Ruh Bedenden Ayrılınca

67 5 2
                                    

            Bazen her şey harika gidiyor dersin. Bu sefer oldu galiba . Başardım. Bir an unutursun kaybettiğin onlarca maçı, onlarca insanı... Sanki her şeyi yapabileceksindir . Okullarda öğretilen bir tekerleme olarak aklında kalan " Ali başarılı çünkü çalışıyor ." lafı bir an doğru gelir sana. Sanki sen Ali olabileckmişsin gibi. Her şey mümkün olabilirmiş gibi... Olmaz ama. Ne kadar istersen de olmaz işte. Kızarsın önce kendine biraz. Öfken yerini ruhunun kaybolmuşluğuna bırakır. Bazen insanlar yüzüne tiksintiyle bakarlar. Hatta dalga geçerler kendi köşede karaladığın yazılarla. Sadece kötü giyindiğin için. Sadece "onlar " gibi olmadığın için gülerler . Sana sesleniyorum . Evet sen. Bu sefer baş başayız seninle. Kırık kalplerimiz var ikimizinde. Belki en büyük kırgınlığın küçükken elinden alınan pamuk şekerdir. Belki de başka bir olay. Ben sana anlatayım neyim olduğunu. Sen anlarsın zaten.

        Kalbim kırık ,ruhum gibi sevgili dostum. Yalnızım.Senden başka kimsem yok çığlıklarımı duyabilecek. Dostum diyebiliyorum sana. Hiç tanımıyorum belki ama ruhun temiz . Eminim. Seni anlatıyorum kafesteki kuşlara. Seni soruyorlar bana.

        " Nasılsın?"

        Bugün daha iyi. Yarın daha iyi olacak.

     Sana söz veriyorum . Sonunda biz kazanacağız.

...................................,............................................................................

       Bazı anlar vardır neden burada olduğunu sorguladığın. Bazı anlar vardır bir şeylerin farkına vardığın. İşte o aydınlanma anlarından birinde ruh bir beden aramış ve kendine sıradan bir beden seçmişti. Diğerlerinden hiç bir farkı olmayan bir  beden. Ama ruh biliyordu. Önemli olan bedenin nasıl göründüğü değildi. Beden diğer ruhlara dokunabilmek için bir aracıydı sadece. Beden önemsizdi...

       Ancak çok kırılmıştı ruh seçtiği beden yüzünden. Dalga geçmişlerdi güçsüz kollarıyla , renkli tokalarıyla, dudağının üstündeki güçsüz tüylerle. Bakmamışlardı bu bedenin içindeki ruha. Dokunmamışlardı. İnsanlar bilmiyorlardı ruhlara nasıl dokunulacağını. Öğretmek istemişti . Dokunmak istemişti. Olmamıştı. Dokunamamıştı işte . Tekrar denedi. Farklıydı bu ruhlar. Renksizdi. Ölüydü. Suskundu. Başka bir ruha döndü. O da ölmüştü. Sadece bir bedene tutunmuştu son demleri. Korktu. Bu küçük bedende kısılıp kalmıştı.

      Bir kalem aldı ruh eline. Yazdı . Ölü bedenleri yazdı. Eski dükkanları. Artık bir önemi kalmamıştır duyguları. Çekip aldı insanlar elinden duygularını yaşattığı notlarını. Okumadılar . Dalga geçtiler sadece. Hiç düşünmeden.

      O ruh , sizin sadece bedenini gördüğünüz o ruh bendim. Her yerde. Belki markete giderken görüp umursamadığınız o genç kızımdır. Ya da okul çıkışı gittiğiniz bir kafede gördüğünüz o garson kız. Bilmem. O zaman sadece seçtiği bedeni gördünüz ruhun. Herhangi bir beden. Ama burda sadece ruhum var. Sadece ruhumu göreceksiniz bu sefer. Aklınızda kurduğunuz bir bedeni ruhuma üfeleyeceksiniz. O bedende can bulacak ruhum.

        Ama öğreteceğim size ruhlara nasıl dokunulduğunu.

Ben Deniz: Hiç Kimse.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin