Bölüm 3 | Balık

795 77 56
                                    

"Sen," dedikten sonra tedirginlikle duraksadım. Kelimeler boğazımdan zorla çıkarken gözlerim kısılmıştı. Uzaktan gördüğüm zaman inceleme fırsatım olmamıştı fakat karşımda genç bir adam duruyordu. Kahverengi gözleri delip geçecek gibi gözlerimin içine kenetlenmişken oturma şeklinin rahatlığı içimi huzursuz etmişti. Her ne olursa olsun şu an odamda bir yabancı bulunuyordu.

Bu hissin verdiği rahatsızlıkla bacaklarımı camın yüksekliğinden aşağı doğru uzattım. "Sen kimsin?" Zor da olsa sonunda cümlemi tamamlayabilmiştim. Kendime geldiğim zamanda hızla camın önünden yere doğru zıpladım. Ayaklarım sert zeminle temas ederken hissettiğim soğukluk vücudumda titreme isteği yaratmıştı.

"Hadi ama bu kadar korkacağını bilsem yan odaya girerdim." Sesindeki rahatlık bakışlarıyla uyuşmuyordu. "İntihar girişimlerinde bulunan birine göre çok korkaksın. Sahiden kendini öldürebilecek cesaretin var mı?"

Konuşmaları beni şoka sokarken ağzım aralanmıştı hafifçe. Bir şeyler söylemek için hazırlanıyor fakat her seferinde sonunda vazgeçiyordum. Karşımdaki kişi kimdi, nasıl bu kadar kendinden emin konuşabiliyordu?

"Sen kimsin diye sordum, cevap verecek misin artık? Yoksa bağırıp herkesin başımıza toplanmasını mı sağlamalıyım?"

Söylediklerimin peşinden bir kahkaha sesi yükseltti. "Gerçekten bunu yapabilecek cesaretin var mı?"

"Tahmin ettiğinden daha fazla cesaretliyim," dedim uzun zamandır çıkmayan ses tonumla. "Test etmeye ne dersin?" derken meydan okuduğumu fark etmemiştim bile. Bu genç adama karşı içimde inanılmaz bir savunma mekanizması oluşuyordu. Biraz daha böyle devam edersek kendi içimizde üçüncü dünya savaşımızı bile gerçekleştirebilecek potansiyele sahip olduğumuzu hissediyordum.

Yüzündeki sinir bozan gülümseme silinmezken biraz daha genişliyordu sanki kelimelerimin ardından. "Bu kadar aceleci olma balık. Bu kadar erken sınırlarını zorlamanı istemiyorum, böylesi eğlenceli değil." Balık? Az önce bana balık mı demişti?

"Balık ne be? Sensin balık, domuz!" Sinirle kıstığım gözlerimin ardından cümlelerim sinirle sıkılmış dudaklarımın arasından çıkmıştı. "Domuz? Bunu sevdim," dedi gülümsemesini bozmazken. "Ben sana balık diyeyim, sen bana domuz." Kafasıyla onaylarken bakışlarındaki keskinlik gölgelenmişti biraz da olsa.

"Benim bir adım var, lakaba ihtiyacım yok. Adım Fe... "derken sözüm kesilmişti karşımdaki yabancı tarafından. Hızla rahatça oturduğu koltuktan fırlayarak yanıma ulaşmıştı. İşaret parmağını dudaklarımın üstüne bastırırken kelimeleri yutmuş hatta unutmuştum. "Hayır balık, ismini öğrenmek istemiyorum. Lütfen aramızdaki sırları bu kadar çabuk tüketme."

Cümlesini bitirdikten sonra sıcak parmağını dudaklarımın üstünden çekebilmişti nihayet. Hareketleri karşısında dilim tutulurken sırtını dönmüş kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. "Peki neden balık?"

"Çünkü aynı bir japon balığı gibi bomboş bakıyorsun da ondan," dedi yüzünü dönme gereği bile duymadan.

"Domuz," dedim kapıdan çıkmasını umursamadan. Sahi balık demesinin altında romantik bir neden arayamazdım değil mi?

**

Bir hafta geçmişti aradan.

Yabancı ile karşılaşmamızın ardından koskoca yedi gün geçmişti ve o beni odamda kafamdaki soru işaretleri ile bırakmayı başarmıştı! Merak ettiğim için kendime ayriyeten kızıyor olsam da karşı koyamıyordum. Kahverengi gözlerindeki gizem, yüzündeki alaycı gülümseme ve benim hakkımda bilgilere sahip oluşu... Aklımı kurcalayan onca soruyla birlikte serumumun bitmesinin ardından yatağımda doğruldum.

HAZAN (AKVA-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin