Bir bölümü Teen Wolf 3. Sezon 6. Bölüm izlerken yazdığımda ortaya bu çıkıyor. Fazla uzun olmadı. Çünkü ben bile korkamaya başladım adgjıkll Ama beğeneceğinizi umuyorum. Git gide artıyor ve bu beni çok mutlu ediyor!
Eğer bana mesaj atmak isterseniz, atın konuşalım. (Tabii ki mesaj atmak isteyen yok.)
"Daha iyi misin?" Alyssa'ya minnetle gülümsedim. Gerçekteno olmasaydı şu an daha berbat bir durumda olabilirdim. Ağlamaktan kızarmış burnumu çektim ve çayı sehpaya koyarak koltuktan kalktım. Yağmur yağıyordu ve akşam olmuştu.
2 saattir ağlıyordum. Alyssa ise beni teselli ediyordu. Kardeşimin ölmesinin üzerinden 3 yıl geçmişti ama anılar beynimde dönüyordu. Herkesin hayatında karanlık bir dönem vardır ve bir de geçiş dönemi. O yıl benim için kabustan fakrsızdı ve unutmak için geçirdiğim onca yıldan sonra her şey tekrar canlanmıştı. Eve dönmek istiyordum.
"Ben biraz kitap okumak istiyorum." Alyssa beni başıyla onayladığında banyoya girdim. Burnum ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu, her zamanki gibi. Elmacık kemiklerim ve gözlerim de kızarmıştı. Yüzüme birkaç kere su çarptırdım. Yine de farklı bir şey olmadı. Hatta su sayesinde yüzüm daha da kızarmış gibiydi.
Kapı yumruklanmaya başladığında yerimden sıçradım. Buradan kaçmayı çok istiyordum ama tabii ki Alyssa yalnız kalamazdım. Salonu geçtiğimde Alyssa'nın küçük vücudu kapıdaki devasa çocuğu kapatamamıştı. Devasa ama fit ve zayıf! Onu görmek bile gözlerimin tekrar dolamasına neden oluyordu. Yine de sanırım göz pınarlarım kurumuştu. Onu her gördüğümde kardeşimin ölümünü mü hatırlayacaktım?
"Sorun değil, onunla konuşabilirim." Alyssa bir süre daha dikildikten sonra dik dik Harry'ye bakmayı sürdürdü. Harry yağmur altında ıslanıyordu ama o da hiçbir şey yapmıyordu. Bakışları benim üzerimde sabtlenmişti.
Alyssa geri geri odasına giderken olduğum yerden dikildim ve bir elimde kapıdan destek aldım.
"Ne istiyorsun?"
"Ben sadece..." Ellerini dar pantolonun ceplerine soktu ve bir süre bekledi. Bir adımatıp bana doğru yaklaştığında yağmurdan korunmuş oldu. Ben de istemsizce geriye doğru ufak bir adım atmıştım. Yine de yüzlerimiz o kadar yakındı ki sıcak nefesini hissedebiliyordum. Biraz eğilmek zorunda kalmıştı.
"Özür dilerim." Sıkıntıyla bakışlarını yere çevirdi. "Her şey için." Ardından elini cebinden çıkartıp hafifçe yanağıma uzattı. Gözlerim şok olmuş bir ifadeyle açıldı. Sert çocuğa ne olmuştu. "Görüşürüz." Eli yanağıma bile değmemişti. Topuklarının üzerinde arkasına döndü ve arabasına doğru koşurcasına yürüdü. Ben ise hala öylece durmuş gidişini izliyordum.
Onu tanımıyordum, sadece bana kendi hakkında birkaç cümle söylemişti, o kadar. Ama yine de bu hareketinin ona uygun olmadığını kavramıştım. Bu dokunuşlar ona oldukça yabancıydı. Bunu da kilisedeki anlattıklarından anlıyordum. 20 yaşına gelmiş birisinin böyle olması beni ürkütüyordu. Daha olgun olamaz mıydı?
Ama şunu da çok iyi biliyordum ki; acı insanları değiştirirdi.
Kapıyı kapattım.
"Hope, Tanrı aşkına, o da neydi öyle?" Ellerimi saçlarımdan geçirdim.
"Bilmiyorum. Daha bugün tanıştık ama o bilmece gibi! Bitmek bilemeyen bir bulmaca da olabilir. Kafam çok karışık." Kendimi salondaki deri koltuğa bıraktım.
"Bu, gerçekten garipti." Alyssa'da benim gibi şoktaydı. Karşımdaki lila koltuğa oturdu ve döşemeyi izledi. "Ne yapalım biliyor musun?" Ona gülümsedim ve cümlenin devamını getirdim, "Sızıp kalana kadar film izleyelim!" Aynı anda bağırdık.
"Ben mutfakta işe yarar bir şeyler var mı diye bakacağım." Koltuktan hızla kalktım. Alyssa'nın bu yönünü de seviyordum. O bana benziyordu. Birlikte büyümüştük ve zor günlerimde yanımda olmuştu.
"Alyssa, şarap ve soda var!" Sevinç çığlığı duyuldu. "Ama sen şarap içeyemeceksin, bunu biliyorsun, değil mi?" Ardından sinirle sızlanmalar ve adımlar. Televizyonun sesini duyduğumda kıkırdadım. Demek ki reşit olmak ve doya doya şarap içme sevinci böyle hissettiriyordu? Sızına kadar içecektim! Alyssa nasıl olsa benden önce uyurdu ve bana da bakabilirdi. Gerçekten yetenekliydi, bücür!
"Maalesef, yiyecek fazla bir şey yok. Mısır patlatıyorum!" Mikrodalga fırını çalıştırdıktan sonra iki şarap şişesi ve bir sürü kutu kolayı salona taşıdım. "Az sonra geliyorum, film seç. Harry Potter olabilir!" Seviçle zıpladım. Sonra aklıma isim geldi. Harry. "Ya da seç işte bir şeyler."
Omuz silkip mutfağa yürüdüm. 5 dakika boyunca dolapları açıp kase aramamdan sonra salondaki koltuğa kurulabilmiştim.
"Agh." Şişeye bakıp göz devirdim. "Alyssa, lütfen şunu açmak için kullanılan şeyi getiri misin?"
"Şeyi?" Kaşlarını kaldırarak bana baktı.
"Her neyse, Alyssa." Kıkırdayarak mutfağa gitti ve benim gibi oyalanmadan gelebildi. "Her yeri dağıtmışsın." Elindeki bardağa baktım. Hayır, bu sefer olmazdı.
"Bardakla içmek istemiyorum!" Ayaklarını sürüyerek geri mutfağa döndü. "Sakın koltuklara dökme." Gerçekten, bazen yetki bende değilmiş gibi hissediyordum. Hangi ara bu kadar sorumluluk sahibi birisi olmuştu? Sanki o 20 yaşındaydı -20 yaşı aklından çıkar- ben ise 12. Kafam karışıyordu. Geri döndüğünde ona olan bakışlarımı fark etmiş olmalı ki kaşları havaya kalktı.
"Ben 12 yaşında değilim."
"Tabii canım, bende aslında sahte kimlik taşıyorum. 18 yaşında değilim."
"Hope, kimliğimi getirmemi ister misin?" Ayaklandı. Ona "anlamıyorum" bakışı attım. "Sana 12 yaşında olduğumu söyledim, çünkü bilirsin..." omuz silkti. "Peki, bana hiç iş yaptırmazsın sanmıştım. Bütün gün evde istediğim gibi davranırım falan. Yine olgun tarafım dominant çıkıp işleri sen istemeden yaptım."
"Yine de çok saçma!"
"Ben 14 yaşındayım. Sorumsuz ve saçma olan sensin. Daha kuzenin kaç yaşında olduğunu bile bilmiyorsun." Yok artık!
"Sen 12 yaşındasın, Alyssa." Bu saçma tartışmayı neden yapıyorduk ki? Pes ettim ve şarabı açtım. Kokusu biraz garip gelse de başıma diktim. "Hangi filmi seçtin?" Bardağına uzandı ve koltukta gerindi. Şarabın tadı yüzünden yüzümü ekşitmek istesem de hoş geliyordu.
"Titanik." Yanaklarımı şişirdim, geriye yaslanıp filmin başlamasını beklerken şaraptan bir yudum daha aldım. "Durdur filmi!" Ayağa fırladım ve elimde şarap şişesiyle mutfağa koştum. Patlamış mısırı az kalsın unutuyordum. İki kaseye eşit bir şekilde boşalttım. Zorlanarakta olsa içeri taşımayı başardım.
"Bende yine ne sakarlık yaptın diye düşünmüştüm." Kaseyi ona uzattım ve koltuğuma tekrar kuruldum. Annemi arayıp Alyssa'nın kaç yaşında olduğunu sormayı da düşündüm ama yine de kendimi eşssiz filmin kollarına bıraktım.
***
Film bittiğinde ben salya sümük ağlarken Alyssa çoktan uyumaya başlamıştı. Saçları koltuktan sarkıyordu veolduğu yere yayılmuştı. Esnedim ve bitmek bilmeyen şaraptan bir yudum daha aldım. Daha fazla ağlamak istemiyordum. Ellerimle kumandayı arayıp televizyonu kapattığımda etraf aniden karanlığa ve sesliğe büründü. Şişeden son bir yudum daha aldım, uzanıp sehpaya koydum. Hıçkırıkların boğazımda dizildiğini hissediyordum.
Çok geçmeden sarsılarak ağlıyordum. Kafamın içinde sesler dolaşıyordu silik ama aynı zamanda net sesler. Sanki adımı sayıklıyor gibiydi. Ellerimi kulaklarıma bastırdım ve olduğum yerde ona kadar saydım. Hiçbir işe yaramıyordu. Deliriyor gibiydim. Bu, onun sesiydi. Kardeşimin. Ses git gide yükseliyor, adımı bağırıyor ve bir çığlıkla sona eriyordu.
"Hope? HOPE!" Çığlık atarak gözlerimi açtığımda Alyssa'nın endişeyle banabaktığını gördüm. "Olduğun yerde sayıklıyordun ve ve ve... Tanrım, Hope! Çok korktum." Bana sarıldığında terlediğimi hissettim.
"Geçti, tamam." Saçımı okşadı. Vucüdumdan bir titreme geçti. Göz kapaklarım titreşerek kapandığında çoktan kendimi Alyssa'ya bırakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Too Well (Düzenleniyor)
Fiksi Penggemar"İçgüdülerime ya da doğama ters düşmek anlamına gelse bile senin için her şeyi yaparım. Senin için sahip olduğum her şeyi, ruhumu bile ortaya koyabilirim. Ve bu aşk değilse bile, elimdekinin en iyisi." © Tüm hakları saklıdır.