- Baekhyun -
Elimdeki soğuk kahveye bakıp tekrar masanın üstüne bıraktım. Önümdeki evrak yığınına tiksintiyle bakarken kapının çalınmasıyla gözlerimi o tarafa odakladım. “Girin.” İçeri giren bedene bakıp gülümsedim. Sandalyeden kalkıp kollarımı Jongdae’ye dolarken o da bana sarılmıştı. “Seni ne attı buraya?”
Ben ikimize yeni kahveler söylerken o ise biraz gergin görünüyordu. Kahveler geldiğinde fincanı dudaklarıma götürüp bir yudum aldım. “Senin kahven kadar güzel değil ama bizim kahvemizde iyidir.” Dediklerime güldükten sonra o da kahvesinden bir yudum aldı. Kahveyi masaya bıraktıktan sonra bana döndü.
“Chanyeol burada.”
Duyduklarımı hazmetmeye çalışırken Jongdae sanki duygularımı anlamaya çalışırcasına bana bakıyor yüzümü inceliyordu. “Yani, bundan banane?” Kahvemden tekrar içmeye başladım “Lay ile tanıştı.” İçtiğim kahve boğazıma takılırken öksürmeye başlamıştım. Tanrım ne ? Yixing ile mi tanışmıştı. Siktir. “ Sende onları yalnız mı bıraktın!” Sinirle elimi saçlarıma götürdüğümde özür dilercesine bana bakıyordu. Tanrım. Onu o salakla yalnız bırakmamalıydı.
“Yixing seni Park Chanyeol’dan az sevdiğini düşünmüyorum. Ona katlanacaktır.”
Odada dolanmaya başlamıştım. Ah tanrım. Kafayı yiyeceğim. Şimdi ona neler anlatıyordur kim bilir. Ya da hangi hallerimi gösteriyordur. Tanrım. Onunla kuzen olacak kadar yaptığım günah neydi? Neden bana böyle bir ceza verdin ki? “Hem o niye buradaydı ki?”
“Xiumin ve Luhan’ın düğünü için.”
Ah ne güzel herkes birbirini tanıyordu ama ben ve Yixing’i tanıştırmak akıllarının ucundan bile geçmemişti. Bu kadar düşüncesiz arkadaşlara sahiptim. “Hiç biriniz ikimizi tanıştırmayı düşünmedi mi?” Jongdae utançla kafasını eğerken ben ise sakin olmaya çalışıyordum. Ah tanrım.. Tanrım. Ona hangi hallerimi gösterecekti..
**
Elimdeki fincanlara kahve doldururken Chanyeol’un bakışlarından rahatsız olmaya başlamıştım. Sonunda dayanamayıp ona döndüğümde sırıtışı daha da genişledi. “Kim olduğumu merak ediyorsun değil mi?” Kahretsin. Evet, hem de çok merak ediyordum. Kafamı evet anlamında salladığımda elimdeki tepsiyi alıp sipariş masasına gitti. Onu beklerken telefonuma gelen mesajı açtım.
Gönderen : ŞapşalHyung**
XingXing saat yedi de takım denememiz vaar unutma beni. Seni seviyoruuum^^
Telefonu gülümseyerek cebime sıkıştırdığımda Chanyeol çoktan gelmişti. “Evet, söyle bakalım şu gizli Chanyeol kim?” Güldü. Ardından iki fincana kahve doldurmaya başladı. Ben merakla söyleyeceklerini beklerken o ise işini ağır ağır yapıyordu. “Kuzeniz. Baekhyun benim kuzenim.” Gözlerim şaşkınlıktan irileşirken o beni takmayıp siparişleri götürdü. Tanrım Yixing boşuna kıskançlık yapmışsın. Bazen çok aptal olabiliyorsun.
Ona gülümseyip yeni gelen müşterilerle ilgilenmek için oradan hızla uzaklaştım. Tanrım çok utanç vericiydi. Siparişleri aldıktan sonra Chanyeol’a bakmadan içicekleri hazırlamaya başladım. “Benden bütün gün saklanamazsın Lay” Kafamı yavaşça kaldırıp ona baktım. “Merak etme, kıskançlığını Baekhyun’a anlatmayacağım. Bu arada onun bebeklik fotoğraflarını görmelisin. Sen görmüşsündür kesin ama.Yoksa daha seni ailesiyle tanıştırmadı mı ?” Chanyeol doğru bir noktaya değinmişti. Ben henüz onun ailesiyle tanışmamıştım.
**
İş çıkışı yetişebilmek için koşarak dükkâna gitmiştim. Luhan sinirle bana bakıyordu. “Üzgünüm, Chanyeol’u yalnız bırakamadım.” Bakışları birazcık yumuşamıştı. Bende bundan istifade ederek koltuklara bıraktım kendimi. Herkes neredeydi ki? Neden sadece ikimiz vardık? “Herkes nerde?” Luhan kafasıyla deneme kabinlerini işaret ettikten sonra kendini yanımdaki koltuğa bıraktı. Cebimden telefonumu çıkarıp oyun oynamaya başladığımda kabinlerin perdeleri açılmış. Minseok ve Baekhyun çıkmıştı.
Gözlerimi Baekhyun’un üstünde gezdirirken nefesimi tutmuştum. Mükemmel gözüküyordu. Hayır belki de kusursuz? Her neyse sonuçta ikisi de aynı şey sayılırdı. Ve Baekhyun.. Bu iki kelimenin de tekrar tanımını yapmamı sağlamıştı. Boynundaki kravatı düzeltip bana baktı. Aman Tanrım. Şuan sanırım tekrar Baekhyun’a aşık oluyorum. Gözlerimi kırpıştırıp yerimden kalktım. Yanına gittiğimde kafamı yana yatırıp tekrar onu süzdüm.
“Ben pek beğenmedim. Başka bir şey dene.”
Dükkandaki ben hariç herkesin gözleri şaşkınlıktan büyürken ben ifademi koruyordum. Baekhyun bir şey demeden beni deneme kabinlerinden birine soktu. Bir deneme kabini için bayağı büyüktü. Evet yine ekliyorum çünkü cidden büyüktü. Bana kaşları çatılmış bir şekilde bakarken kendimi daha fazla tutamayıp dudaklarından öpmeye başladım. Bu sanırım üçüncü büyük öpücüğümüzdü.
Baekhyun yavaşça benden geri çekildiğinde kaşlarımı çatıp ona baktım. “Burası yeri değil.” Onu dinleyecek değildim herhalde bu kadar yakışıklı olması benim suçum değil onun suçuydu. Kravatından tutup kendime doğru çektim. Dudaklarımızı tekrar buluştururken hiçbir şey yapmamıştı. Karşılık vermeye başladığında gülümsedim ve onu duvara dayadım. Alt dudağını ısırırken bir yandan da onu duvarla kendi arama kıstırıyordum.
“Tanrım, dur beni burada becermek mi istiyorsun?”
Ona bakıp sırıttığımda gerçekten bunu yapabileceğimi anladığı için ellerini göğsüme koydu “Ciddiyim Lay, Luhan hyung bizi öldürür.” Bir şey demeden kabinden çıktığımda arkamdan gelmemişti. Hah. Gelse şaşardım. Tekrar eski pozisyonuma dönüp koltuğa oturduğumda herkes meraklı bakışlarla bana bakıyordu. “Yok, bir şey.” Diye mırıldanıp elimdeki telefona odaklandım.
**
Deneme sırası şimdi Yixing’teydi. Tanrım derdi neydi ki? Beni kabinde becermek falan istiyordu herhalde. Dudaklarım hala şişti. Yixing sonunda kabinden çıktığında ona baktım. Çok yakışıklı görünüyordu. Takımı benimkine benziyordu fakat onun yakaları ve kravatı deridendi ve bu onu daha seksi gösteriyordu. Sanırım bu olay neden Yixing’in beni kabinde becerecek gibi öptüğünü kanıtlıyordu.
Gözleri odadaki herkeste gezdikten sonra Jongin’de durdu. Ciddi misin? Burada sevgilin varken sen Jongin’in fikrini mi merak ediyorsun? Sinirle Yixing’e baktığımda yine beni görmezden gelmişti. “Nasıl olmuş?” herkes yakıştığı hakkında zırvalarken Jongin yanına gidip Yixing’in kravatını düzeltti.
Bu çocuğu öldürebilirim. Evet, kesinlikle öldürmeliyim. İçeri tanımadığım bir çocuğun girmesiyle bütün dikkatler ona çevrilmişti. Jongin içeri giren çocuğun yanına gidip dudaklarına bir öpücük bırakırken benim bütün devrelerim sonunda yanmıştı. Yixing’e üzgün gözlerle baktığımda beni takmadan deneme kabinine gitti.
Arkasından deneme kabinine girdiğimde bana baktı. “Rolleri değiştirmeye ne dersin?” Anlamaz gözlerle bana baktığında onu duvara yaslayıp kollarımın arasında bırakmıştım. “Kaçmak için bir yol yok gibi gözüküyor sanırım.” Dudaklarımı boynuna bastırdığımda söylediği cümleyle aklım tamamen uçup gitmişti.