junmyeon ingiliz çayına karanfil koymaz

2.1K 201 58
                                    

Umut Kaya - Mevsimler Geçerken

Onunla tanıştığımda, onunla gerçek manada tanışmaktan bahsetmiyorum sevgilim, o güzel kalbin için hatırlatmama izin veriver, bir insanı tüm çıplaklığıyla, ama öyle kelli felli, birkaç fabrika dikişli tekstil parçasının olmayışına dedikleri çıplaklık değil kastım, bir insanı yaraları ve kederleriyle olduğu gibi görebilmek bahsettiğim çıplaklık. Yani aslında, birkaç damla tuzlu su ve biraz sümükle, şey, sümük olmasa da olur tabi ki sevgilim, sümük olmasa da olur. Onunla öylesine tanışıverdiğimde, ya da lafın gelişi işte, sen kullanıyorsun diye kullanıyorum bu deyimi, üniversitenin birinci senesindeydim.

İlk yıllar nasıldır bilirsin sevgilim, ömrü açlık ve sefaletle geçmiş şaşkın bir tavuğun darı ambarına düştüğü ilk gününden farksızdır. Tavuk mutludur mutlu olmasına da, şaşkındır işte, öyle şaşkındır ki, devam eden ikinci ve üçüncü günlerde darı ambarında olmak onun için artık şaşılacak bir durum olmadığından, onu böyle ölesiye mutlu edecek bir durum olmadığını da unutur ve herkesi tavuk olmadığına inandırmaya çalışmaya başlar. İkinci ve üçüncü günlerin gelmemesinden korkar sevgilim, oysa gelmese ve bu mutluluk onunla baki kalsa ne de güzel olur. Ama işte, üniversitenin ilk yılı da böyledir, herkes büyük beden kot ceketler filan giyer, dönem sonlarına doğru kulaklar delinir, saç boyaları meydana çıkar, herkes tavuk olduğunu reddederek bir bukalemun gibi renk değiştirmeye ve kampüsün o kozmopolit dokusunda kaybolacağı ana kadar çabalamaya devam eder.

Dünyalı, kaba ve ayakkabı ağzım için senden daha öncesinde af dilemiştim zaten ama lütfen, bundan sonrası için görmezden geliver, hiçbir boka yaramayan üniversite toplulukları da insanın hayatına tam da bu dönemde dahil olur. Üçüncü ve dördüncü sınıfta olup da bu topluluklara kendiliğinden üye olan kimse yoktur, bu yüzden bu topluluklara yakasını bir kez kaptıranlar, avlanmaya okulun ilk günü, darı ambarındaki bu şaşkın tavuklardan başlarlar. Çünkü kendilerine de aynısı yapılmıştır sevgilim, insan denen mahlukat kendisine bir kez yapılanın bir fazlasını başkasına hiçbir acıma emaresi göstermeden yapmak konusunda pek kansızdır.

Junmyeon'la da, işte bu aptal topluluklardan birinde, öylesine tanışıvermiştim. Hukuk fakültesinde ilk senemdi sevgilim, özellikle tercih ettiğim bir bölüm olup olmadığı konusunda nereden bakarsam bakayım emin olamıyorum şimdi. Yani, işin aslı, babamın bataklık üniversite topluluklarından farksız olmadığı doğrudur, fakat ben de bir darı ambarında ilk gününü geçiren şaşkın bir tavuk değildim, eğer isteseydim, eğer sahiden isteseydim, avuçlarında bir avukat cübbesinin yakasına dönüşmesi için tuttuğu yakalarımı, henüz rengi yeşile dönmeden kurtarabilirdim ondan demek istiyorum. Ama kurtarmadım, denemedim bile sevgilim, boşlukta süzülmekle öylesine meşgul, boşluğun kendisi haline gelmekle öylesine hemhal ve bir yerlere tutunamamaya öylesine alışkındım ki, kılımı kıpırdatmadım bile. Tercih listesini kendim hazırladım ve sonuçların geldiği gece de, gönlüme göre döşeyebileceğim bir ev ve kredi kartıyla ödüllendirildim. Sevgili babamın ilgi alanına girip girmediği konusunda hayli şüphelerim var, ilgilenmiyorsan da beni bağışla lütfen, sevgili babam bir avukat. Ya da bir dolandırıcı, iki ismiyle seslenebilirsin onunla sevgilim, inan bana sahiden fark etmiyor, şehrin en büyük hukuk bürolarından biri onun, ki, bu onu daha çok avukat yapmıyor ama daha çok dolandırıcı yapıyor, inan bana. Annemse, sevgili annemse, sadece parayı seviyor, bir de beni. Bana bir keresinde beni parayı sevdiği kadar çok sevdiğini söyledi. Bu büyük bir lütuf sevgilim, bu yüzden, ben de annemi seviyorum. Hem parayı da seviyorum, burada parayı sevmeyen bir tanrının belası yoktur, söylemiştim sana.

Junmyeon'u bana hukuk fakültesi getirmedi sevgilim, Junmyeon bizim fakültede filan okumuyordu, bizimle uzaktan yakından alakası da yoktu aslında, ama onunla tanışışım, işte bu darı ambarındaki tavuk olduğum bir gün, yani ilk senemde, çoktan yeşile dönmeye başlamış yakalarımı, benden iki yaş büyük ve avuçlarında en çok penis, ondan sonra da birilerinin yakalarını tutmayı seven sevgili kuzenim Byun Baekhyun tarafından, şiddetli bir savunmayla hukuk fakültesinde gaylerin olmadığına ve üniversite hayatımın son gününde, sağ elimin avuç çizgilerindeki nasırlara bakarak ağlayacağıma inandırıldığım gün gerçekleşti. Gençtim sevgilim, gençtim, toydum ve lise hayatının son yıllarını test kitaplarıyla geçirmiş biri olarak söylüyorum, azgındım sevgilim. Çok azgındım, müzmin bekar dış görünüşüm kimseyi istemiyor yahut koca koca oğlanları yatağında tabak kırar gibi kırıp geçiriyor gibi bir imaj verse de, birilerini istiyordum, emin ol çok istiyordum ve koca koca oğlanlar yoktu. Hiç olmamıştı. Böylece kendimi, onların gizli, çok gizli G.V.G.S. topluluğunun ortasında buluvermiştim. (Sevgili kuzenim Byun Baekhyun'un çıplak fotoğrafları her on erkekten altısında vardı.) İşin aslı sevgilim, bu ismin kulağa ne derece havalı geldiği hakkında hiçbir fikrim yok. Ama Gayler ve Gay Severler'den fazla bir anlamı olmadığını da bilmeni isterim. Baekhyun tarafından, kapkaranlık bir odada sadece başımın üzerinde bir lambayla sorgu masasına oturtulmama rağmen, bir şekilde ikna oluvermiştim işte. Baekhyun'a göre taze kanlara ve eylemlere onlarla birlikte katılacak yeni insanlara ihtiyaç duyuyorlardı. (Taze kandan kastı iktidarsız olmamaktı.) (Eylem filan yoktu sevgilim.)

çirkin bir ananastı ama onu sevmiştim // suchenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin