''Büyük bir sürpriz'' Yine tekrarlayıp istemeden gülmeye başlamıştı Ethan... Uzun zamandır aldığı tek sürprizler okuldan uzaklaştırma vve bir çete ile çok fazla olaya girmesi olmuştu... Çetesini hatırlayınca birden hüzünlenmeye başladı...
-Sadece biraz daha... Biraz daha buralarda dolaştıktan sonra onlarla beraber takılmaya gitmek isterim.. Gerçi okula gitmemek daha iyi olur benim için...
Aklında sürekli sorular vardı... Bunlara benzer... konuşmalar diyaloglar.. Son bölümü bu gün yayınlanmıştı mangasının. Biraz kendisini dinlenmeye zorluyordu açıkcası... Çok güzel gelmişti kendisine bu ''Sürpriz'' kelimesi... Hemen çantasını alıp biraz oyun oynamalıydı... 4 aydır kayıp olan çantasını... O kişiler nasıl olmuştu da o çantayı unutabilmişlerdi ki orada... Yere batasıcalar....
Zamanını yeni çantasına biriken paraları düzenli bir biçimde koymaya ve üstünü de çizim eşyaları ile kamufle etmeye adamıştı.. Her zaman yaptığı şeydi bu. Ne zaman odasından çıkarsa bu çantasını da yanına alır ilhamı gelir gelmez bir şeyler çizerdi... Alışkanlıktı işte.. Önceki çantasını her ne kadar hatırlatmasa da turuncu bir yurt çantası da havalıydı aslında... Üzerindeki ''Girenler Sadece Ölü Olarak Çıkabilir'' şakası da baya bi hoşuna gitmişti...Zaman su gibi akıp gitmiş birden kapının tıklandığını duydu Ethan.Saate baktı. Çoktan Akşamvakti gelmişti. Kapıdaki de Leo-Leo dan başkası olamazdı. Ha bi de yanında adının Hena olduğunu düşündüğü bir bayan ve 4 adet koruma görmüştü kapıyı açtığında. Leo-Leo gülümsemişti... Garip bir şekilde bunun altında mutluluğun olmadığı hissine kapıldı Ethan. ''Hadi hediyene gidiyoruz. Gerçi o hediyeyi sevecek misin bilemiyorum ama'' demişti Leo-Leo. İçindeki tüm fırtınayı küçücük bir gülümsemeyle saklayarak. Ethan da gülümsemiş Leo-Leo ile beraber yürümeye başlamıştı. Bu yolda Leo-Leo ile sürekli olarak konuşan Ethan'ın gözü bir an için Hena'ya kaydı. Gözleri çok hoştu ancak sanki birazcık hüzün vardı içlerinde, biraz fazla hüzün. Bir süre sonra gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı.Bunu görür görmez içindeki o duygu kendini yineledi... Yutkundu... Harekete geçmek uygun muydu ki... O kız Leo-Leo için gerçekten de önemli biri olabilirdi... Ancak Leo-Leo da kendi hüzününe boğulmuş arkasına dönmüyordu. Tek seçenek kalmıştı geriye. Direnci tükendikten hemen sonra Ethan derin bir nefes alarak hızlı bir şekilde muhafız cosplayi yapanların elinden kaçmış Hena'nın yanağındaki göz yaşını eliyle silerek;
-Hey Sen, iyi misin? dedi nazik bir tonla;..
Gözlerini açtığı zaman karşısında kendi gözlerinin içine bakan yaşamla ve merakla bolu bir çift göz ile karşılaşmıştı, Albay Hena. Kendisine söylenen bu sözün anlamını bilmiyor, bilmek de istemiyordu. Geçmişinde köyünü yakan ve en iyi arkadaşını öldüren adam bu sözü en iyi arkadaşını öldürürken söylemişti. Bunu hatırladığında sinirlenmiş yanağında olan ele hızlı bir şekilde geriye ittirerek,
-Sakın dokunma bana seni Lanet pis maymun.
Demişti Kızıl gözlü bayan. Demişti demesine ama Ethan ne söylediğini anlamamıştı. Sadece erkekleri pek sevmediğini düşünmüştü... Olabildiğince iyimser düşünmeye çalışarak. Leo-Leo ile konuşmaya devam etmişlerdi.. Hena'nın neden öyle bir durumda olduğunu hala merak ediyordu ama bunun konusunu açmamaya çalışıyordu. Farkına varmadan çatı bölümüne çıkmışlardı. Sürpriz doğum günü hediyesini çok merak eden Ethan hızlı davranıp kapıyı ilk açan olmuş fakat ilk bakışta hiç bir şey görememişti.Etranına dikkatlice bakındıktan sonra yukarıya bakmayı akıl edebildi. Yukarıya baktığında ayın dolunay halinde olduğunu görmüştü. Öylece donakalmıştı bir kaç dakika daha sonra gözünden bir kaç damla yaş süzülmeye başlamıştı. Şu ana kadar aldığı en güzel hediyelerden biri bile olabilirdi bu... Fakat bunun insan eliyle olmayacağı oldukça belirgindi. Manzarayı daha iyi görmek istiyordu... Özellikle de dışarıda neler olduğunu... Hemen çatının kıyı bölümündeki demirlere tutunarak etrafa daha bi merakla bakmaya başladı. Kocaman bir nehir gözüne ilişti ilk olarak. Kırmızı rengin yanılsama olabileceğini düşündü ilk olarak... Ya da bir salgın da olabilirdi.. Sonra gözüne ilişen şey bir sıra dağ ve üstünde buhar tüten bir yanardağ idi.... Bu kadar yakınlarında yanardağın ne işi vardı? Daha sonra gözleri biraz daha yakınlara geldi... Bir kaç kule gördü... Eski çağdan çıkma gözcü kulelerine benzeyen kuleler... Nehrin diğer taradında başka bir dağımsı yapı bulunuyordu.. daha çok bir in'e benziyordu burası... İnin entrafında çite benzeyen yapılar vardı. Daha sonra Albino kaplanalrı gördü... Oynuyorlardı birbirleriyle... Gözü nasıl bu kadar keskin görebiliyordu? Hiç sorgulamadı.... Kaplanalr çok tatlı görünüyordu... Biraz daha yakında ise ok atışı talimi yapmak için bulunan bir bölge vardı. Ayrıca arenaya benzer büyük bir çember halkanın etrafında silahalrın bulunduğu bir yer bile görmüştü... Bir de büyük bir çukur gördü. Nehrin bir kısmı buraya dökülüyordu. ukurun dibini göremiyordu dakatt oldukça dik yamaçları ile de baya bi derin olduğu anlaşılabiliyordu.