Yaşadığım saçma olaylar yüzünden okulu bir türlü sevemiyordum. Zaten yaptıkları zor sınavlar olsun, içindeki insanlar olsun, gerçekten beni mutlu eden bir yanı yoktu.
Biri dışında.
Jeon Jungkook.
Onunla aynı sınıfta olmam okula bakış açımı tamamen değiştiriyordu.
"Hee Young?"
Gözümün önünde sallanan el ile kendime gelmiştim. Jungkook'a bakarak dalmam salaklığın kaçıncı seviyesiydi?
En azından beni yakalayan o değildi.
"Ah, pardon dalmışım."
Karşımda ayakta dikilen çocuğa mahçup bir gülümseme gönderdim. Adını tam olarak bilmesem de sınıf başkanımız olduğunu biliyordum.
"Sınıf öğretmenimiz seninle görüşmek istiyormuş. Çıkışta onun yanına uğramayı unutma lütfen."
Kibarlığı beni gülümsetirken onu başımla onayladım.
"Merak etme çıkışta yanına uğrarım."
"Tamam, o zaman ben sırama geçeyim. Görüşürüz."
Söylediklerine gülmemeye çalışarak cevapladım.
"Görüşürüz."
Bana kısaca el sallayarak sırasına geçti. Geri geri yürüdüğü için birkaç kişiye çarpmıştı ama umursuyor gibi gözükmüyordu.
Başımı hafifçe iki yana sallayarak gülümsedim.
Sevimli bir çocuktu.
"Sana ne dedi de arkasından bu kadar gülücükler saçarak bakıyorsun?"
Sıramın yan tarafındaki boşluğa oturan Jungkook'a döndüm.
Ne zaman gelmişti?
Sadece birkaç dakika önce sınıfın öbür ucundaydı ve ben onu kesiyordum.
"Sınıf öğretmeni beni çağırıyormuş. onu söyledi."
Cevabını alınca bana bakmayı kesip tahtaya doğru bakmaya başladı.
"Daha çok seninle flört ediyor gibiydi."
Kaşlarımı çatarak ciddi olup olmadığına baktım.
Ciddiydi!
"Saçmalamaz mısın lütfen Jungkook. Çocuk sadece söylemesi gerekeni söyledi ve gitti. Ne anlamlar çıkarıyorsun."
Bu sefer o kaşlarını çatarak bana bakıyordu.
"Belki sen de bazı şeylerden anlam çıkarmaya başlamalısın, Hee Young."
Hızla sıradan kalkarak sınıfın kapısına yöneldi.
Ayağa kalkıp arkasından seslendim.
"Ders başlayacak nereye gidiyorsun!?"
Bana anlamsız bir bakış atarak sınıftan çıktı.
Ne kadar peşinden gitmek istesem de abimin dersi ektiğimi duyup bana verebileceği cezalar aklıma gelince gitmedim yani gidemedim.
Hem ben ne demiştim ki şimdi!
Oflayarak yerime geri oturdum. Çantamdan dersle ilgili defterimi çıkarıp sıranın üstüne resmen fırlattım.
Kıkırdama sesleri duyunca bakışlarımı o tarafa çevirdim.
Daha geçen gün benimle yanındaki arkadaşının dedikodusunu yapan Sun Mi, belli ki şimdi de o kızla benim dedikodumu yapıyordu.
Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştım.
Şimdilik sadece dersi düşünecektim. Atarlı ergen Jungkook beyi bugün yeterince düşünmüştüm.
Son zil çalmıştı. Herkes koşuşturarak sınıftan çıkarken onlara aldırmadan sakince çantamı toparladım.
Bir şey unutmadığıma emin olduktan sonra ayaklanıp sınıftan çıktım.
Öğretmenler odasına gidip sınıf öğretmenimizi aradım ama ortalıklarda gözükmüyordu.
Sahi, onun bugün dersi var mıydı ki?
Bize dersi olmadığına emindim ama başka sınıflara dersi olabilirdi. Öğretmenler odasının önünde beklemeye başladım.
Yarım saat sessiz sedasız bekledikten sonra sıkılmaya başlamıştım.Hadi ama, dersleri biter bitmez bütün öğretmenler buraya gelmiyor muydu?
Sıkıntılı bir nefes verip beklemeye devam ettim.
45 dakikanın sonunda yarın bir daha gelmeyi aklımın bir köşesine not ederek sınıfa ilerledim. Çünkü bu 45 dakika içerisinde boş boş dikilirken Junhkook'un çantasını sınıfta bıraktığını hatırlamıştım. Sonuçta komşuyduk ve minik bir iyilik yaparak çantasını ona götürebilirdim.
Sınıfa yaklaştığımda kapalı kapıyı görünce biraz garipsedim. Sınıftan en son ben çıkmıştım ve kapıyı açık bıraktığımdan son derece emindim.
Sınıfın içini gösteren duvar penceresine ilerleyip içeriye baktığımda kafa karıştırıcı bir görüntüyle karşılaştım.
Sınıf başkanımız elindeki gülü Jungkook'a doğru uzatıp ona bir şeyler söylüyordu.
Sanırım bu manzarayı görmemem gerekiyordu.
Şok olmuş bir halde geri geri gitmeye başladım. Sırtım duvarla buluşunca ses çıkarmamak için elimle ağzımı kapadım.
Jungkook'un bana hisleri olduğunu iddia ettiği çocuğun aslında ona hisleri olması kesinlikle beklediğim bir şey değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
orabeoni
Fanfiction"Ne olursa olsun, kim ne derse desin. Ben her zaman abin olarak yanında olacağım."