6. Bölüm : Sırlar

56 4 1
                                    

Taştan kapı o kadar ağırdıki iyice bastırarak ittirdim. Karşıma karanlık,  aşağıya doğru inen uzun bir yol çıkmıştı. İçerisi öyle zifiri karanlıktıki yolun sonunda beni nelerin karşılıyacağına dair en ufak fikrim dahi yoktu. Yavaş yavaş merdiveni inmeye başladım. Bir yandanda düşmemek için elimle duvarları kontrol ediyordum. Ufak bir ışık belirdi ilerde. İlerledikçe ışığın büyüdüğünü farkettim. Adımlarımı sıklaştırıp ışığa doğru yürümeye başladım. Karşıma geniş bir salon ve kenarı ışıklarla bürülü altın rengi demir bir kapı çıktı. İçeriden gelen sesleri ayırt etmeye çalışıyordum ancak sesler o kadar uzaktan geliyorduki konuşulanları anlayamıyordum bile. Bu kapıyı açıp Matt’in orda olup olmadığını kontrol etmeliydim.Ama nasıl ? Kapıyı kırma ihtimalim Barca’da bir soylu olma ihtimalimden bile daha zayıftı. Hızlıca kapıya vurarak Matt..  Matt.. ordamısın ? diye bağırmaya, kapıyı yumruklamaya başladım. Öyle sert yumrukluyordum ki ellerimin kanadığını farkettim. Ama ne ses vardı, ne seda. Çaresizce kapının önünde oturmaya başlamıştım. Gözlerim günün yorgunluğuyla kapanmaya başlamıştı. Çok geçmeden uyuya kalmışım. Gözlerimi açtığımda bir koltukta, ellerim deli gömlegiyle sarılı ağzım bantlı bir şekilde oturuyordum. Buraya nasıl gelmiştim, başımdaki bu zonklama nasıl oluşmuştu hiç bir fikrim yoktu. Etrafa göz gezdirdiğimde beyaz üniformalı doktorlar, deney tüpleri, çeşitli ilaçlar  kısacası kocaman bir labaratuvar ortamı olduğunu gördüm.Biraz yan tarafında ise karanlık bir bölüm, çeşitli silahlar, bombalar tıpki bir cehaneliği andırıyordu. Yaşadığım huzursuzlukla ayağa kalkmaya, tepinmeye çalışıyordum. Doktorlardan biri Fedailer diye bağırdı. İçimdeki bu şaşkınlık ifadesi yerini birden korkuya bırakmıştı. 2 fedai ellerinde silahlarla yanıma hızlı adımlarla geliyordu. İçlerinden biri silahın arkasıyla kafama hızlı bir şekilde vurmaya yeltenirken doktor ; Dur dedi. Ellerimi açmamı ve ağzımdaki bandı çıkartmamı istedi. Doktorun bu tavrı’na şaşırmıştım açıkcası. Doktor Fedailere seslenerek;

 Onu ofisime getirin, Sanırım artık konuşma zamanımız geldi dedi...

Fedailer, yakamdan sertçe tutarak içeriye doğru fırlattılar, Kendimi birden yerde bulmuştum. Doktor elimden kaldırarak ; Fedailer için kusura bakma, onlar olayların geleceği noktayı göremedikleri için bu kadar sertler dedi. Kafamda hangi olaylar ? Ne tür bir olayın parçası olmuştum gibi sorular geçmişti. Doktorla aramızda şu dialog gelişti ;

-Sen, Marcus olmalısın ?

-Adımı nerden biliyorsunuz.

-Matt için gelmedin mi ? o nu görmek ister misin ? eğer cevabın evetse sorularıma doğru cevap vermen gerekiyor.

-Sizi dinliyorum.

Babanın projesi hakkında ne biliyorsun ? Kaç yıldır bu işle uğraşıyor ? Ona destek olan kimler var ?

Her soruda sesinin şiddeti artmıştı. Ve sesi iyiden iyiye sertleşmişti. Ses tonunu iyice yükselterek ; Başınıza gelebilecekleri hayal edebiliyor musun ? diye çıkıştı. Doktorun anlattığı şeyler hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Babamı bu yaşıma kadar, çocuklarının karnını ava çıkarak doyuran, ısınmamız için etraftan odun toplayan bir adam olarak tanıyordum. Bu anlatılanlar benim için çok fazlaydı. Sanırım  Babam çok büyük bir belaya bulaşmıştı... 

Dorak ÜlkesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin