Mutfağın dağıttığım kadarını toplayıp salona geçtim, koltuğa yayılıp kitabımı elime aldım. Oyalanmam gerekiyordu ve kafamı dağıtacağına inandığım tek şey kitaplardı.
Dış kapının sesini duyunca iç geçirdim. Her ne kadar kaçmak da istesem yüzleşmek zorundaydım. Tıkırtılar duyuldu, biraz sonra annem saçlarını boyunluğundan kurtarmaya çalışarak içeri girdi. Kahverengi saçları, beyaz teni, iri mavi gözleri ve henüz kırışmaya bile başlamamış cildiyle güzel bir kadındı. 37 yaşındaydı ama yaşını göstermezdi bile. "Okuldan kaçmışsın." dedi sinir kokan sesiyle. Kitabımın kapağını sertçe kapatıp koltuğa atarken iç geçiriyordum. Ayaklandım, odama gitmek üzere koridora yöneldiğimde beni kolumdan yakaladı. Kolumu hızla elinden kurtarırken ona en sert bakışlarımı yolluyordum. Hakkımda istediğinizi söyleyin, düşünün. Yönelimimden dolayı tokat yediğim kadına karşı nazik olamayacak kadar öfkeliydim. "Ne oluyor sana?" dedi sinirli bir sesle.
"Senin şekillendirdiğin hayatı yaşamaktan bıktım." dedim düz bir sesle. Kaşları hızla çatılırken beni çekiştirip koltuğa zorla omuzlarımdan iterek oturttu, karşıma oturdu.
"Seninle defalarca kez bu konuları konuştuk ve hepsinde bana olumlu yanıtlar verdin Barış. Hayatını yaşayacağın yaş 16 değil. Eğer hayatını yaşamak istiyorsan, şimdi kendini yorman, çabalaman gerekiyor. İleride işin ve ailen olduğunda başlayacaksın yaşamaya." Güldüm.
"Ailem..." diye mırıldanırken başımı yukarı aşağı salladım. "Saçlarımı kazıtan, sevdiğim kişiyle birlikte oldum diye bana tokat atan annem mi, asla aşık olmadan sen tarafından zorla evlendirildiğim karım mı?" İkincisi yaşanmış olmasa da ben geleceğimde bunu çok net görebiliyordum. Başıma geleceğini biliyordum. Her şeyime kendi karar verdiği gibi karımı da eski usüllerle kendi bulur, önüme atardı.
Kaşları iyiden iyiye çatılan, bir saattir bastırmaya çalıştığı öfkesinin sınıra dayandığını bakışlarından belli eden annem derin bir nefes aldı, yavaşça bıraktı. "Aşık olacağın kadın." dedi üzerine basa basa. Histerik bir kahkaha attığımda suratındaki sinirli ifade korunuyordu.
Tişörtümün yakasını aşağı çekiştirip sağ göğsümü açığa çıkarttım. Bakışları morluklar üzerinde gezinip yüzüme döndü. "Göğüslerinden tahrik olan oğlunun, bir kadına aşık olacağına inanıyor musun?" Annem yürek yutmuşum gibi bana bakarken tişörtümün yakasını düzelttim. Şimdi küçük bir tebessümle ona bakıyordum, "Adı Basat. Okuldan da onunla kaçtım. Sana geçen gün anlattığım kız da oydu." Kız derken gülmüştüm. "Alışsan iyi olur." Ayaklanıp koridora yöneldiğimde annem bir santim olsun kıpırdamamış, öylece karşıya bakıyordu. Bu anneme ilk karşı gelişimdi. Kendimi yorgun, mutsuz, huzuru kaçmış hissettiğim kadar rahatlamış da hissediyordum. Odama dönüp yatağıma oturdum, telefonumu kontrol ettim. Basat bir şey yazmıştır diye umut etmiştim ama, görünürde hiçbir mesaj yoktu. En son ona görüldü atmıştım. Ondan da daha ses çıkmamıştı.
*
Ertesi sabaha kadar odamdan çıkmamıştım. Sonunda duş almış, üzerimi giyinmiş, üzerime montumu alıp kapıya yönelmiştim. Tabi karşımda kollarını göğsünde birleştirmiş olan annemi beklemiyordum. "Nereye?"
"Dışarı?" dedim onunla aynı ses tonunu kullanarak. Gözleri kısıldı.
"Odana dön. Üzerini çıkar, kahvaltıya gel." Gülümsedim.
"Çıkıyorum. Çekilir misin?" Kapıya doğru hamle yaptığımda tekrar yana kayıp önüme geçti.
"Dediğimi yap. Hiçbir yere çıkamazsın. Babanla konuştum. Okulunu değiştiriyoruz. Ayrıca yeni okuluna özel araçla gideceksin ve kesinlikle kaçmamana özenle dikkat edilecek. Aklın başına gelene kadar evden okula, okuldan eve." Korku tümüyle içimi sarsa da gülümsemeyi başardım.
"Beni tutamazsın." Tutardı. Annem yapardı. Ve o an gözlerimin dolmasını zor engelliyordum. Sesim zaten kısık çıkmıştı. Annem anlardı, anlamıştı da. Dünki güçlü ifademin altındaki korkaklığımı, sessizliğimi zaten biliyordu. Yıllardır annem tarafından bastırılmıştım, güçlü olmam zaten beklenemezdi.
"Ve en ufak bir kaçma girişiminde bulunursan sınavlarına evde hazırlanmaya başlayacaksın." Gözlerim irileşirken kapıya atıldım ama annem beni yakaladığı gibi geri itti. Tamam, dün ona karşı ileri gitmiştim ama el kaldıracak, en azından kenara itecek falan da değildim. Sessizce geriye doğru bir adım attım, mutfağa koştum. Babam kahvaltı masasında otururken yüz ifadesinden konuyu bildiği barizdi. Ki annem konuştum demişti zaten.
"Buna sessiz mi kalacaksın?" dedim babama bağırarak. Bakışlarını kısa bir an kaçırdı, gözlerimle buluşturdu. Bakışlarında tereddütü görmüştüm.
"Senin için iyi olacak." dedi babam. Elim ayağım titrerken mantıklı düşünme yetimi kaybetmiş gibiydim. Hayır, düzenimi bozamaz, beni böyle eve hapsedemez, en önemlisi tam bulmuşken aşkımı elimden alamazlardı!
Cebimden telefonumu çıkarıp titreyen parmaklarla rehbere girmeye çalıştım. Basat'ı aramalıydım. Zaten beni bekliyordu. Şimdi haber verirsem en geç bir saate gelip beni kurtarırdı. Yapabilirdi, değil mi?
Telefon elimden bir anda çekilip annem tarafından karşı duvara fırlatıldığında paramparça olup yerlere dağılan telefonla birlikte gözümden aşağı ilk damla süzülmüştü.
Annem ağzını açtı ama konuşmasına izin vermeden odama koştum, kapımı çarpıp kilidi çevirdim. Elim ayağım titrerken etrafta teknolojik araç aramaya başladım ama alarmım dışında hiçbir şeyim yerinde yoktu. "Allah kahretsin!" Zaten kırıp dökmemden doğru düzgün eşya kalmayan odamda kalan nadir parçalardan biri olan aile tablomuzu alıp yere devirdiğimde büyük gürültü koptu.
Yere çöktüm, ellerimi başımın iki yanına koyup zangır zangır titrerken soluklanmaya çalışıyordum. Bitmişti. Her şey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kibrit (Gay)
Teen FictionDÜZENLENDİ! "Basat..." diye inlerken ellerimi tam başının olduğu noktada tişörtümün üzerine koydum. Başını kalbimin üzerine koyduğunda altında kıpırdandım. Karnımdan garipten sesler gelmeye başlamıştı. Bedenim çöküyordu sanki. Tüm uzuvlarım uyuşurke...