Sabah sabah bir kapının sesiyle uyandı...Sabah sabah kim ziyarete gelmş olabilirdi ki.. Saate baktı... Güneş'in doğmasına 2-3 dakika var gibiydi... Birden kapı hafifçe açıldı. Kapıya vuran kişi kafasını kapının aralığından uzattığında anlayabildi kimin geldiğini. Aoi... arkasından da Shiro kafasını uzattı..
-Ritooo! Kalk artık fazla uyumadın mı? Ziyaretçimiz var. Önemli biri...
Bağırmasa olmuyordu zaten değil mi? İllaki bağırarak uyandıracaklardı. Başı ağrımaya başladı birden. Kısa bir ilahi okuyunca geçiverdi. Sornasında Sinirle Shiro'ya baktı
-Shiro, Beni artık bu şekilde uyandırmaktan vaz geç! Her sabah senin bağırmanla mı uyanacağım ben!
-Hah! Uykucunun söylediğine de bakın! 10 dakikadır kardeşim kapını tıklatıyor fakat uyanmıyorsun. Nazik biri olmadığın için de her sabah gürültüyle uyandın, uyanıyorsun ve uyanacaksın. Şimdi kalk kendine bir çeki düzen ver Önemli birini karşılaman gerekiyor.
Sözlerini bitirdikten sonra dilini çıkardı Shiro. Sinir bozucuydu... Hem çok... Aoi arkadan Shiro'yu çekmeseydi kafasına bir alev topu bile gönderebilirdi Rito. Aoi kafasını hafif bir biçimde eğdi her zamanki saygınlığı ve narinliğiyle.
-Shiro'nun size karşı uyguladığı kötü konuşmasından ötürü gerçekten özür dilerim. Bunun sebebi Shiro'nun söylediği gibi Önemli bir kişinin bulunup buraya getirilmesiydi de... O Önemli kişi de....
Ölen Kralımızın Oğlu...
Ölen Kralın Oğlu.... istemeden bu sözcükleri tekrarlamış ve yutkunmuştu... Hiç mi hiç Zaman kaybetmeden üstünü giymeli ve onunla tanışmalıydı... Üstelik en son görüştüklerinden beri kaç yıl geçmişti ki.... 15 yıl mıydı ki... Hatırlayamıyordu.. Onu gerçekten de görmek istiyordu... Birden Aoi'nin yüzünde kızarıklıklar oluştuğunu fark etti... Hasta mı olmuştu ki... Onu iyileştirmesi lazım mıydı ? Bu soruları ''Nasılsa öğrenirim'' edasıyla yatağından kalkarak Dolabına doğru yöneldi.... Arkasından o sinir bozucu sesi duymasaydı da olmazdı zaten
-Lanet olsun sana Riitoooo! Sana kaç defa diyeceğim yarı çıplak uyumayı KES ARTIK!
Sırtındaki acı da neydi... Shiro'nun ona tekem attığını hissetmemişti bile... Yere düşerken fark etti... Sadece iç çamaşırıyla uyuyakalmıştı yine... Elinde değildi Kıyafetleri fazla sevmiyordu. Yeni parlamıştı ışık suratına... Az önceki o kızarma-utanma durumu bu yüzdendi demek... Birden kötü hissetti kendini
-Tamam o zaman hızlı bir şekilde çıkın siz... Ben bir şeyler giyinip uyandırmak için onun odasına giderim.. Odası demişken... Nerde uyuyor şu anda?
-Hah şöyle! Doğru soruları sormayı öğren öncee.. O kişi şu anda o odada uyuyor... Yani işte anladın sen... Babasının odasında..
Her zamanki Shiro işte diye düşünmeden edemedi Rito... Her zaman Hiperaktif bir tavır sergiler fakat iş Kral'a veya onunla ilgili bir konuya gelince durgunlaşırdı böyle... Onlara ''gidebilirsiniz'' anlamını taşıyan bir işaret yaptıktan sonra dolabını açtı... Nasıl bir kıyafetle karşısına çıkmalıydı ki onun... Kendisini tanıyabielcek bir kıyafet olmalıydı bu... Çocukluğundan beri sevdiği takımın her boyundan almıştı ne olur ne olmaz diye... Onu giymeye karar verdi... Hem resmiydi hem de kendisine yakışıyordu... Elbiselerini dikkatli bir biçimde giydi ve bilerek smokinini becerememiş gibi bağladı... Onunla karşılaşmak için en uygun biçim buydu biraz da dağınıklık katarsa tam olucaktı.. Gömleğinin birazı dışarıda bir iki iliklenmemiş düğme ve... Her şey tamamdı. Şu anda onunla karşılaşırsa kesin tanırdı kendisini... En azından böyle düşünüyordu.