DENİZ KABUĞU

107 14 0
                                    

Yok daha neler. Bir deniz kabuğum eksikti, tam oldu.
Annem tutturdu, bir hoca var gidelim diye. Ne desem boş, sonra gideriz dedim, kahvaltı bile yapmadan çıktım.
Elimde deniz kabuğu, kesin dün burada otururken bulmuş olmalıyım. Cebime koyup, evde de çıkarmışımdır. Sonra da yatakta rüyanın etkisiyle elime almışımdır. Başka açıklaması olamaz. Ne yani gerçek mi olacak? Gerçek miydi? Yok. Tabi ki değil.
Elimde deniz kabuğu, elimdekine de bakmaya korkuyorum, hastası olduğum denize de. Ben şimdi neyim?
Elimde deniz kabuğu, küçükken toplardık, kim daha çok toplamış, sayardık. O zamandan biri mi, düşündüm, hepsi erkek, kardeşleri mi o da değil. Ne, bilmiyorum. Sanırım aklımı kaçırıyorum.
Eve döndüm, yemek faslı, annemin nasihatı, ben odama kaçar. Merak ediyorum bu gün ne yapacak bana? Ne yaparsan yap, açtım kollarımı, gel bekliyorum. İkinci bir deniz kabuğu bile olabilir. Hazırlıklıyım. Gözlerimi kapadım.
Bilmiyorum gecenin yarısı ne zaman oldu, ne zaman hava bu kadar soğudu, ne zaman dışarı çıktım. Rüya mı gerçek mi, emin değilim.
Önümde deniz, bu gün çok sessiz, durgun, kimsesiz gibi. Deniz Kızı'm denizini mi terk ettin, onu sensiz mi bıraktın? Olur mu hiç. Birden sessizce çıktı, bal rengi gozleriyle baktı. Baktı, baktı, baktı, öyle derinden ki, bir silahtan çıkan kurşun gibi, deldi geçti, keskin, hızlı bir geçiş oldu. Suya indi, gözleri bendeydi hala. Fazla sürmedi çıktı. Elinde bir şey var yine. Bu mavi, mavi derken, tamam deniz mavi de, bu farklı bir mavi, tam göremedim. Yaklaşmaya çalıştım, yaklaşamıyordum. Biraz daha kaldırdı elini, saks mavisi, bir tutam bez gibi, ince uzun bir kumaşa benziyor, biraz daha yaklaştım, uzattım elimi, versin bekliyorum. Vermedi. Üstelik boynuna doladı. Saks mavisi gitti, rengi koyulaştı, bez parçalara ayrıldı. Bende bir korku, geri geri çekildim. Bez değiştikçe değişti, Deniz Kızı'ma baktım. Gözleri doldu, bir damla aktı. Damla kızardı, bir damla yaş, bir damla kan oldu. Bir adım daha geriye gittim fark etmeden.
Küüttt diye bir ses ve ben ilk kez yataktan düştüm. Annemin ayak seslerini duydum.
"Kitap okuyordum anne, uyuyakalmışım, yere düştü, sen yat."
Saat sabahın altısı. Düşünüyorum, bağlantı kurmaya çalışıyorum, yok, hiç bir şey yok. Kimle konuşsam, ne yapsam, çaresizim. 6 yıldır bir şey bulamadık. Tek bir gerçek var, Deniz Kızı'm burada daha yoğun. Hatırlamadığım ne var.
Uyumadım, kahvaltı, gez, dolaş, akşam yemeği derken yine odamdayım. Kaç gündür uykusuzum, öyle uykum var ki...
Deniz masmavi, her günkü karanlığı bırakmış, aydınlık hem de epeyce, sanki gün ortası ama gece. Deniz Kızı'm bakmıyor bana. Kendi kendine yüzüyor.
Seslendim "bu tarafa gelsene."
Bakmadı bile. Saçlarını görebiliyordum, kahverengi, dalgalı saçları, lüle lüle. Her sıçrayışında havaya uçuşup tekrar omuzlarından aşağı süzülüyor, tatlı tatlı dokunuyordu, bembeyaz bedenine. Gecenin beyazlığında daha da beyaz.
Suya girdim, yüzmeye başladım, yanına kadar gittim. Hala dönmedi. Elimle omzuna dokundum. Tatlı bir gülümsemeyle döndü.
"Neden bakmadın, seslendim o kadar."
"Beni hatırlamadın ki..."
"Ama seni tanımıyorum ki..."
"Aslında tanıyorsun."
"İnan ki tanımıyorum, tanısam hatırlardım."
Hay eşşek kafam, duygusuz kafama tüküreyim ben kendime.
Gözleri doldu yine. Bir damla yaş aktı yine. O bir damla akan yaş kırmızıya döndü ansızın. O bir damla yaş, bir damla kan oldu. Ve mavi denize değdi, değmesiyle mavim, denizim kayboldu, kendimi kan denizinde buldum. Öyle bir kan denizi ki yapış yapış, bataklık gibi içine çektikçe çeken.
Kendimi kaybediyorum artık, nefes alamaz oldum.
Uzaklardan bir el, bembeyaz bir el uzandı. Tuttu, çekti. Hiç bu kadar yakın olmamıştık. Nefes nefese kaldım.
Bal rengi gözleri nasıl hatırlamam.
Haykırdım, sonuna kadar, sonsuza doğru.
"ÖZÜR DİLERİİİİM"
"Oğlum kalk, sırılsıklam olmuşsun, kime ne yaptın da özür diliyorsun? Komşuları kaldıracaksın."
En güzel yerinde...
En tatlı yerinde...
Yapılır mı, ANNE ya?

DENİZ KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin