Ben sadece ona bir kez daha sarılmak kokusunu içime çekmek istemiştim.Son bir kez daha yüzüne bakıp elini tutmak istemiştim.Ben....hepsi benden ibaretti.Bunların hepsi benim yüzümdendi.Gurur denilen o şey var ya size sadece sevdiklerinizi üzmekten başka bir şey yapmıyor.
Bugün bunu öğrenmiştim.Artık her şey için çok geçti.Onu bir daha hiç göremiycektim ve bunu her düşündüğümde kalbime bir bıçak saplanıyormuş gibi hissediyordum.
"Seren, artık gitmeliyiz." gitmek istemiyordum.Burada sonsuza dek tek başıma kalıp ölene kadar ağlamak ve onu düşünmek istiyordum.Bu evde çok anımız vardı ve ben bu anıların yok olmasından çok korkuyordum;çünkü bana ondan kalan tek şey bunlardı.
"Seren"elini omzuma koydu, göz yaşlarımı silip yerden ona doğru baktım.
" Lütfen, birazcık daha"
"Beş dakikan var,arabadayım" başımla onaylayıp evde gezinmeye başladım.
-2 ay önce-
"Seren? Nerdesin"eminim yine beni bulamiycak." Nerdeymiş bakalım"gülmelerime engel olamıyordum.Ben kıkırdarken sinsice arkamdan gelip belimden tuttu ve halının üstüne düştük.
"Ahaha" gıdıklıyordu beni"Lütfen dur ahaha"zaafımı bilmesi beni deli ediyordu.Telefonun çalmasıyla beni gıdıklamayı kesti eğer biraz daha gıdıkliycak olsaydı altıma yapabilirdim.Telefonu alıp mutfağa geçti.Kapının arkasına geçip ne konuştuğunu dinlemeye çalıştım.
"Alo.....evet.....hım...tamam geliyorum.Tamam akşam saat dokuzda... evet....gelicem....tamam görüşürüz" Mert telefonu kapatmadan oturma odasına geçip kendimi koltuğa bıraktım.
"Eee nerde kalmıştık" pis pis sırıtıyordu.
"Hayır,Mert....Hayır" yukarı merdivenlere doğru koşarken beni yine yakaladı.Gülmekten bir türlü konuşamıyordum;ama aklıma telefonda kiminle konuştuğu geldi.Cidden kiminle konuşmuştu o..
"Demin kiminle konuştun?" gülen yüzü birden soldu.
"Hiç işten biriyle akşam toplantı varmış." Mert Atalay ünlü milyoner aynı zamanda benim sevgilimdi.O deniz gözlerine her baktığımda konu değişiyordu.Ne söylüyeceğimi unutur;hatta neye sinirlendiğimi bile unuturdum.
"Sen benim içinde boğulmak istediğim tek denizsin"
Tek kaşını kaldırdı ve beni kendine doğru çekti; dudağının kenarıda kıvrılmış direk gözünüze kocaman bir gamze çarpıyordu.
"Ooo bu tür romantik lafları erkeklerin söylemesi gerekmiyor mu?"
"Doğru ama senin öküz olduğunu ikimizde biliyoruz"
"Öküz ha?,sen şimdi öküzü görürsün"
Ve evde tekrar bir kovalamaca tabi yine yakalandım.Ayağımın altını gıdıklayıp benden öcünü alıyordu.
Akşam evimde tek başıma oturup öylece boş boş kanallarda geziniyordum.Çok sıkıcı;hep aynı konular....arkadaşı sevdiğini çalıyor,kızdan hoşlanan iki erkek var,aşkları hep bir yalan üzerine kurulu,kızın aşık olduğu çoğunlukla patronu,fakir kız zengin yakışıklı bir erkekle evleniyor falan filan ufff
En iyisi Mert'i arayıp film izlemek için eve çağırmak.Arıyorum arıyorum açmıyor.İyi madem....sakin ol;belki de çok önemli işi var açamıyor veya şarjı bitmek üzere.....Bu son denemem....inşallah açar.
Dua etmeye başlamıştım ki telefonu açtı.
"Alo,mert"
"Müsait değilim şuan sonra konuşalım" dedi ve yüzüme kapattı.Nefes nefeseydi;yoksa başına bir şey mi geldi ki... yok canım iyi düşünelim iyi olsun.
Bana ilk defa böyle davranmıştı.-Bugün-
Yanımda eğer Kağan olmasaydı.Burdan hiç gidebileceğimi bile düşünmüyordum.Kağan benim arkadaşımdı.Evden çıkmadan, onun ölmeden önce ki;üstünde olan eşyaların bulunduğu kutuyu da aldım.
Arabanın ön koltuğuna oturup,Kağan'a işaret verdim. Artık gidebilirdik;sanırım..
"Sen güçlü bir kızsın bunu da atlata bileceğinden eminim." kendi kendine konuşup duruyordu.Dış dünyadan bağlantımı kesip kutuya sım sıkı sarıldım.Kafamı pencereye koyup dışarıyı izledim.Radyoda ikimizin ilk dans ettiği zamanki şarkı 'Thinking Out Loud'çalıyordu.
-3 ay önce-
Beni buraya neden tek getirdiğini anlamıyordum.Ona hâla ilk günkü gibi gıcık oluyordum.Kendini bir şey sanan züppe...
Masamıza geçip oturur oturmaz yanımıza garson geldi.Garson'un yemeklerimizi getirmesini beklerken birden bire konu açtı.
"Ee nasıl bir yer"
"İyi"
"İyi mi?Ben daha çok 'Aman Tanrım burası muhteşem'gibi bir şey demeni bekliyordum." daha çok beklersin o zaman.."Annen,Babandan hiç bahsetmiyorsun.....kardeşin var mı?"
"Annemle,Babam burda yaşamıyorlar.Evet bir kardeşim var." bu sorulardan çok sıkılmıştım.En sonunda garson yemeklerimizi getirmişti.
Yemeklerimizi yedikten sonra ayağa kalkıp yanıma geldi ve elini bana doğru uzattı.Bu kadar yakışıklı olması onu reddedilmez yapmaz değil mi?Takım elbisesi içinde çok yakışıklıydı.Kırmızı elbisemle tüm dikkatler üzerimize çekiyordum zaten.
"Bugün gelmeyi düşünüyormusun yoksa ben mi sürükleyeyim seni" bütün düşüncelerim şu laflarından sonra uçup gitmişti.İnsanın dışı değil içi iyi olmalı.Davetini kabul edip ayağa kalktığımda en sevdiğim şarkı çalmaya başladı.'Thinking Out Loud'...
Ellerini belime sarıp benim ellerimide omzuna götürdü.Bu yakınlık beni oldukça rahatsız etmişti.Gözlerini gözlerime dikmiş beni izliyordu ve bu benim gözlerimi kaçırmama neden oluyordu.Aramızda ki sesizliği bozan ilk o oldu.
"Bugüne kadar hiç sevgilin olmadı değil mi?"
"Bu sizi ilgilendirmez" restimi çekmiştim bile taki gözlerini bana tekrar dikene kadar;o gözlerde beni içine çeken bir şeyler vardı.Bende ona gözlerimi diktim.Artık biz konuşmuyorduk ,gözlerimiz konuşuyordu.O dansı bozan da ben olmuştum.Midemin bulanmasıyla tuvalete koşmam gerekmişti.
-Bugün-
"Seren, hadi geldik."dürtülmekten hiç hoşlanmazdım.Zaten gözlerimin içi yanıyordu,ben onu unutmak istemiyordum.
" Bırakın beni ben burda öliyim"bunu dememle koluma bir şaplak yedim.
"Ne diyorsun sen be,tövbe de....Allah'ım sen şu salağa bakma kendinde değil" Eylül,sarı kıvırcığım benim,oda benim gibi aşk acısı çekiyordu.O yeşil gözlerinin altı hep şişti.En azından sevdiği çocuğu kaybetmemişti.
"Eylül lütfen,artık yaşamak hatta nefes bile almak dahi istemiyorum." Kağan, arabadaki eşyalarımı Eylül ve Mine'nin evine taşıyordu.Artık onlarda kalıcaktım.İkiside benim lise arkadaşımdı.Hep beraber takılırdık,o zamanlar ne kadar da güzeldi.Bir de şimdi ki halime bak.Kıvırcık saçlarım darma dağınıktı.Suratım sanki başka birine ait gibiydi.Kendime acıyamıyordum bile...
Eve kutuyla birlikte girip üst kata-benim odam olduğu söylenilen odaya-girdim.Valizlari kapının kenarına koyup etrafı incelemeye başladım.Tek kişilik koca bir yatak çaprazında bir masa onun yanında da bir dolap vardı.Yatağımın hemen dibinde de bir tane pencere vardı.Odanın duvarları beni biraz rahatsız etmişti.Her şey beyaz ve krem rengiydi.Çok sinir bozucu....
Aşagıda Kağan ile Eylül'ün konuşmalarına kulak misafiri oldum.
"Dikkatli olmanız lazım.Her an kendine bir şey yapabilir.Evine gittiğimde kapı yarım aralıktı içeride yerde oturmuş resimlere bakıyordu.Onu böyle görmeye dayanamıyorum."
"Bende öyle,biz Mine ile ona iyi bakarız.Zaten yan komşumuzsun arada bir uğrarsın"
"Uğrarım tabi,akşamları dikkat edin"
"Tamam"
İntihar edecek cesaret yok ki bende bunu en iyi onların bilmesi gerek;benim canım tatlıdır.Kıyamam kendime....
Odama çıkıp onun kapşonu hırkasını giydim.Sanki oda şuan yanımda bana sarılıyordu.
Uyandığımda etraf kap karanlıktı sanırım gece olmuştu.Aşağı kata inip mutfağa geçtim.Buzdolabını açıp içini bir süre öylece izledikten sonra domates peynir alıp;ekmek arası yaptım. Elime onu alıp yemeye başladığım sırada kapının önünde bir ses duydum ve o tarafa baktım.
"Seren? Bu saat'te burda ne yapıyorsun?" elimde ki bıçağa kaydı gözleri..
"Ekmek arası yapıyorum sende yermisin?" Eylül demek ki Mine'ye de anlatmıştı;çünkü o da benim intihar edeceğimi düşünüyordu.Buzdolabını tekrar açıp içinden süt çıkardım.Yemeğimi yerken Mine de beni izliyordu.
"Merak etme kendime zarar vermeyi düşünmüyorum." açık açık söyledim.Biraz sustuktan sonra konuştu"Vermişsin vereceğin kadar,şu halini gördün mü.Karşımda can çekişe çekişe ölen biri var."Yine sevgilisiyle ayrılmış....o da benim gibi efkarlıydı.Elinde ki poşetleri şimdi fark etmiştim.İçinden iki bira çıkarıp birini bana verdi.
"Anlat,dinliyorum" dedim.O anlatırken aynı zaman da o kadar çok bira içmiştim ki farkında bile değildim.
"Beni terk etti inanabiliyormusun...Sen kimsinde beni terk ediyorsun." Hep aynı konular...Evden çıkıp yan komşumuz olan Kağan'ın evine gittim.Kapıyı şiddetle çalıp bekledim.Beş dakika sonra kapı açıldı.
"Beni evime götür,lütfenn" önce gözlerini ovaladı sonra yüzünü ekşitti.
"Sen içtin mi?" kafamla onu onayladım.
Yanından geçerek içeri girdim."Merak etme,intihar etmiycem."kapıyı kapatıp arkamdan oturma odasına geldiğini ayak seslerinden duyuyordum.
"Senin bu saat'te uyuyor olman gerekmiyor mu?"
"Nasıl uyuyabilirim ki,üşürüm ben onsuz." gözlerim dolmuştu."Ben eve gidiyorum ister sen gelip bırakırsın ister ben giderim....ve evet istiyorum"
"Seren ne diyorsun?" cümleleri ağzımda gevelediğimin farkındaydım.Aklımdan geçenleri ağzıma getiremiyordum.Ayağa kalkıp kapıya doğru giderken Kağan bileğimi tuttu ve hızım aniden kesilince ona çarptım.İkimizde yere düştüğümüzde; o sakin sakin kalkıyordu,bense tam tersi kafamı yüzüne çevirmemle burnum burnuna değdi.Ne ara bu kadar yakınlaşmıştık.
-2 ay önce-
Bu avm yapımı projesi çizimleri beni çok yormuştu.En iyisi birazcık mola vermekti.Odamdan çıkıp Aylin'nin odasına gittim.Aylin;sarışın beline kadar uzanan dalgalı saçlarıyla ve açık yeşil renginde ki gözleriyle dikkatleri hep üstüne çekiyordu.Yanına gittim."Ne yapıyorsun?"kendisi Mert Beyy'in asistanıydı.Bey'mi dedim,duyarsa beni öldürür.
"Eşyalarımı topluyorum." ama neden?
"Babannem rahatsızlandı,biraz onla ilgilencem.Bu sürede de işten ayrılmak durumundayım.Üzgünüm bunu sana başta söylemem gerekirdi aslında bakarsan hiç söylemeyi düşünmüyordum.Senin vedalaşmaları sevmediğini biliyorum." yanına gidip ona sım sıkı sarıldım.Eşyalarını toplamaya yardım ettim.Aşağıda ki arabasına kadar taşıdım."Eee bundan sonra nerde çalışmayı düşünüyorsun?"bilmem dercesine omuz silkti."Allah bilir.Hadi Allah'a emanet ol"dedi ve gitti.Onun gidişini bir süre izledikten sonra arkamı döndüm."Hey,sen beni mi izliyordun?"bana sım sıkı sarıldı.
"Ben seni hiç bırakmıycam aşkım"yine yumuşamıştım.'aşkım'mı...
"Bende seni"
Ofise tekrar çıkıp proje hakkında konuşmamız gerekiyordu.Mert'in odasına girip çizdiğim projeleri gösterirken kalemimi yere düşürdü.Aynanda elimizi uzattığımız sırada burunlarımız birbirine sürtündü.Ben ona şaşkın ve utanmış bir şekilde bakarken o ise bana hoşuna gitmiş gibi bakıyordu.Bana bir ömür gibi gelmişti.Ta ki çalışanlardan biri içeri girene kadar....
-Bugün-
Kağan bana bir yatak hazırlamıştı."Evden niye kaçtın?"somurttum."O ev çok sıkıcı...."
Üstümü örterken kolunu tutum."Gitme"
Ben uyuyana kadar Mert hep yanımda olurdu."Mert"
Derin bir iç çekti"Bu Mert'i çok mu seviyordun?"kafamla onayladım.
"Ama Mert gitti.....bana yalan söyledi...." ağlamam hıçkırıp derecesindeydi."Bana, 'ben seni hiç bırakmiycam' demişti.Yalan söyledi...o gitti....bir daha hiç gelmiycek...."
"Şuan iyi değilsin" beni sakinleştirmeye çalıştığının farkındaydım,o kadar da sarhoş değildim.
"Kağan ben hiç iyi değildim zaten.Onu kaybettiğim gün,ölüm haberini aldığım gün,bende ölmüştüm." Beni anlıyormuş gibi bakıyordu.Kağan,Eylül'ün çocukluk arkadaşıydı,biz de Eylül sayesinde tanışmıştık.Hiç düşünmeden ona direkt söyledim."Bana sarılırmısın?"hiç bir şey demedi.Öylece baktı......"Tamam sarılmak istemediğini kibarca söyliye bilirdin"dememle kolumdan tutu ve bana sıkıca sarıldı.Buna çok ihtiyacım vardı.Ağlayan sesimi bastırıp"Omzunda ağlasam senin için sorun olurmu?"hiç bir şey demedi bende hıçkıra hıçkıra ağladım.Bir kaç dakika boyunca öylece durduk.Sonra göz kapaklarımı açamayıp koltuğa yattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Gözü
General Fictionİnsan birine aşık olunca gözü hiç bir seyi görmezmiş.Ne hatalarını ne de yaptıklarını....Ben bunu geç fark ettim.Size kendi hikayemi anlatmak istiyorum.Çıldırmış bir kız....bu ben oluyorum.Sevdiği adamı bırakmayan,bırakamayan bir kadının hikayesi...