Uçurumun Kenarında

82 4 2
                                    

            Belimden aşağı sarkan sarı saçlarımı birkaç tarak darbesiyle düzelttim ve en sevdiğim büyük resim çantamı sırtlayıp hemen yola koyuldum.Şimdi olabildiğim kadar sessiz parmak uçlarımda canım acıya acıya ilerliyordum.Neden mi?Çünkü benim hayallerimi engelleyen birileri var,kendi gökyüzümü düşlerken birden beni kendi karanlık gökyüzülerine esir düşüren birileri var.Ama ben vazgeçmeden,kimseye boyun eğmeden başaracaktım.Kendi gökyüzümü,kendi denizimi,kendi baharımı,kendi kumsalımı,kendi düşlerimi yansıtacaktım hiç bıkıp usanmadan.Bu düşüncele kendimi çok kaptırmış olayım ki kapının baş ucundaki sehpaya aniden resim çantam çarptı ve fermuarını açık unuttuğum için her yer boya içinde kalmıştı.Bir yandan sessiz olmaya çalışıyor,bir yandan da etrafa saçılan eşyaları toplamaya gayret gösteriyordum."Kahretsin"dedim içimden çünkü yine laminanta bulaşan o yeşil ve siyah boyalar elbet beni çok yoracaktı ki halam merdivenlerden sesli sesli inmeye başladı.Ben ise elim ayağım dolaşık bir şekilde etrafı toplamaya çalışıyordum.Halam üç yıl önce bizim eve taşınmıştı.Kocası öldükten sonra tek başına kalamıyorum yalanıyla bizim eve taşınmıştı.Annem ise babama karşı gelemediği için boyun eğmek zorunda kalmıştı bu kadına.Hiçbir zaman kötü davranmadım ona ama o,peki ona ne demeli!Beni sevmekten başka her şeyi yaptı.Hayallerimi çaldı,babamın bana olan sevgisini çaldı ama bir tek bir şeyi yapamadı o da içimdeki bitmek bilmeyen umutlarımı.Halam aşağıya iner inmez "Kumsal"diye bağırdı.Bense cevap vermeyerek yetindim.  
-Yine mi ya ben seni kaç defa uyardım bu konuda o resim kursuna gitmiceksin diye?,Ama niye dememe bile kalmadan merdivenlerden usul usul inen sarı saçlı, yemyeşil gözlü annemi o uzun,çirkin ve buruşmuş işaret parmağıyla gösterdi.
-Görüyor musun onu?He görüyor musun!Ne oldu çok istedi,bütün hayatını ona adadı ama şimdi onun çizdiği gereksiz tuval parçalarını evden ayıklamaya çalışıyoruz.Sende öyle mi olmak istiyorsun?
       Her kelimesinde çaresiz bakan annemi daha da çok sahiplenme duygusu hakim oluyordu kalbime.Her kelimesinde düğümleniyordu boğazım,her kelimesinde canım yanıyordu.Ama artık sıra bendeydi o üç yılın acısının çıkma vakti gelmişti.Bir insan bir insana karşı nasıl bu kadar tahammülsüzleşebilirdi?Nasıl bu kadar kin toplayabilirdi?Ve tüm bu düşüncelerimin sonunda haykırdım.
-Ben artık bir kum tanesi değilim hala!Ben artık bi kumsalım.Ama işte sen şunu anlamıyorsun ki kumsal eğer vazgeçseydi rüzgara direnmekten denizden bi farkı kalmazdı.Ve artık ben annemide alarak gidiyorum burdan,sizden,kalbi kin dolu insanlardan uzaklaşmaya gidiyorum.
           Bu sözlerimi bitirdikten sonra siyah resim çantamı yere fırlattım ve merdivenlere yöneldim.Bana masum gözlerle bakan annemin içinden geçenleri tahmin edebiliyordum ama yapmak zorundaydım.Artık gidecektik,denizin değil kumsalın hüküm sürdüğü bir şehre...

Çilek MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin