Zihnimdeki Katil B2

297 20 33
                                    

Merhaba karışık duyguların kucak açtığı katillerimiz:)
Acılarımıza yön verirken, bir kez daha sizin yorum ve düşüncelerinize ihtiyacımız var. Bizim amacımız, herkesin gece aklına gelip, hüzün veren duyguları burada anlatarak, biraz da olsa rahatlamanız.
Sizlere ihtiyacımız var👑

Akşam yemeğinden sonra odamdan telefon ve kulaklığımı alıp, çatı katına çıkan merdivene doğru yürüdüm. Merdivenin sonuna gelince, cebimden anahtarı çıkarıp, kapıyı açtım. Burayı uzun zaman önce en yakın arkadaşım Alpay ile kendimize göre tasarlanmıştık. Alpay ile çocukluk arkadaşıyız biz. Birbirimiz hakkında bilmediğimiz yoktur belki de. Kafamız bozuk olduğunda birbirimizi bulur, buraya geliriz. Tavanın bir kısmını camdan yaptırmış, altına da puf minderler koymuştuk. Onlardan birine oturup, kulaklığımı taktım ve tavana kaldırdım başımı. Ölünce gökyüzüne yükseleceksem, ölmeyi bile hak etmiyorum diye geçirdim içimden. Bana göre fazla temiz ve güzeldi. Tıpkı O gibi...
Beynimin içinde ki saklandığı yerden çıkıp, çığlık atmaya başladığında başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi kapadığım ve, anılar şerit halinde gözlerimin önüne düştü. Ve birden soluğumun kesildiğini hissettim. Kulağıma fısıldayan ses, beni çağırıyor, türlü intihar planları sunuyordu aklıma.
"Evet, bunu istiyorum!"

28 Haziran 2015

Aynada kendime bir kez daha baktım. Annem ile babamın teknede verdiği davet için, üzerinde çiçek baskıları olan, mini lacivert bir elbise giymiştim. Elbisenin eteklerini düzeltip, tekrar davetlilerin yanına döndüm. Çevrede Baran'a bakındım bir süre. Göremeyince telefonumu elime aldım ve Baran'ı aradım.
"Efendim canım?" Diye açtığında yüzümde ister istemez bir tebessüm oluşmuştu bile.
"Baran nerdesin sen?" Diye alel acele sordum.
"Hazırlanıyorum yirmi dakika içinde oradayım."

"Yirmi dakika içinde burada olmazsan elimden çekeceğin var bilesin." Dedim yalandan kızarak. Telefonun ucunda ki kahkahası kulaklarıma dolduğunda yüzümde ki ufak tebessüm yerini kocaman bir gülümsemeye bırakmıştı. Telefonu kapattıktan sonra annemin olduğu tarafa doğru yürümeye başladım.
Baran ile neredeyse bir yıldır sevgiliyiz. Arada ufak tefek tartışsak da ikimizde birbirimizi affetmeyi ve afettirmeyi iyi biliyoruz. Çirkin dünyamın içini süsleyen tek insan, Baran.
Yüzümde ki yerli yersiz gülümsemeyle başımı gökyüzüne kaldırdım. Çok güzeldi. Yeryüzünde ki çirkinliklere oranla güzel ve temizdi. "Aynı Baran gibi." Diye geçirdim içimden. Geç kalmasa iyi olurdu. O'nu gerçekten çok özlemiştim. Davetlilere başımla selam verirken teknenin köşesinde bir yere çekildim. Sanırım Baran gelene kadar buradan kalkmayacaktım. Davet tarzı şeyleri pek sevmezdim. Bana kalırsa Baran'ın yanında olmak çok daha iyiydi.
"Helin!"
Annemin seslenmesi ile arkamı döndüm ve O'na bakmaya başladım.
"Gel okul arkadaşın Can ve ailesi gelmiş. Karşılayalım." Dediğinde yüzümde ki ufak tebessüm yerini çatık kaşlarım ve huzursuz bakışlarıma bırakmıştı.
Can Baran'ın çocukluktan beri anlaşamadığı biriydi. Can'ın sevdiği kız,Baran'ın en yakını. Kız Can'ın zoru ile Can'la çıkıyordu. O kızla çoğu kez kıskançlıktan kavga etmek istesem de onun adına üzülüyordum. Aileleri dost olduğu için bir türlü Can'dan kurtulamamıştı da. Can, kızın Baran'la konuşmasına izin vermiyor, Baran'a aşık olduğunu iddia ediyordu. Sırf bu yüzden çok kez kavga etmişlerdi. Tek amacı, Baran'ın canını yakmaktı. Ben de Baran ile tanışmadan önce onları uzaktan hep görürdüm. Birbirlerini fazlasıyla koruyup, kollarlardı. Sevgili olduklarını düşünmüştüm. Daha sonradan ise dünyada ki en iyi dostlar olduklarını öğrenmiştim. Fakat bunu Can'a bir türlü anlatamıyorduk. Kendince kafasında bir senaryo kurmuş, onu yönetiyordu.
Yerimde öylece beklediğimde annem başı ile gel işareti yaptı. Sanırım O'na biraz katlanabilirdim. En azından Baran gelene kadar. Omuzlarımı dikleştirip, yürümeye başladım. Aklımda ki kötü düşünceleri ve can sıkıcı şeyleri uzaklaştırmak adına yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirdim. Böyle daha iyi göründüğüme eminim. Annemlerin yanına geldiğimde ilk olarak anne ve babasına,
"Hoş geldiniz efendim." Diyerek selam verdim. Gözlerimi yavaşça Vuslat'ın elini tutan Can'a çevirdim bu sefer. Ailemin yanında iyi çocuk rolünü üstleniyordu. Yüzünde ki iğrenç gülümseme ile "Hoş bulduk Helin." Dedi. Kendimi gülümsemeye zorlandığımda bundan keyif aldığı fark ediliyordu. Vuslat'a döndüm ve,
"Çok güzel olmuşsun Vuslat." Dedim. Beyaz, kalın askılı, bel kısmında fiyonk bulunan sade ama şık bir elbise tercih etmişti. Saçlarını su dalgası yaptırmış, omuzlarından aşağı sarkıtmıştı. Her zaman ki gibi sevimli görünüyordu.
"Teşekkür ederim Helin. O senin güzelliğin." Dedi. Buraya geldiğinden beri ilk defa içten bir şekilde gülümsemişti sanırım. Can'ın yanında olmaktan rahatsız olduğu her halinden belli oluyordu. Ben de O'na gülümsedim ve,
"Umarım günümüz iyi geçer." Diye fısıldadım ve biraz önceki yerime doğru yürümeye başladım. İçimde yerli yersiz bir sıkıntı vardı. Baran hala gelmemişti belki de bu yüzdendi içimde ki sıkıntı. Geçiştirmeye çalıştım ve derin bir nefes aldım. Böyle şeyleri hiç sevmez, hep geç kalırdı zaten.

ZİHNİMDEKİ KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin