Alayla bana bakan yeşil gözleri umursamamak için fazla çaba göstermek zorunda kalmamıştım aslında. Zaten ne yapabilirdi ki bana? Düşüncelerimle boğuşurken arka tarafta boş olan tek kişilik sıraya oturdum dikkatle önüme döndüm ve elimden geldiğince kafamı sol tarafa çevirmemeye gayret etmeliydim. Çünkü hemen yan tarafımdaki sırada oturuyordu pis kıvırcık. Okuldayken güvendeyim zaten çıkışta da ağabeyim gelecekti. Bu düşüncelerden derhal sıyrılmam gerekiyor diye düşündüm ve hemen önüme matematik için özellikle seçtiğim üzerinde portakal fotoğrafları olan defterimi çıkardım. Matematik dersi en sevdiğim derslerden biriydi ve şimdi bu değerli dersin tadını çıkarmalıydım. Diğer okulumda sınıflar buranın iki katı kalabalıktı ve ikili sıralarımız vardı. Şimdi bu okul bana biraz daha huzurlu gelmeliydi, sonuçta sakin ve başarılı bir sınıftı. Peki ben neden huzura eremiyordum?
Üzerimde hissettiğim o yeşil gözler bugün daha canlıydı sanki. Dinlenmiş sanırım diye gelen düşünceye yüzümü buruşturarak lanet okudum. Derse dönerek dikkat kesildim öğretmenime ve olabildiğince derse katılmaya çalıştım. Zil çalınca sınıfta kalıp kalmamak konusunda kararsız kaldım ama daha sonra kafamı masaya koyarak sınıfta kalmaya karar vermiş bulundum. Önümdeki sırada bir kıpırtı hissettim ve ardından "Selam." diye çok canlı neşeli bir kız sesi duydum. Kafamı ağır ağır kaldırdım ve sesin sahibini gördüm. Kocaman gülümsemesiyle gel bana sarıl diyordu sanki. Omuzlarına kadar uzanan koyu kahve tonlarında dalgalı saçları buğday tenine çok yakışıyordu. Tıpkı ağabeyimin gözleri gibi koyu kahveydi gözleri ve bana çok samimi gelmişti nedense "Selam." gülümseyerek söylemiştim bende. "Merak ediyorduk bizde seni neredeyse bir haftadır yoklama alınırken duyulan Mavi ismi sahibinden önce ulaştı okula. Her neyse ben Aslı." diyerek kocaman gülümsemesiyle elini uzattı bana. "Memnun oldum." diyerek elini sıktım bende. "Ee ne yapıyorsun bahçeye çıkmayacak mısın? İstersen okulu biraz gezdire bilirim." diye düşünceli bir şekilde konuşmasından çok mutlu olmuştum çünkü bu okula alışma sürecimde birinin varlığı yanımda olması çok iyi hissettirecek bana. Gülümseyerek "Bu iyiliği yapar mısın cidden?" diye sordum. "Ah tabi ki." diye hevesle ayaklandı bende ayağa kalkınca koluma girdi ve sınıftan beraber çıktık.
Öğle arasında tekrar Aslı ile beraberdim. Okulun her yerini hiç yorulmadan anlattı ve beni alışmam için birkaç arkadaşıyla bile tanıştırmıştı. Çok sevmiştim umarım arkadaşlığımız bu şekilde devam eder çünkü gerçekten samimiyetini hissettirmişti bana.
"Brokoli sevmez misin?" Şaşkınca bana bakan Aslı'ya yüzümü buruşturdum ve "Hayır." dedim. Kendi tabağıma almadığım sebzeden bolca alan Aslı'yı görünce hayretle ona baktım "Gerçekten hepsini yiyebiliyor musun?" diye sordum masaya ilerlerken. "Tabi kızım güçlü olmak için yemem lazım ve seninde yemen lazım." Annem gibi konuşan Aslı'ya ben kahkaha atarken aynı şekilde o da gülmeye başlamıştı. Birkaç adım attıktan sonra ayağıma takılan çelmeyle yere düştüm ve diz üstü durduğum için şükrettim yoksa bu mini etekle rezil olacaktım ilk günden! Aslında bu bile rezil olmama yetmişti bence. Tabağın yere çarpma sesi ve benim çığlığıma karşılık tüm gözler bana dönmüştü bile. Tepsisini masaya bırakır bırakmaz bana yardım etmek için hızla eğilen Aslı çok üzgün bir şekilde "Ah iyi misin canım?" diye sordu. Öfkeyle kafamı siyah dar pantolonlu kişiye çevirdim ve kıvırcığı görmemle dişlerimi sıkmam bir oldu. Ah cidden bu neydi şimdi ergen ergen kavgaya mı tutuşmak istiyor? Aslı'nın da yardımıyla ayağa kalktım ve dizlerimi ovalayarak vakit kaybetmeden ona doğru döndüm "Derdin ne senin mal kafa!" diye tısladım dişlerimin arasından. Yan tarafı kıvrılan dudakları ve ardından bana "Benim bir derdim yok. Sen kör müsün önünü görmeden yürüyorsun. Dikkat et küçük böcek." demesiyle gözlerim yanmaya başladı. Gerçekten derdi neydi bunun ne yapmaya çalışıyordu. "Hadi gidelim Mavi." diyerek koluma girdi Aslı sanırım kötü olduğumu hissetti, belkide hissetmesine gerek yoktu. Çünkü eminim şuan kıpkırmızı kesilmişti yüzüm. Elimi sıkarak etrafta bize bakan yüzleri gördüm ve dudağımı ısırdım. Sakinleşmem gerekiyordu ve daha sonra bunu ona ödetecektim. Tekrar ona döndüm ve birkaç adım attıktan sonra kafamı biraz daha kaldırarak gözlerimi gözlerine diktim "Bunu yanına bırakmayacağım." dedim. Dudaklarımdan dökülen kelimeler dişlerimin arasından parçalanarak çıkıyordu sanki. Çok eğlenmiş görünüyordu. Benim bunu onun yanına bırakmamam gerekiyordu. Asla. Hızla yanından ona çarparak ilerledim ve arkama dahi bakmadan tuvalete girdim Aslı ile.
Tekrar emin olmak ister gibi "İyi misin?" diye sordu. Elime aldığım soğuk suyla yüzümü bir iki defa ıslattıktan sonra "Evet canım iyiyim bir şeyim yok. Ama sen benim yüzümden yemek yiyemedin geri dön istersen." diye söylendim üzgünce. Ona döndüğümde burnumu sıktı ve "Gel buraya salak ne yemeğinden bahsediyorsun." diyerek sarıldı bana. Birkaç dakika tuvalette oyalandıktan sonra kantinden birer tost ve kahve alarak bahçeye çıktık. Üstü kapalı çok şirin bir çardak çarptı gözüme ve "Hadi oraya gidelim." diyerek çardağa döndüm. Aslı'nın beni takip ettiğini gölgesinden anlamıştım. Beraber çardağa oturduk ve tostumuzu yemeye başladık. Merakla "Rüzgar'ın tayfasından Çağlar acaba bize doğru mu geliyor?" diye sordu Aslı. Bu şaşkın görüntüsünün sebebi olan Çağlar dediği çocuğa bakmak için bakışlarının olduğu yöne döndüm. Uzun boylu ve bir lise öğrencisi olarak haddinden fazla kaslı vücuduyla yeşil lakosu altında hiçte gizli durmuyordu. Küçük yüzü ve siyah dalgalı saçlarının altında vücudunun aksine çok şirin görünen yüzüyle bize yaklaştı ve elindeki bir kağıdı bana uzattı. Siyah gözlerini bana dikerek "Rüzgar gönderdi." dedi gülümseyerek. Bir şey söylememe izin vermeden yanımızdan ayrıldı.
Kağıda baktığımda sinirden dişlerimi kıracaktım neredeyse. '-Özür dile.-'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİMLE MİSİN?
Teen FictionÖnüne sunulan yeni bir hayatla kendini Antalya'da bulan Mavi' nin ayak uydurması gereken bir okul ve yaşam tarzı olacaktı. Abisinin bir anda gönderdiği haberle mecburen geldiği bu sehirde onu bekleyen zorlu yollar vardı. Peşine takıldığı sorun olan...