En son hissettiği şey... Sırtında bir anda ortaya çıkan keskin bir ağrı... Öldürme isteği ile dolup taşan bir çift göz... Tamam... ¿Şimdi Neredeydi peki? Yağmur yağıyordu... Bardaktan boşanırcasına.... Oldukça tanıdık bir yer gibiydi... Fakat... Nereden tanıdıktı ki? Hatırlayamıyordu. Birden bir kaç kişinin koştuğunu gördü biraz ileride. Bir grup Asker ve kaçmaya çalışan bir... Bir... Başı ağrımaya başlamıştı olanları gördüğünde... Sanki... Beyninin bir köşesinde bir şeyler hareketlenmeye başlamıştı. Sanki bir iki şey hatırlamaya başlıyordu... Buranın neresi olduğunu... Bu sahneyi... Babası elini tutuyordu...
-Baba...
N-Ne olmuştu az önce... Bir anda değişmişti görüntü... Hayır değişen şey görüntü değildi... bakış açısıydı. O ses de... Kendisinden... Şu anda içinde olduğu bedenden çıkmıştı..
-Sakın... Sakın yavaşlayayım deme Ethan. Hala peşimizdeler. Yavaşlayayım deme. Khronos'u bulmalıyız. Sadece o bizi bu durumdan kuratarabilir..
-Baba... Kaçmak istemiyorum.. Savaşabilirim... Güçlü olduğumu sen de biliyorsun..
Birden büyük bir tepenin içinden geçmişti ikisi... Kelimenin gerçek anlamıyla tepenin içinden geçmişlerdi... Arkalarında bir delik filan yoktu..... Biraz sonra ışığı görmüştü... Birden yerde sürtünmüşler bir tür kör noktaya girmişlerdi.. Kısa yol... Nasıl yapmıştı bunu O ?
-Evet... Güçlü olduğunu biliyorum.. Benim oğlumsun sonuçta tabii ki güçlü olucaksın... Fakat... Khronos'a erişebilirsek... Sadece böyle kaçabiliriz... Onlardan... Bunu Anlamalısın Ethan! Onlar... Öldükten sonra tekrardan dirilebiliyorlar... Eğer gerçekten de kaçmak istiyorsak ve Dünya'ya bir şey olmasını istemiyorsak... Perde'den geçip Khronos'u bulup onu çabucak buraya getirmelisin. Khronos gelene kadar... Onları.. Ben oyalarım... Anlaştık mı?
Kör noktada bunları olabildiğince sessiz bir biçimde söylüyordu bu sözleri... Baba... Hiç bir şeyi kontrol edemiyor olmak... Cidden kötü hissetmesine neden oluyordu. Bakış açısına sahip olduğu genç artık gerçek anlamda kesinleşmişti... Geçmişteki... Genç Ethan... Sürekli ağlıyordu.. Susmak bilmiyor muydu bu çocuk ya.. Elinde oldukça paslanmış ve kana bulanmış bir kılıç vardı.. Sürekli oalrak Baba'sına itiraz ediyor, savaşabileceğini söylüyordu.. O bir anda Elini Genç Ethan'ın ağzına dayamıştı... Sesi daha fazla çıkmıyordu... Neden böyle bir şey yapmıştı? Sonradan gözü ilişti.. Az önce gördüğü grup halinde dolaşan askerleri... Çok yakından... Küçük bir ses çıkarsaydı her şey sadece... Bum olurdu.. Her şey biterdi. Olanalrı izleyen Ethan'ın kalbi yavaşlamak nedir unutmuş gibiydi.. Çok hızlı atıyordu... O dumanımsı varlıklar, askerler, bu sesi duyabiliyorlar mıydı acaba... Kalbi daha da hızlanmaya başlamıştı... Nasıl oluyordu bu? Şu anki hızına göre ölmesi gerekirdi...
''Babası'' olduğu garantileştiği adam oldukça perişa bir haldeydi.. Uzun zamandır kaçıyor olmalıydılar... Bir şeyler söylemeye başladı... Birden... Bu sözler beyninde okuyamadığı bir yazı oluşturuyordu. Birden bir ses duydu... Canavar sesi... Dumanımsı askerler sesin duyulduğu yere doğru koşmaya başlamıştı. Ağzı serbest kalmıştı... Sonunda... Birden sarılmıştı kendisine... Genç Ethan'a... Sıcacık bir hisle doldu kalbi... Bu duygu pınarı da neydi hissettiği... Artık her şeyin kesinleştiği andı bu, kendi... Anı'sıydı bu... Ayrılan yarısında kalan Anı... Artık hiç bir kuşkusu yoktu.
-Ethan... Zor olduğunu biliyorum ama... O'nu ne olursa olsun bulup buraya getirmelisin... Hem de olabildiğince ÇAbuk...Glioth'ları sadece Khronos gibiler gerçek anlamda öldürebilir. O'nu bul ve buraya getir.. Böylelikle bu çile sonunda bitebilir. Sana güveniyorum... Hızlı hareket et!