Savaştan saatler sonra...
"Hermione'yi gördün mü?" diye sordu Ron. Harry umutsuzca başını iki yana salladı. "Belki de en iyisi okulu aramaktır, sonuçta başka bir yere gitmiş olamaz ya?" diye ekledi.
"Onu en son ne zaman gördün, Ron?"
"Sen Mürver Asa'yı kırdıktan sonra. Dumbledore seni çağırdığında. Bana bir kaç dakika içinde döneceğini söyledi ancak bir kaç dakikadan daha fazla zaman geçti." Ron, gittikçe daha da endişeleniyor ve Hermione'nin başına bir şey gelmesinden korkuyordu. Savaş sona ereli henüz bir gün bile geçmemişti ve etrafta Kim-Olduğunu-Bilirsin'in intikamını almak için pusu kurmuş Ölüm Yiyenler olabilirdi.
"Belki de onu aramayı kesmeliyiz. Eğer döneceğini söylediyse, dönecektir. Hem aramızda dersleri en iyi olan o değil mi? Bence başının çaresine bakabilir." dedi Harry, Ron'u rahatlatmak için. Ancak söylediklerinde doğruluk payı da vardı.
"Biliyorum, ama onun için endişeleniyorum. Ya Ölüm Yiyenler-"
"Liderlerini talnızca bir kaç saat önce bizzat kendi asamla yok ettim. Bir Ölüm Yiyenler en fazla ne kadar güçsüz olabilirse şu an o durumdalar. Ayrıca tüm okul tehlikenin farkındayken birine saldırmayacak kadar zeki olduklarını varsayıyorum."
Ron, Harry'nin haklı olduğunu biliyordu. Ancak yine de içinde onu rahatsız eden Hermonie ile ilgilş bir his vardı içinde ve bir türlü geçmek bilmiyordu...•••
"Beni bulamazsanız merak etmeyin, bir kaç dakika sonra döneceğim" dedi elini Ron'un omzuna koyarak.
"Nereye gidiyorsun?"
"Merak etme, yalnızca yapmam gereken ufak bir işim var. Hemen dönerim"
Arkasına bakmadan Yasak Orman'a doğru ilerlemeye başladı. O'nun, orada olduğuna emindi. Hissedebiliyordu. Yaptığı doğru değildi. Bu davranışları da ona göre değildi. Ama yine de bunu yapmak zorunda olduğunu düşünüyordu. Bazı ayak sesleri duyunca arkasına döndü, ancak kimse yoktu. Belkide, yalnızca hayal ediyorumdur, diye geçirdi içinden ve derin bir nefes alarak adımlarını hızlandırdı.
Ormanla bahçe arasında ki sınıra gelince fikrini değiştirmemek için koşarcasına ağaçların arasına daldı. Kalp atışları, geçen her saniye boyunca adımlarıyla beraber hızlanıyordu. Ormanın iç bölümlerine ilerledikçe ağaçlar sıklaşıyordu. En sonunda ormanın tam ortasında, ağaçların daire şeklini oluşturduğu büyük bir açıklığa vardı. Alanın tam ortasında siyah cüppeli birisi oturmuş, ona hiç yakışmayacak bir biçimde ağlıyordu. Aradığı kişiydi. Ancak daha dikkatli bakınca dizlerine bir kadının kafasını yasladığını gördü. Kadının kim olduğuna bakmak için usulca ilerlerken üstüne bastığı bir dal çatırdadı ve aynı anda Malfoy arkasını dönerek asasını yüzüne doğru uzattı.
"Granger?" diye sordu ona bakarak. Onu görmeyi beklemiyordu.
"Lütfen, aptalca bir şey yapma."
"Seni öldürmek gibi mi, bulanık?" dedi kendini zorlayarak. Hermione cevap vermeyince devam etti,
"Senden daha önemli bir sorunum var."
Birden gözleri doldu Draco'nun. Ancak Granger'ın önünde ağlamak iyi olmazdı.
"Şimdi git burdan! Ya da öldür beni! Sonuçta ben de Kim-Olduğunu Bilirsin-Sen'in yanındaydım! Neden yanında savaştığım önemli değil, ya da neden zorunda olduğum! Siz "kahramanlar" bunu iyi bilirsiniz!" diye peş peşe bağırırken 'kahramanlar' kelimesini yüzünü buruşturarak söylemişti.
"Draco, anlamıyorsun. Seni öldürmek istemiyorum. Babanın yüzünden yaptığını biliyorum. Sadece yardım etmek istiyorum. Sen ve annen, masum olduğunuzu biliyorum. Onun senin için Voldemort'un yanında savaştığınıda biliyorum. Sadece-" derken sözü yarım kaldı. Draco'nun yanındaki kadının Mrs Malfoy olduğunu fark edince..
"Ne oldu ona?" diye telaşla sordu Draco'ya.
Draco içindeki acıyı öfkeye dönüştürmeye çalışarak bağırdı,
"Filch yaptı! Onu öldürmeye çalıştı! Ve başaracak, ölüyor ve yapabileceğim hiçbir şey yok!"
"Kenara çekil."
Draco, Hermione'nin ne yapmaya çalıştığını anlayamadı ancak ona güveniyordu. Annesinden uzaklaştı.
Hermione asasını Mrs Malfoy'a uzattı,
"Corpus Medicor" diye bağırdı.
İlk bir kaç saniye hiçbir şey olmadı ancak daha sonra kadın, birden bire öksürerek olduğu yerde doğruldu. Bedenindeki yaralar hızlıca kapanmaya başladı.
"Send infirmaria" diye tekrar bağırdı Hermonie ve kadın birdenbire kayboldu.
"Ne yaptın ona?"
"Revire gönderdim."
"Onu orada öldürebilirler!" Hermione annesini iyileştirdiği için bir nebze olsun rahatlamıştı ancak annesininin ya da kendinin Hoghwarts'ta görülmesi gibi bir risk alamazdı.
"Dumbledore herkesin son bir şansı hak ettiğini söyledi, annenin yalnızca seni korumaya çalıştığını biliyor. Ona zarar vermezler, dedi Hermione, ve sanada.." diye ekledi.
"Bu yüzden mi geldin, haber vermek için?" Draco bir anda yumuşamıştı.
Bir süreliğine ukalalığı bıraktı Hermione, derin bir nefes aldı ve peş peşe cümleler sıralamaya başladı;
"Evet, eğer kabul etmezsen anlarım. Ve kimseye senden bahsetmem, anneni ormanda tek başına bulduğumu söylerim. Zaten kimse sorgulamaz. Ancak gideceksen eğer, bir şerleri açığa kavuşturmak-"
Ancak Hermione, cümlesini tamamlayamadı. Çünkü Draco onu kendine çekti ve dudakları birbiriyle buluştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dramonie // Fan Fiction *Harry Potter*
Fanfiction''Hermonie, cümlesini tamamlayamadı. Çünkü Draco onu kendine çekti ve dudakları birbiriyle buluştu,,