Arkadaşlığı Suistimal I

23.7K 1.6K 647
                                    

Ayağa kalkarken beni de kucağında kaldırdı. Kollarımı boynuna dolayıp yüzümü omzuna gömdüm. "Arabaya gidiyoruz. Aslı seni böyle görsün istiyorsan tamam ama..." Bacaklarımı yere indirip ayrıldım ondan.

Eve yaklaştığımızda verandada oturan Aslı ayaklanıp koşarak yanımıza geldi, benim karşımda durdu. Basat sessizce arabaya gitti. "Neden öyle yaptın?" dedi düşük suratıyla birlikte.

"Sevdiğim kişinin önümde öpüşüyor olması hoş değildi." diye homurdandım. Omuzları düştü.

"Arkadaşız sanıyordum. Bak ben seni gerçekten çok seviyorum ama-"

"Sen değil Aslı." dedim dik dik bakmayı sürdürerek. Önce düşünceli bir şekilde suratıma baktı, birden gözleri irileşirken ağzı aralandı, bir bana bir Basat'ın arabasına bakmaya başladı. "İyi akşamlar." dedim başımla selam vererek, arkamı dönüp arabaya yürüdüm. Sanırım yürek yutmuştum.

"İyi misin?" dedi Basat.

"Harikayım." diye mırıldandım. Bakışlarımı camdan dışarı çevirdiğimde Aslı dolu gözleri ve çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Basat'ı öpmüş olmasaydı onun adına üzülebilirdim.

Araba hareket ettiğinde sessizce arkama yaslandım. Nereye gidiyoruz diye sormadım ya da evimi tarif etmedim. Bir siteye girdik, Basat arabayı otoparka park etti.

"Burası senin evin mi?" Başıyla onayladı.

"Eğer rahatsız olacaksan..."

"Hayır." diye mırıldandım. Arabadan inip evine çıktık. Dolaptan bir bira alıp koltuğa yerleşti, içmeye başladı. Ben de sessizce yanında oturmuş bekliyordum. Gözlerim kayıp duruyordu. Uykum gelmişti sanki.

"Uykun olduğunu bilseydim seni bırakırdım." Beni konuşturmaya çalıştığının farkındaydım ama itirafım üzerine çok utanıyordum.

"Sorun değil."

"Odamda uyuyabilirsin." Bakışlarımız buluşunca kızarıp bakışlarımı kaçırdım.

"Gerek yok. Uykulu değilim." Yine de gözlerim gidip geliyordu, farkındaydım.

"O zaman konuşmamız gereken bir konu olduğunu hatırlatmalıyım." Başımı kucağıma eğdim.

"Sen başla." diye mırıldandım.

"Özlediğini söyleyen sendin. Sen başla." dedi gülerek. Bu yalancı utangaç gülüşü tanıyordum. Yorgun bir gülümseme oturttum suratıma. Yüzüne dokunmak, kıvırcık saçlarıyla oynamak istiyordum. Eski günlerdeki gibi...

"İyi duydun işte." diye mırıldandım yine yorgun bir sesle. Dudaklarını birbirine bastırdı.

"Beni hâlâ seviyor musun?" diye sordu yine o utangaç sesle. Ona dümdüz bakmayı sürdürdükten sonra gözlerimi yavaşça kapattım ve düzenli soluklar almaya başladım. Amacım uyuduğumu düşünmesiydi. "Hah, yine kaçmayı seviyorsun." diye mırıldandığında inandığına emin oldum. Birkaç adımda yanıma ulaşıp bir kolunu bacaklarımın, diğerini başımın altından geçirip kaldırdı beni, bir odaya sokup yatağa uzandırdı. Üzerimden gömleğimi sıyırdı, pantolonumdan da kurtulduğunda bir zamanlar ezbere bildiği bedenimi gördüğü için utanmıştım. Yorganı üzerime çekip saçlarımı okşayarak geriye itti, elmacık kemiğim üzerine bir öpücük bırakıp ışığı kapattı. Gözlerimi araladığımda gitmişti. İç geçirip yatakta yan döndüm, gözlerimi tekrar kapattım.

*

Sabah güneş rahatsız etmeye başlarken araladım gözlerimi. Yanımda uyumamıştı, hâlâ yalnızdım. Bakışlarımı aydınlık odada gezdirdim. Duvardaki saat sekizi gösteriyordu. Günlerden cumartesiydi. Yatakta diğer tarafa döndüm, Basat kokan yastığı yakalayıp burnuma bastırdım.

Yastığın altında elime bir şey batınca bıçak koymuştur diye ateşe dokunmuş gibi çektim elimi. Sonra yastığı kaldırıp baktığımda bir fotoğrafla karşılaştım. Birlikte uyuduğumuz fotoğraf. Gülümsedim. Doktorumun isteği üzerine tüm fotoğraflarımızı yakmıştım. Bu fotoğraf beni mutlu ederken hayatımda ilk defa bir şeyi çalmak istedim.

Çişim geldiği için ayağa kalktım, odadan çıkıp salona geçtim direkt. Basat koltukta uyuyordu. Karşısına çöktüm. Yüz üstü uyumuştu ve alt dudağı yastıktan dolayı yana kaymıştı. Yine birbirine çarpıp uzaklaşan kirpikleri lisedekinden farksızdı. Elimi uykusunun derin olduğunu hatırladığım tekrar 17 yaşına düşen çocuğun yanağına koydum, parmaklarımla suratında gezindim. Eliyle elimi yakaladığında yemin ederim kalbim ağzıma geldi, kıçımın üzerine düştüm. Ama uykulu bir homurtu çıkartmaktan başka bir şey yapmadı. Elimi elinden kurtarıp ayağa kalktım, aceleyle banyoyu bulup girdim, yüzüme birkaç kere su çarpıp tuvaleti kullandım, odaya dönüp yatağa girdim.

Bir saat falan sonra Basat girdi odaya. Telefonla konuşuyordu. Uyur gibi yaptım. "Gelemem diyorum." diye homurdandı. Bakışlarını yüzümde hissedebiliyordum. "Sevil, bak heceleyeyim mi? İşim var." Sevil... Bazen yakışıklı olduğu için Basat'ı boğmak istiyordum. Kızların etrafında pervane olmasından nefret ediyordum. Ofladı. "Tamam, tamam. Kahretsin tamam geliyorum." Eli saçlarımı sıvazladı, bir şeyi açtığını duydum. Sonra kalemin kağıda sürtünme sesini duydum. Alnıma bir şey yapıştırdı, kıkırdadı. Sonra dolabı açtığını duydum. Gitmesini engellemek için gözlerimi aralayıp esneyerek yeni uyanmış izlenimi çizdim. Alnımdaki kağıdı alıp baktım.

İşim çıktı. Kahvaltını yapıp beni beklersen sevinirim.

Basat buruk bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Tişörtsüz. Alt dudağımı ısırıp başımı diğer tarafa çevirdim. "Ne işi?"

"Bir arkadaşın arabası yolda kalmış. Beni çağırıyor."

"Allah Allah, çekicinin suyu mu çıkmış?" Göz devirdi.

"Sevil işte, yapacak bir şey yok."

"Yapacak bir şey var, gitme. Sen mi çekeceksin arabasını amına koyayım. Sabah sabah seni görmek istiyor ve bahane arıyor." Kaşlarını çattı.

"O benim arkadaşım. Çok fazla zor durumumda yanımda oldu."

"Gerçeği sen de biliyorsun ve görmezden gelmeye çalışıyorsun." dedim onun gibi kaşlarımı çatarak. Dudaklarını birbirine bastırdı.

"Sen her şeyi flört olarak algılayacak kadar fesatsın bence." dedi sinirli bir sesle. Alayla kahkaha attım.

"Masana bacaklarını yayan kız çok yakın arkadaşın yani?" Dudaklarını iyice birbirine bastırdı.

"Belki de benim amacım da o yöndedir ha?" Gözlerimi irilttim. Pislik olsun diye söylediğini bilsem de hoşuma gitmemişti.

"Mutluluklar o zaman." dedim sinirli bir sesle. Ayağa kalkıp yerden pantolonumu aldım, altıma geçirdim hızla. Gömleği de yakalayıp kollarımdan geçirdim. Ceketimi önceki gece Aslı'nın evinde unuttuğum için eve gidene kadar donacaktım.

Kapıya doğru yürüdüğümde kolumu yakaladı, beni bir anda duvara yapıştırıp üzerime abandı. "Bu kadar mı yani?" diye mırıldandı. Bedeni sırtıma baskı yaparken duvar diğer taraftan canımı acıtıyordu. Yine de bedenim daha fazla temas için yalvarıyordu.

"Ne bekliyorsun ki?"

"Engel olmanı istiyorum." dedi dudaklarıma bakarak. Nefes alışverişi yavaşça hızlanmaya başladı. "Benim yerime Sevil'in yanına gidememem için bahane yarat istiyorum. Yanımda biraz daha kal istiyorum." Onu itmeye çalıştığımda itiraz etmeden kendini çekti. Suratı yavaşça düştüğünde yapmayı düşündüğüm şeyden habersizdi.

Ellerimi saçlarından geçirip dudaklarına yapıştığımda elleri belimi sarıp öpücüğüme karşılık verdi. Yavaşça öpücüğümüz açlaşıp derinleşirken geri geri adımlayarak yatağa devrildi, kucağına iyice yerleşip dudaklarını sömürmeyi sürdürdüm. Altı yılın açlığı ikimizi esir alırken en az iki dakika boyunca ayrılmadı dudaklarımız. Ayıran şey ise telefonunun zil sesi oldu.

Yavaşça doğrulduğunda hâlâ kucağında oturuyordum. Telefonu açıp kulağına götürdü. "Gelemeyeceğim." Hattın diğer ucundan hararetli sesler gelmeye başladı. "Sevgilim sürpriz yaptı, şu an gelemem." Telefonu cevap vermesine izin vermeden kapatıp köşeye iterken bana gülümsüyordu. Belimi kavrayıp beni altına aldıktan sonra bacaklarım arasına girip beni yeni bir öpücükle ödüllendirdi.

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin