa bilinmezliktemi bilmiyordu acının bedende bıraktığı zehri?
Bilemedim ve bilinmezliğin cevap vermesini bekledim bir zaman. Fakat sonra taakatim kalmamış olacak ki "Sen neyi bilirsin ki" diyerek kükredim sevgili bilinmeyenime.
Peki boşluk hissiyle dolup taşan ruhum, aslında olmayan şeyle nasıl dolabiliyordu?
Yoksa boşluk doluydu da bizle kafa bulmak için mi bu adı takınmıştı kendine?
Bir süre bekledim boşluğun boş ifadesi altında fakat fazla dayanamayıp dolu dolu küfrettim. Sonrasında da yanıtını merak ettiğim bir soru dolandı durdu aklımda ; "Boşluğu doldurabilmiş miydi terbiyesiz kelimelerim?"
Peki içimi ürperten bunca his neden benimleydi sordum durdum kendime.
Korku,
Sessizlik,
Bilinmezlik
Ve Boşluk
Neye hizmet edebilirdi ki bu hisler, karşısında bu denli çaresiz kalacağım?
Düşündüm, düşündüm ve tekrar düşündüm. Angılayamamak ruhumu paralarken düşünmeye devam ettim zihnimdeki kargaşanın arasında.
Öyle uzun zaman bu hislerin uyumsuzluğundaki uyumuna kafa yordum ki anlatamam.
Fakat tatmin olacağım bir yanıt bulamadım hiçbir zaman.
Ta ki Karanlık bilinmez boşluklarda sessizce yanıtı kulağıma fısıldayana kadar.
"Ölüm"
Karanlığın sessiz fısıltısı derin uğultular bıraktı zihnimde.Yalpalandı bedenim duyduğu kelimenin çaresizliğinde.
Ve bekledim bir süre hazmetmeye çalıştım derinlerimde." Tabi ya ölüm " dedim sessizliğe boğuk sesimle meydan okurken.
Fakat sessizliğe meydan okuduğum gibi ölüme meydan okuyamadım. Karanlıktaki zemine bıraktım bedenimi. "Burası ölmek için doğru yer " dedim sessizliğe ikinci kafa tutuşumda.Sessizliğe ilk andaki gibi boyun eğmiyordum artık çünkü ölüm denen gerçeklik çok daha hat safhada ürpertiyordu bedenimi.
Bekledim, bekledim, bekledim fakat bir şeyin olduğu yoktu. "Neden hiçbir şey olmuyor? Ölüm böyle bir şey mi?" diye sordum karanlığa fakat hiçbir yanıt bulamadım sessiz ortamda.
Sessizce beklemeye devam ederken bir ayrıntı bedenimi titretti. Gözlerimi gerçek olduğuna inanamadığım yere diktim bir süre. Bakakaldım uzaklardan gelen ufacık ışığın parıltısına.Ve sonrasında bir saniye bile beklemeden ayağa kalkıp çıplak ayaklarımı umursamadan koşmaya başladım.
Öyle hızlı koşuyordum ki ayaklarıma batan taşları umursamayarak. Öyle hızlı koşuyordum ki beni ölümden kurtaran umut kırıntısına.
Dakikalar önce ölümümü kabullenip oracıkta bekliyordum evet ama şimdi yaşamak için küçükte olsa bir umudum varken bu fırsatı değerlendirmemek aptallık olmaz mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAĞ
FantasíaSayısız yanlışın arasında, sayısız yanlışlıklara kapılmaktan bıkmayan asi ruhlar. Ve yine aynı yanlışlıklar doğrultusunda kurulan temassız, asil bağlar. Geri dönen düzenin can sıkıcı olduğunu biliyorken, geride kalmanın bu denli ruhunu kasvete sü...