Karen'den Başlangıç

22 0 0
                                    

Kötü hayatların, ağır sorumlulukların var olduğu bir yerdeyiz. Dünyadayız. O kadar dalgın düşüncelerle kafamı yastığa koydum ki yatağa girince hemen uyuyabilen bir insan değilimdir. Peki ya bu kadar yorgunluğa uykusuzluk nedendir ? Yarın aynı maratonun olduğunu bilmekle yumdum gözlerimi.

Annemle beraberim hiç bıkmadan saçlarımı taradı taradı... 4-5 yaşından beri hala burnumun direğinde sızlayan o koku. O güzel tarifi olmayan kokuyu nasıl anlatırım ki.. Anlatamam. Hiç uykunuzda gözyaşlarınıza uyandınız mı ? Gerçekmiş gibi kapılıp gittiğiniz o rüyalar gördünüz mü ?  Tarifsiz bir acıyla uyandım gene. O kadar çok ağlamışım ki ANNEME annesizliğe...


Omuzlarımdaki yükleri sırtlanıp başladım güne.

'' Canım babam bal babam günaydın.'' Onun ufacık gülümsemesi benim tüm günümün mutluluğum. 

-Ah Karen'im bir sana böyle güzel gülümser...

+Günaydın halacım olsun o gülümsesin yeter.

-Kahvaltı yapıver kızım aç aç işe mi gidilirmiş.

+Halacım öpüyorum kreşte çocuklarla yaparım.

Babamı son bir kez öpüp çıktım evden. Babamı öyle gördüğüm her gün daha da yıkılmaz oluyorum kale gibi tıpkı gözleriyle bana her şeyi anlatıyordu kızların yıkılmaz kalesi babalarıydı. Babanız siz kaç yaşındayken ölürse ölsün o yaşta kalıyormuşsunuz. Doğru mu ? Benim babam her gün gözlerimin önünde kayboluyor peki ben kaç yaşındayım ? Biyolojik olarak 24 olabilirim klişe olacak ama içim gerçekten çok daha yaşlı. Keşke demeyi sevmem ama keşke çocuk kalabilseydim annemin olduğu zamanlarda olabilseydim bu kadar zor sorumluluklarla baş başa değil de onla omuz omuza olabilseydim...


Kreşten içeriye girer girmez benim bıcırıklarla karşılıyorum. İnsan bütün derdini unutuyor burada. Koklayarak kucaklıyorum minik öğrencilerimi nasıl güzeller nasıl masumlar. Hepsinin daha bu yaşta farklı huyları, değişik alışkanlıkları vardı. 4-5 yaşlarında olmalarına rağmen her şeyin farkında gibiler ara sıra.  Öğrencim Dilek kendi giyinmek istediklerini giyer, Furkan sarı tavşan çantası olmadan hareket etmez ve daha bir sürü. Ha bide kendi çocukluğuma benzettiğim Zeynep var saçlarını bir tek ben topluyorum. Ne dadısına ne de annesine kimseye toplatmıyormuş. Bende annem gittikten sonra kimseye toplatmamıştım saçlarımı. Hikayelerimiz farklı tabi. Ağlama sesiyle sınıftan çıktım. Birde ne görsem Zeynep ortalığı ayağa kaldırmış. Çantası yerde oturmuş çantasının üstüne. ''Zeynep'cim gelir misin yanıma?'' koşarak boynuma sarılışını görünce içimden bir kez daha doğru mesleği yaptığımı geçirdim.

+Güzel kızım geç içeri geliyorum. 

-Damam öğetmenim. Diyerek içeri girdi. 

Fakat bir sorun vardı daha önce görmediğim yeni bir şoför. Böyle yakışıklı şoför mü olur ?

-Merhaba Karen Hanım.

+Merhaba siz yeni şoförsünüz galiba Metin ağabey  işten çıktı herhalde  Gül Hanım bir şey dememişti. 

-Ha ben mi evet evet yeni şoför Erel 

Dedi ama adam gülüyor habire. O kadar kaslı ki gömlek düğmeleri birden 'pıt pıt pıt' düşecek sanki diğer şoförler gibi siyah takım elbisesi yoktu üstünde gri takım elbisesiyle kendinden emin duruşuyla... (ŞŞŞŞ KAREN Kendine gel.)

+Peki Erel Bey hayırlı günler kolay gelsin. Büyülenmiş gibiydim nolduğunun farkında değildim. Tek bildiğim iki çift gri gözün etkisi altında kaldığım evet evet sadece gözleri gri diye takılı kaldım yoksa hayatımda, hedeflerimde, ideallerim arasında aşk veya ikinci bir insan yoktu. Annem değil miydi Babam onu deliler gibi severken bırakıp giden abim ve bizi kenara itip babamın ona olan aşkını sevgisini hiçe sayıp bizi terk eden ? olmamalıydı bu yüzden ne hayatımda ne de aklımda. Duruşumu düzeltip kafamla selamlayıp içeri girdim. Şu sıralar her an aklıma geliyor olanlar toparlanmam gerektiğinin farkındaydım. Hani kendinizi işe verince unutursunuz ya benim tek ilacım işimdi. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 08, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ELFIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin