'GİDELİM'
'Önce eve geçelim.'
'Tamam'
Ömer evden elinde bir poşetle çıktı ve 'hadi gazla' dedi.
Kayalıklara geldiğimizde poşette; lamba, ip ve palet olduğunu gördüm.
'Manyak mısın sen buradan dalmayı mı düşünüyorsun? Asla olmaz.'
'Kaya, ne olursa olsun yapmam lazım. Yeter artık görüyorsun halimi.'
'Ömer, dinle beni lütfen. Halini hiç iyi bulmuyorum. Sana bir şey olursa ne yaparım, ne derim, annen?.. Hem herkesin bulamadığını yıllar sonra sen nasıl bulacaksın? Deniz bu, havuz değil...'
'Artık dönüşü yok bunun. Bu gün bitecek bu.'
'Bak Ömer, haklısın ama başka bir yolu olmalı. Düşünmeden karar veriyorsun. İllaki buluruz, derdimizi anlatırız.'
Her zaman oturduğum, huzur bulduğum kayalıklar. Demek ki buraların bir sırrı varmış. Kaya'ya döndüm. Anlatmaya başladım.
'Çok küçüktüm, ilkokul 1-2 gibi sanırım. Denizi ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Babamın etkiside var tabi. Tam hatırlamıyorum yaşımı ama dahada küçükken, sabah erkenden, kurtlar kuşlar uyanmadan derler ya, alırdı kahvaltımızı eline, diğer eliyle de elimi tutar gelirdik buraya. Huzur buluyorum burada derdi. Ben oynardım buralarda, her bulduğum deniz kabuğuna bi isim takardım. Eve gidince kızardı anneme.
'Hanım kaçtır diyorum kız çocuğu mu bu, deniz kabuklarına isim takıyor.'
Oysa ki ben o yaşlarda çocuk aklımla oynuyordum sadece. Sonra...'
'Sonra Ömer, Allah aşkına deniz kızı gördüm deme.'
'Yok be Kaya, ne alaka. Sonra bir gün bak ne buldum.'
Bu arada kayalıkların dibine yaklaşmıştık. Çalılardan ve kayalıklardan başka birşey yok gibiydi. Çalıları kayalara bakan tarafından araladım. Çok eskiden üst üste koyduğum taşları kaldırdım. Bir delik göründü.
'Ne var bunda Ömer?'
'İşte o, ne var dediğin yer küçücük bir delik değil. Benim karanlığım, hatırlamadığım, saklımda kalan, Elisya'nın yosun kokan tarafı...'
'Nasıl yani, bilmece gibi konuşmasanda adam gibi anlatsan diyorum Ömer...'
'Oynarken buldum burayı. Öyle göründüğüne bakma. İçinde çok güzel bir mağara var. Başkasının da bildiğini sanmıyorum.'
Kaya ağzı açık dinliyordu.
'Önceleri cesaret edemedim. Bir gün tamam dedim, girdim görünmüyor iki metre sonra yanlış hatırlamıyorsam önce sola sonra sağa dönülüyordu. Fazla gidemedim karanlıkta. Çıktım, çocuk aklı kapadım kimse girmesin diye.'
'Peki sonra Ömer? Çabuk anlat, sonra...'
'Sonra... Ertesi gün bizimkilere çaktırmadan bir fener aldım yanıma, doğru mağaraya. Önce çok dar sonra genişliyor, giderek büyüyor. En geniş yere geldiğimde inanamadım. O zaman çocuk aklıyla anlam verememiştim, şimdi anlıyorum.'
'Neyi?'
'Mağaranın bir tarafı daha yüksekti, alçak olan tarafta ise su vardı. Işıl ışıldı her yer, tavana baktığımda sudandı sanırım rengarenk görüntüler vardı. Çok güzeldi, duvarlar, deniz kabukları, kaçışan yengeçler , yosunlar ve o yosun kokusu; muhteşem bir koku, öyle ki kendimden geçtim. Etrafa baktım, sarılı yeşilli bir görüntü.'
'Ne güzel işte, neden karanlık tarafım diyorsun?'
'Anlatıyorum. Ben hemen hemen her gün sığınağım dediğim bu yere geliyordum, neyim varsa hepsini buraya saklıyordum. Kimseye söylemedim, benimdi, ben bulmuştum. Çocuk aklım işte. Yine bir gün geldim. Yosunlara uzandım, uyuyakalmışım. Uyandığımda çok geç olmuştu, üstelik fenerin pili bitmişti. Her gün geldiğim yer çıkarım diye düşündüm. Çıktım, çıktım ama...'
'Ama Ömer, hadi...'
'Sabah olmuştu. Koşarak eve gittim. Annem babam perişan. Kaybolduğumu, kaçırıldığımı,boğulduğumu, daha neler neler... Annem bana bi sarıldı Kaya, öyle bi sarıldı ki, hiç sarmamış gibi, gözlerinden akan yaşlar, yüreğim cıs etti, parçalandım... Söz verdim kendime, burayı hayatımdan silmeye. Ertesi gün gelip burayı kapadım. Unuttum, hiç hatırlamak istemedim. Annemi babamı üzmeye hakkım yoktu. Eminim ki başkası ne gördü ne de biliyor.'
'Elisya nasıl biliyor, nasıl girdi buraya? Burdan anca dediğine gore 7-8 yaşlarında bir çocuk geçer. Hadi cevap ver bakalım...'
'Burayı nasıl bildiğini bende bilmiyorum. Bildiğim tek şey Elisya orda ve ben az sonra onu çıkaracağım.'
'Ne diyorsun sen? Kafayı mı yedin? Çağıralım baksınlar. Hem nasıl gireceksinde çıkaracaksın?'
'Kim inanır bize, biz bile inanmazken.'
'O da doğru. Peki ne yapacağız?'
'Sen birşey yapmayacaksın. O zamanlar aklıma bile gelmezdi. Bu mağaranın deniz tarafından kesin bir girişi olmalı. Sonuçta dalgalar aşındırıp oluşmamış mı? Bekle ve gör.'
İpin bi ucunu belime diğer ucunu denize en yakın kayaya bağladım. Paletleri giydim, fenerin askısını elime taktım. Cep telefonumu poşete bağlayıp, şortun cebine koydum ve fermuarını çektim. Suya yaklaştım, Kaya'ya döndüm, elleri başında beni izliyordu. Cebimi gösterdi, sanırım denizde telefonu ne yapacağımı merak etti. Anlarsın diye işaret çaktım.
'Yarım saate çıkmazsam polisi, kimi istersen ara...'
Haklıydı endişelenmekte, dalgalar çok kötü, uçurumun dibi, keskinleşmiş kayalar...
Suya girdim, belimi geçtim, su omuzlarımda şimdi...
Tam daldım ki acı bir çığlık...
Çığlık kulaklarımda ve ses Elisya...
E L İ S Y A
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ KIZI
Fantasy(Aslında deniz ismini hiç sevmem... Amaaaan, dünyada sanki bir kişi mi var, inadına Deniz diyesim var...) Bal rengindeydi gözleri, ay ışığında parlayan... Kahverengi dalgalı saçlarıyla, kucak açmış GEEELLLL diyordu bana... Çekiyordu beni kendine doğ...