9

221 15 0
                                    

NOT : SMUT VAR !! Şimdi bu benim ilk smutum o yüzden batırmış, saçmalamış olabilirim idare edeceksiniz işte .  İyi okumalar ! 

Not 2 : Full TaoRis değil he   Neyse siz okuyun ^^

Eve geldiğimde Tao mutfakta yemek yapıyordu. O bugün cumartesi diye erkenden çıkmış iki saat beni o cehennem gibi bir yerde yalnız bırakmıştı. Ayakkabılarımı ve montumu çıkardıktan sonra mutfağa girdim. Yemek yapmaya o kadar dalmıştı ki geldiğimi bile fark etmemişti. Arkasından sarıldığımda bir anda hareketlense de sonradan sakinleşmiş ellerini ellerimin üstüne koymuştu. 

“Tao, sevgilim bugün günlerden ne?” 

Cevap vermedi. Tabiî ki biliyordu! Dudaklarımı boynuna bastırıp öpmeye başladığımda yerinde kıpırdandı. Kollarımı daha sıkı bir şekilde etrafına bağladığımda hala kıpırdanıyordu. Dudaklarımla belirli bir noktaya çalışmaya başladığımda önünü döndü. Ve dudaklarımdan öpmeye başladı. 

Plan tamamlanmıştı. Kucağıma alıp yukarı doğru taşımaya başladığımda elleri çoktan tişörtümü kavrayıp üstümden atmıştı. Dudaklarıyla alt dudağımı emerken çoktan yatak odasına gelmiştik bile. Onu yavaşça yatağa yatırıp ağırlığımı fazla vermemeye çalışarak üstüne çıktım. Ardından eşitlenebilmemiz için onunda tişörtünü onun tabiriyle yırtarcasına fırlatıp attım. Onu tekrar boynundan başlayarak öpmeye başladım. 

Elimle pantolonun üstünden erkekliğini okşarken bir yandan da vücudunun her yerini öpüyordum. Tao yaptıklarıma karşı bir inleme bırakırken benim durumumda pek iç acıcı değildi. İnlemesiyle sertleşmiştim bile. Tırnaklarımı sırtıma geçirip ona yaklaşmamı sağladı ardından dudakları tekrar dudaklarımla buluştuğunda kendimi onun altında bulmuştum. 

Tao kasıklarıma otururken dayanamaz hale geliyordum. Üzerime doğru eğilip öpücüklerini boynuma kondurmaya başladı. Bir yandan da kalçalarını hareket ettirip sertleşmiş olan üyemin daha da sertleşmesini sağlıyordu. Ağzımdan çıkan inlemeye engel olamazken o ise mutlulukla gülümsemişti. Sanki ilk defa birlikte oluyormuş gibi hissediyordum. Onu tekrar altıma aldığımda pantolonlarımızdan kurtulmuştum. 

Dudaklarımı boxerının üstünden erkekliğine bastırdığımda Tao tekrar inlemişti. “K-Kris dayanamıyorum.” Bir çırpıda onun boxerından kurtulup Tao’nun üyesini ağzıma alıp emmeye başladım. Ellerini saçlarıma geçirip bastırıyordu. Geri çekildiğimde gözleri zevkten kapanmış bir haldeydi. 

Çekmeceden lubeu alıp üyeme ve elime sürdükten sonra ilk parmağımı Tao’nun girişine soktum. Hafif bir inleme çıkardıktan sonra ikinci parmağımı ve üçüncü parmağımı da girişine soktuğumda beli yay gibi gerilirken yüzünü hafifçe buruşturdu. Ona biraz alışması için zaman tanıdıktan sonra zevk almaya başladığını belirten inlemeleri gelmeye başlamıştı. 

“Kris,Parmaklarını değil..” 

Ne demek istediğini anladığımda yavaşça parmaklarımı içinden çıkardım ardından yavaşça içine girdiğimde zevk ve acıyla karışık bir şekilde inlemiş tırnaklarını sırtıma geçirmişti. Alışmasını beklerken bir anda kalçalarını kaldırıp beni tamamiyle içine kabul etmişti. Yavaşça gel-gitlerime başladığımda ikimizin de nefes alışverişlerimiz hızlanmıştı. Bir yandan onun üyesiyle oynarken bir yandan da gel-gitlerimi hızlandırıyordum. “Da-Daha hı-hızlı!” diye bağırdığında tatlı noktasını bulduğumu anlamıştım. O noktaya daha hızlı vurmaya başladığımda inlemeleri kulağımda yankılanıyordu. 

Açıkçası Tao’nun inlemeleri hayatımda duyduğum en güzel inlemelerdi. “B-Ben geliyorum.” Kafamı sallayıp biraz daha hızlandığımda ikimizde aynı anda boşalmıştık. Kendimi yanına attığımda kafamı çevirip ona baktım. “2.Raounda ne dersin?” 

**

Banyodan çıkıp havluyu belime doladım. Aşağıya indiğimde Kris televizyon izliyordu. Yürürken popom biraz acısa da artık alıştığım için dayanıyordum. Yanına oturduğumda bana baktı ardından kafasını tekrar televizyona çevirdi. “Hasta olacaksın. Giyin gel. Sonra saçını kurutalım.” 

Adeta zıplayarak odama çıktığımda hemen üstümü giyinip elimde kurutma makinesiyle aşağıya indim. Kris beni görünce televizyonu kapatıp bana yer açtı. Ardından elindeki kurutma makinesini fişe takıp saçlarımı kurutmaya başladı. Şuan hayatımın en mutlu günüydü sanırım. 

** 

Çiçeklerimi düzeltip arka taraftaki koltukta uyuyan Kris’e baktım. Yorucu bir gündü. Yavaşça dudağından öpüp uyanması için bekledim. “Bir tane daha” gülüp dudaklarından tekrar öptüğümde elini enseme koyup öpücüğü uzattı. “Tamam, uyandın işte. Şimdi eve gidelim.” Koltuktan kalkıp montunu giydikten sonra dükkânı kilitledi. Elini tutup eve doğru yürümeye başladık. 

“Aç mısın?” 

“Evet, eve gidince beraber yemek yapalım.” 

Beraber yemek yapma fikri. Gayet güzel geliyordu. Eve vardığımızda üstümüzdekileri çıkarıp mutfağa gittik. Ben ne yapacağıma karar verirken o çoktan malzemeleri çıkarmış başlamıştı bile. Şuan beraber yemek yapmaktan çok onu izlemek daha keyifli geliyordu. Ve bende öyle yaptım. 

Yemek yapmaya bitirdiğinde resmen karşımda şaheser duruyordu. Tabi tadı nasıldı bilmiyorum ama. Yemekleri tabaklara yerleştirdiğinde ben yemek yiyene kadar bekledi. Yemekten bir yudum aldığımda bunu da mükemmel yapabildiği kesinleşmişti. O tam anlamıyla mükemmeldi. Ve ben ona sahiptim. 

*** 

“Lay, Benimle çıkar mısın ?” 

Yixing’in kocaman açılan gözlerinden dolayı kıkırdamama engel olamazken birazdan gelecek cevaba karşı hazırlıklı olmalıydım. Hayır diyebilirdi. Evet diyebilirdi. En kötüsü hayır olurdu. Ya da beni evden kovabilirdi. Tanrım lütfen. Hayır derse bile kendinden uzaklaştırmasın beni.

“Evet.” 

Kahretsin biliyordu- NE? Evet, mi? Evet. Evet dedi! Aman tanrım. Yixing artık benimdi. Benim sevgilim. Benim Yixing’im kapak olsun sana Kim Jongin. İçimdeki gergedanları sakinleştirebilirsem bir şeyler yapacaktım ama şuan çığlık atıp bir fangirl gibi davranmak istemiyordum. O yüzden yapabildiğim tek şey özlemle dudaklarına dudaklarımı bastırmak olmuştu.

Counting StarsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin