...
Bu ne? Başa mı döndüm? Hayır bu aynı şey değil. Bu sefer bayılmadığımdan eminim,uyandım. Halsizim ve çok üşüyorum. Gücüm yerinde, ayağa kalktım. Çakmağım var, bir kaç parça yakacak bulursam ısınabilirim. Hemen telefonumu çıkardım. Kilidini açtığımda şok oldum. Saatim 04:21,şarjım %41. Tüm bu olanlar, yaşadığım o kadar şey sadece 1 dakika mıydı? Beynimin hâlâ bana oyun oynadığını düşünüyorum. O kadar şey 1 dakikaya sığamaz, imkansız. Ne kadar uyudum ki? Sadece bir kaç saniye uyumuş olamam. Neyse şimdilik bunları düşünmeyeceğim. Telefonumun ışığını yaktım ve etrafıma bakındım. Bir kaç parça dal parçası ve kuru yaprak topladım. Hemen çakmağımı çıkardım ve ikinci seferde ateşlemeyi başardım. Ateşim yavaş yavaş yanmaya başladı. Kuru yapraklar hemen alev aldığından ağaç dalları da yavaş yavaş yanmaya başladı. Ellerimin ısındığını hissediyorum. Bu çok güzel bir duygu. Isınmak mükemmel. Ateşimin etrafı aydınlattığı kadar görebiliyorum. İleride çokta kalın olmayan kuru bir ağaç var. Elimle kırabilirim.
...
...
Kalın ağaç dallarını ellerimle kırdım. Bunlar ateşimin daha uzun süre yanmasını sağlayacaklar. Bir kaç parça kuru kalın ağaç dalını ateşin üzerine bıraktım. Sigara paketimden bir dal sigara çıkarıp yaktım. İyi hissediyorum, bedenim sıcak. Telefonumu tekrar çıkarıp baktığımda saatin hâlâ 04:21 olduğunu görüyorum. Zaman çok mu yavaş geçiyor yoksa çok mu hızlı anlayamıyorum. Yaptığım o kadar şeyin sadece bir dakikaya sığacağını hiç sanmıyorum. Midem gurulduyor. Sanırım biraz acıkmaya başladım. Belki işime yarayacak bir şeyler vardır diye tekrar ceplerime baktım. Boş çikolata ambalajı var, yeni bir şey yok. Yanımdaki tüm şeyler bu kadar. Telefon, sigara, çakmak, cüzdanım ve boş çikolata ambalajı, onu da ateşe attım zaten.
...Etrafımda olan bitkiler ve ağaçlar yenebilir mi hiçbir fikrim yok. Sigaramın son dumanını çektim, biten sigaramı yanan ateşe attım. Biraz oturdum ve etrafı dinledim. Çok sessiz. Rüzgar da kesilmiş, sadece ateşimin sesi var. Açlığım git gide artıyor. Yanımdaki taş ve kaya parçalarını kaldırıp böcek bulmak istiyorum. Bir kaç tane taşı kaldırdım ama solucandan başka bir şey yok. Yemeliyim, hayatta kalmak için biraz proteine ihtiyacım var. İğrençler. Taşları kaldırmaya devam ediyorum. Belki daha iyisini bulurum ve solucanları yemek zorunda kalmam.
...
Yok, hiçbir şey yok. Solucandan başka bir canlı yok. İnce ve düz bir taşı ateşimin yanına, solucanları da taşın üstüne koydum. Elimdeki ağaç dalı ile solucanların pişen taraflarını yanmamaları için çeviriyorum. Bu kadarı yeterli. İlk defa solucan yiyeceğim. Lanet olsun bu iğrenç bir his. Bir tanesini elime alıp öylece ağzıma attım ve çiğnedim. Çiğniyorum, çiğnemeye devam ediyorum. Tanrım bu yutulacak bir şey değil...
5 tane solucanı zar zor çiğneyip yuttum. Bunu bir daha yapmak istemiyorum.O ne? Tanrım ne oluyor? Yıldırım mı düştü?
Hayır, hayır ses çıkmadı. Ama sanki yıldırım düşmüş gibi her yer 2 saniyeliğine aydınlandı. Nerede olduğumu ilk defa bu kadar detaylı görebildim. Sonu olmayan bir orman gibi, her taraf ağaç, her yer karanlık...
Tekrar korkmaya başladım. Ateşime bir kaç odun daha attım. Bu kadar güçlü bir ışık nerden geldi? Bu sessiz ışığın kaynağı ne?Hiçbir şey bilmemek çok korkutucu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
04:yirmi
ParanormalÖlümün ne olduğunu biliyor musun? Peki ya şu an tam olarak nerde olduğunu biliyor musun? Ben bunların cevabını bilmiyorum. Neredeyim? Kim tarafından, buraya nasıl getirildiğim hakkında hiçbir bilgim yok...