Uyuyamamışalrdı bir türlü Aoi ve Shiro. Tüm gece video oyunlarıyla bir şekilde idare etmişlerdi... Red'i bekliyorlardı... Aldıkları emir kesindi.. Red birini kurtarmaya gitmişti. Önemli birini... Kimdi peki bu kişi? Söylememişlerdi... Asla söylemezlerdi zaten.... Oyunlar iyice monotanlaşmaya başladığında Kanat sesleri duymuş direk buluşacakları yere çıkmışlardı. Red'in Pençesinde biri vardı.. Mahkum elbisesi giymiş Siyah saçlı birisi... Kimdi bu? Bir de... Tanımadığı bir kişiye yer mi arayacaklardı yani.. İşleri cidden berbat denilebilirdi... En azından yüzünü görene kadar Shiro böyle düşünüyordu... Bu kişi... Yüce LeviAthan'dı.... ¿Fakat o ölmemiş miydi?
-N-Neler oluyor burada Tanrı aşkına?
-Shiro bilmiyorum ama... Bize söylemesi gereken kişi çoktan gitti. Bu yüzden... Onu acaba o odaya mı yerleştirsek?
Hafifçe kafasını sallıyarak cevap vermişti Shiro. O oda... Uzun zamandır kullanılmıyordu ki.. Bir çok düşünceden sıyrılıp Aoi'ye taşıma konusunda yardım etmeye karar verdi. Biraz garip hissediyordu.O... ¿O'nun ölmüş olması gerekmez miydi? Aklında bu soru sürekli olarak tekrarlanıyordu.... O odaya geldiklerini fark etmemişti bile...
-LeviAthan'ın oğlu ha... Biraz daha güçlü olmasını beklerdim... Fakat beklentileri fazla yüksek tutmamak iyi olur.... Sonuçta fazla güçlenemeyeceği bir dünyada bu kadar güçlenmeyi başarabilmiş... İlginç bir... Deney olucak gibi
Bu ses... Bu sesi duyunca ödleri kopmuş az kalsın düşüreceklerdi Kralın oğlunu... ''Kralın oğlu'' istemeden tekrarlamıştı Shiro bu kelimeyi.. Arkasında konuşan kişi ise Shweitzer'den başkası olamazdı.. Kahin Shweitzer... Soyu olmayan.... Ondan bi gece yarısı korkmamak elde değildi... Garip bir görüntüsü ve daha da garip bir havası vardı...
-Aman aman... Korkuttum galiba... Özür dilerim Gençler... Onu güzel bir şekilde muhafaza edin... Biraz dinlenmesine izin verdikten sonra da odama getirin... Onu ince... Yani Onun hastalığı var mı yok mu diye bir bakıma almak istiyorum... Şimdiden teşekkürler... Ha bu arada Rito'yu da uyandırsanız iyi olur... Bu habere kesin sevinir o.. Hadi size kolay gelsin
Bir anda ortaya çıktığı gibi bir anda ortadan kaybolmuştu. Onu korktucu yapan şey de buydu zaten... Birden ortaya çıkıp konuşması... ve birden kaybolması... Gıcık bir tipti işte.. alışamamıştı henüz ona Shiro... Aoi ise her zamanki gibi dış dünyayla bağlantısını kesmiş gibiydi işini yaparken... Çoktan onu yatağına yatırmıştı... Neden böyle oluyordu ki... Niye ona karşı zaafı vardı. Neden...
-Eeee.... Kim Rito'yu uyandırmaya gidecek?
-Tabii ki de sen! Rito büyük ihtimal yine kızar bana onu uyandırma şeklimden dolayı... Diğer işi ben hallederim... Ama önce benimle şu kızların yurdunun birazını dolaşman lazım... Ayrıldıktan 10 dakika sonra dışarıdaki kapıda buluşuruz eğer o salak Rito hala uyanmamışsa o zaman onu cezalandırma görevini ben üstlenirim...
-Shiirooo.... Kimseyi Cezalandırmak YOK!
-Hey hey... Tamam şaka yapmıştım bu kadar ciddiye alma beni...
Shiro krala ne kadar düşkünse Aoi'de Rito'ya o kadar düşkündü... Ya da diğer tüm erkeklere... Kendisi de bir erkek olmasına rağmen... Cidden kafa karıştırıcı bi konuydu bu.. Bi erkek başka bi erkeği niye severdi ki.. Anlayamıyordu.... Boş vermişti böyle şeyleri.... Kendi işini yapmaya koyuldu... 10 dakika sonra ise buluşma yerinde bekliyordu bir kaç dakika daha izin verdi Aoi'ye gelmesi için fakat.. gelmemişti işte... Yine Nerede kalmıştı bu... Lanet olasıca Rito... Yine mi uyanmıyordu yoksa.. durumu az çok tahmin edebiliyordu... Aoi büyük ihtimalle hala kapıyı çalarak onu uyandırmaya çalışıyordu... Tahmini de doğru çıkmıştı.. Hala kapının önündeydi...