Uyuyamamıştım.
Bu kadar şeyi öğrendikten sonra uyuyabileceğimi düşünmem saçmaydı zaten.
Tamam, aylar önce kardeşlik mevzusunu öğrenmiştim. Ama bu seferki bambaşkaydı.
Ben sadece evlatlık olduğumu düşünmüştüm. Veya doğumdan sonra hastanede karıştığımı.
Bu kadar olayın yasanmış olabileceği aklıma dahi gelmemişti.
En çok merak ettiğim kısım, abimin bahsettiği hastanedeki iki senemizdi. İki mutlu seneyi kaybetmiş olmak beni üzüyordu.
Aile mevzusuna girmiyordum bile. Beni tanımadıklarını idda eden insanlar için üzülmem neye yarardı?
Ayaklandım.
O an tek başıma kalmak istemedim.
Abimin odasına ilerleyip yavaşça kapıyı açtım. Yalnızca kafamı uzatarak içeriye baktım.
Göz göze geldik.
Sağ eliyle yatağın boş kısmını pat patladı.
Elimde Çikoyla birlikte yanına zıpladım.
"Hala mı Çiko?"
Taeyang sunbaemin seneler önceki hediyesiydi bu orta büyüklükteki ayıcık. Kendimi bildim bileli yanımdaydı.
Ve evet, abim bu ayıyı sevmiyordu.
"Çiko'ya laf yok."
"Anlaşıldı."
Bir süre üçümüz de tavanı izledik.
"Uyuyamıyorum."
"Bende."
"Ne yapsak?"
"Acıktım."
"Hadi mutfağa."
Çiko'yu almama izin vermemiş, ısrar etmeye devam edersem onun boğazını kesmekle beni tehtit etmişti.
Söylene söylene mutfağa varmanız yarım saat sürmüştü.
"Seni Taeyang sunbaeme şikayet edeceğim. Çiko'nun boğazını kesmek ne demek!?"
"Et. Sanki Taeyang sunbaen bana bir şey yapabilecekmiş gibi konuşma. Ayrıca 18 yaşına girdin bugün 18!!!"
"Olabilir!!"
Normale dönmüştük.
"Ne yesek?"
Buzluğa ilerleyip kapağını açtım.
Her zaman tek bir kurtarıcımız olurdu.
"Pizza?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
orabeoni
Fanfiction"Ne olursa olsun, kim ne derse desin. Ben her zaman abin olarak yanında olacağım."