Bölüm 1 | Başlangıç

2K 129 64
                                    

Güneş şehri usul usul terk ederken İstanbul'un kalabalık sokaklarında insanlar azalacağı yerde çoğalmaya devam ediyordu. Yağmur çiselemeye başladığında durmadan yürüyen kızın yüzünde küçük bir mimik değişikliği bile olmamıştı, sadece yürüyordu. Nerede olduğunu, nereye gittiğini bilmeden caddeler arasında dolaşıyordu.

Ayaklarındaki yorgunluk hissi yavaş yavaş bütün vücudunu ele geçirmeye başlayınca daha fazla dayanamayarak bir kaldırımın üstüne çökebilmişti sadece. Yağmur şiddetini arttırırken caddeden geçen insanları izlemeye koyuldu istemsizce.

Kimisi aceleyle gelip geçiyordu önünden, kimisiyse ağır adımlarla ilerliyor ve bu ilerlemenin yanında kaldırıma çökmüş, üstü başı perişan hâldeki bu kızı inceliyorlardı, sanki bir yardımları dokunabilecekmiş gibi. Önüne para bırakan bile olmuştu fakat kimse durup da sormuyordu, kızım senin bu hâlde sokakta ne işin var diye. Bir iki lira atan hızlı adımlarla uzaklaşıyordu yanından, sanki mikrop kapacaklarmış gibi. Oysa herhangi bir para beklentisiyle oturmamıştı buraya. Önünde on beş liradan fazla birikmişti bu durumdan sıkılıp kaldırımdan kalktığında. En azından bu akşamlık yemek parasını çıkarabildim, dedi içinden.

Gün kendini geceye teslim etmişken sokaklarda gezinmek tehlikeli idi, annesi hayatta olsa böyle söylerdi kesin. Üstüne başına baktığında tehlikeli bir durum sezmedi Ferda. Onu bu hâlde görenler zaten yönünü değiştiriyorlardı.

Elindeki bozuk paraları toparladıktan sonra markete girmeye karar verdi, bu şekilde herhangi bir dükkânda oturup yemek yemesine izin vermezlerdi. Hoş, markette de farklı bir durum olmamıştı ya. İnsanlar ona hırsız gözüyle bakıyor, her an bir şey çalacakmış gibi tetikte bekliyorlardı. Genç kız bu olanları umursamadan almak istediği şeylerin yerini gözüne kestirdi ilk baş.

Ekmek, su ve peynir almayı düşündü ilk etapta, önemli olan karnının doymasıydı. Çikolatalara gözü gittiğinde alaycı bir şekilde gülümseme geçti yüzünden. Bu gülümseme sadece bir saniyelikti. Yüzü eski ciddiyetini alırken kasaya hızlı bir şekilde ödeme yaptı. Marketten çıktığında caddenin sonunda sahili görmüştü. Yağmur yağdığı için sessiz bir köşeydi onun için, iyi bir tercih.

Ne kadar az insan, o kadar iyi diye düşündü. O berbat yere geri dönmekten iyidir...

** (Üç Ay Önce) **

"Kahvaltı hazır," diye seslendim masanın üzerine zeytin tabağını koyarken. Annem henüz uyanmamıştı, bugün işe gitmeyecekti. Bende onun dinlenmesi için saat on bire gelmesine rağmen seslenmemiştim hatta sürpriz yapıp kahvaltı bile hazırlamıştım cebimdeki son parayla bakkaldan kahvaltılıklar alıp. "Hadi ama annem, kalk da kahvaltı yapalım. Karnım çok acıktı."

Çaydanlığı da masaya getirdikten sonra sessiz adımlarla annemin yattığı odanın kapısına geldim. Sırt üstü uzanmış uyuyordu. "Uykucu annem benim, bu kadar mı yordular seni?"

Gülerek yanına gittiğimde bir terslik olduğunu sezmiştim. Annemin dudakları mor muydu, bana mı öyle geliyordu? Birkaç saniyelik duraksamanın ardından yanına gittiğimde yüzünün normalden sarı olduğunu görmüştüm. Korkuyla parmaklarımı yanağına götürdüğümde hissettiğim soğuklukla birlikte gözlerimden yaşların süzülmesi bir olmuştu.

"Hayır, hayır..." dedikten sonra omuzlarını kavradım. "Uyan annem, daha kahvaltı yapacağız." Sarsmaya devam ederken farkında olmadan bağırmaya başlamışım. Aradan kaç dakika geçmişti bilmiyordum, zaman kavramı tamamen silinmişti hafızamdan. "Anne uyan, anne..."

Çaresiz bağırışlarımı bölen kapı sesiyle kafamı iki yana salladım. "Hayır, herhangi aksi bir durum yok. Annem birazdan uyanacak."

Kendi kendime söylenirken kapı çalmaları daha da şiddetlenmişti. Annemi odada bırakırken hızlı bir şekilde salona gittim. Gözlerimden yaşlar süzülmeye devam ederken, kulağım sağır olmuştu ve kapının kırılacak gibi çalmasını duymuyordum. Tek bildiğim şey benim bu hayata annem olmadan tutunamayacağımdı. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, masanın üstünde bulunan çay bardağını ne zaman elimde sıkarak kırdığımı unutur olmuştum.

HAZAN (AKVA-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin